Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

2018’de Irak’ı neler bekliyor | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Bundan 15 yıl önce uluslararası alandaki siyaset, dönemin ABD Başkanı George W. Bush’un Saddam Hüseyin rejimini çökertmek üzere geniş çaplı bir koalisyon oluşturmaya yönelmesiyle birlikte 2003’ün Irak için savaş davullarının çalabileceği ile meşguldü. İnanılması zor olan o zamandan bugüne 15 yılın geçmiş olması. Iraklılar kendi canlarını ve çocuklarını korumaya çalışıyor ve “Bundan 10 yıl sonra her şey çok daha iyi olacak. Sabretmemiz gerek” diyorlardı. Siyasi sitemin değişmesi, modern bir devlet kurulmasının temellerinin atılmasının birkaç yıl süreceği hayal ediliyordu. Fakat 15 yıl geçti ve milyonlarca kişi halen savaşların ve akılsız politikaların sonuçlarına katlanıyor. Bunlar sadece Saddam Hüseyin’in değil, ardından gelen bazılarının da politikaları.

2017 sonuna gelindiğinde geride kalan 15 yıl Iraklıların maruz kaldığı siyasi kargaşa, insani krizler ve ülkede tamamen yeni bir siyasi sistemin ortaya çıkması ile geçti. Sonrasındaki tek soru ise önümüzdeki yıl Irak’ın gidişatının nasıl olacağı.. Zorluklara rağmen Irak’ın 2017’de üç önemli engelin üstesinden geldiğini kabul etmeliyiz. Birincisi; başta Musul olmak üzere Irak şehirleri DEAŞ’ın elinden geri alındı. İkincisi, Arap dünyasına açılım gerçekleştirilmesi, Suudi Arabistan ile ilişkilerinin güçlendirilmesi, Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) açılması, ve Ürdün’le sınırdaki anlaşmazlığının giderilmesiydi. Üçüncüsü ise Kürdistan Bölgesi referandumunu atlatması ve Irak’ın bölünmesine engel olmasıydı. Şimdi soru şu Irak Başbakanı İbadi’nin bu üç kazanımdan istifa edip etmeyeceği ve kendisini ile Irak’taki unsurları mezhep çerçeveli dar siyasi çıkar hamlelerinden uzaklaştırarak bütünlüğü sağlayıp sağlayamayacağıdır.

Irak’ın bu amaca ulaşması için önünde istikrarı ve bölgesel riskleri bir araya getiren beş temel zorluk bulunmakta. İlk zorluk, DEAŞ’ın talan ettiği bölgelerde hayatın yeniden nasıl inşa edileceği. Şehirler ve köyleri yeniden imar etmeden, toplumu onarmaksızın yerleşimsiz bırakmak; başka radikal grupların ortaya çıkma ihtimali anlamına gelen bir tehlikedir. Bunun yanı sıra 1,1 milyon göçmen Iraklı halen evine dönme ve onurlu bir yaşam sürmenin yollarını aramakta. Şüphesiz, Iraklılar da uluslararası toplum da bu tehlikenin fakında. Önümüzdeki Şubat ayında Kuveyt’te düzenlenmesi planlanan Bağış Yapan Ülkeler Konferansı gelecek yıl yeniden yapılandırmanın bir bölümünü finanse etmek için uluslararası toplumu harekete geçirmeye yönelik bir fırsattır. Ancak konferans, toplumu rehabilite edemez ve DEAŞ’ın gerçekleştirmeye çalıştığı toplumsal bölünmeleri iyileştiremez.

İkinci zorluk DEAŞ’a karşı verilen savaşın etkileri ve Irak’ta silahlı grupların olmadığı bir istikrarın nasıl sağlanacağıdır.

Yalnızca İran’dan emir alan Haşdi Şabi ve hükümet güvenlik sisteminin dışından emir alan militanlar meselesi hiç de kolay başlıklar değildir. Irak Parlamentosu, geçen kasım ayında Haşdi Şabi’nin meşrulaştırılması yönünde bir karara varınca konu daha da karmaşık hale geldi. Silahlı grupların silahsızlandırılması, iş alanlarına girmek için silah alan kişilerin eğitilmesi, ordu ve polis teşkilatlarına sistemli bir şekilde katılma süreci, entegre ve üzerinde çalışılmış bir plan gerektiriyor. Zorluk, güvenliği sağlamak ve ülkedeki silahlar üzerinde devlet kontrolünü genişletmek için tüm çabaları birleştirmekte.

Silahsızlanma mücadelesinin bir kısmı, Irak’ın İran’la olan ilişkisinin düzenlenmesi ve Tahran’ın Irak’taki bazı boşlukları ganimet bilip istismar etmesinin engellenmesiyle bağlantılı. Bu da üçüncü zorluk olarak ön plana çıkıyor. İran’ın son yıllarda askeri ve siyasi olarak savaşmadan bir arenayı terk etmeyi kabul edeceğine inanmak mümkün değil. Bu durum Iraklıların acılarını artırabilir. Dolayısıyla Iraklılar ulusal çıkarlara hizmet eden bir strateji geliştirerek bu zorlukla yüzleşmeli, Tahran’ın veya herhangi bir uluslararası çıkarın kendi menfaatlerinin önüne geçmesine engel olamasa da sınırlarını belirlemelidir. Aynı şekilde Bağdat, Irak’ın bölgesel ilişkilerinde sağlam bir denge oluşturmak için bölgesel ve uluslararası taraflarla köprüler kurmalıdır.

Dördüncü zorluk ise eylül ayında Kürt bölgesinde gerçekleştirilen bağımsızlık referandumunun başarısızlığa uğraması sonrasında Bağdat ve Erbil arasındaki ilişkiyi sağlam temellere oturtmak için bir yol haritası geliştirmek. Irak’ın, uygun federal bir sistem aracılığıyla ülkenin birliğini istikrara kavuşturması için bu krizi aşması gerekiyor. 1991’den beri Bağdat ve Erbil arasında sağlam ilişkiler kurulamadı. Aralarındaki ayrılmadan yıllar sonra, siyasi alandaki parçalanma daha da belirgin hale geldi.

Beşinci zorluğa gelince, mezhep kaynaklı ve hizipçiliğe dayalı olmayan sağlam bir siyasi süreci üreten seçimlerin yapılmasıdır. Önümüzdeki mayıs ayında yapılması planlanan seçimler gidişatı düzeltmek ve tefrikayı önlemek için bir fırsat olabilir.

Ancak gidişatın düzeltmesini etkileyen kilit unsurlar var. Bunlardan en önemlisi yolsuzluk felaketinin ortadan kaldırılmasıdır. Yolsuzluk Irak’ta kamu ve özel sektörlere yayılmış durumda. Yolsuzluk yapanlar, aşırılık yanlılarını silahsızlandırmak, Irak sınırlarını kontrol altına almak ve yeniden yapılandırma operasyonlarını istismar etmek yolundaki her türlü çabayı engelleyebilir. Yolsuzluk meselesi belirtilen zorluklardan biri değil fakat Irak’ı gelecekte daha iyi bir konuma getirmek için gösterilen tüm çabaları engelleyen bir krizdir.

2003 başında, işgalden sonraki 15 yıl içinde Irak’a ne olacağını tahmin edemedik. Ancak ileriye bakmak için savaş ve geçmiş suçlarla ilgili tartışmalardan çıkmanın zamanı geldi. Her yılın başında umut yenilenir. 2018’de Irak için yeni bir başlangıç hayal edebilir miyiz?