Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

3. Dünya Savaşı, Uzak Asya’da mı başlayacak? | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) tarafından yayınlanan ve Çin’e ait savaş gemilerinin Pasifik’te ABD ya da ABD’nin müttefiklerine ait hedefleri vurmak üzere tatbikat başlattığını ifade eden rapor, uzmanların kapsamlı bir savaş belki de bir dünya savaşı tehlikesinin Ortadoğu’da değil, Pasifik’te kendini gösterdiğine dair yorumlarını doğruluyor.

Pentagon tarafından Perşembe günü yayınlanan ve Pekin tarafından yalanlanan yıllık raporda, Çin’in askeri, ekonomik ve diplomatik gücünü artırdığı uyarısı yapılırken, Pekin’in bölgesel hegemonyasını nasıl inşa ettiği anlatılıyor. Raporda, Çin’in savaş gemilerini uzak bölgelerdeki hedefleri vurmak üzere geliştirdiğine de işaret ediliyor.

Raporda yer alan bazı hususlar şöyle;

“Çin Halk Özgürlük Ordusu, son 3 yılda, kendisine denizde önemli bir tecrübe sağlayan operasyonel alanlarını hızla genişletti. Çin Ordusu, Pasifik’te en iyi ihtimalle ABD ya da ABD’nin müttefiklerine ait askeri hedefleri vurmak için eğitim alıyor. Bu hedefler arasında Guam adasında bulunan ABD’ye ait büyük askeri üste bulunuyor.”

Çin’in askeri bütçesinin 190 milyar doları bulduğuna ancak ABD’nin yıllık 700 milyar dolar olan askeri harcamalarına henüz yaklaşamadığına dikkat çekilen raporda, Çinli liderlerin 2050 yılına kadar dünya çapında etkili bir orduya sahip olmayı hedeflediği ifade edildi.

Raporda, ayrıca, Çin’in askeri kapasitesini artırması ile başka ülkelerle ilişkilerini geliştirmek üzere hazırladığı “Kemer ve Yol” projesinin birbiriyle bağlantılı olduğu öne sürüldü.

Gergin Bölgeler

Pentagon’un raporundan sadece birkaç gün önce, ABD’de “Dört Gergin Bölge: Asya, Savaşa Böyle Gidiyor” adlı bir kitap yayınlanması dikkat çekici. Kitap, Avustralya’nın Canberra kentinde bulunan Avustralya Ulusal Üniversitesi Coral Bell Enstitüsünde akademisyen olarak çalışan Brendan Taylor imzası taşıyor.

Asya-Pasifik uzmanı olan Taylor, Asya’nın küresel etkiye sahip bir bölgesel krize doğru kaydığı uyarısında bulunuyor.

Literatürde “Uzak Doğu” olarak nitelenen bölgede, ciddi olaylar gelişiyor. Çin, öncelikle dünyanın en büyük ekonomik gücü olan ABD’nin bölgeye yönelik girişimlerine karşı durmaya çalışıyor. Kuzey Kore lideri Kim Jong-Un ile ABD Başkanı Donald Trump arasında gerçekleşen Singapur zirvesine rağmen Kuzey Kore’nin hala nükleer bir güç olduğunu unutmayan Çin, Japonya’nın da askeri gücünü artırmaya çalıştığını göz önüne alarak, Pasifik’te sert bir askeri yarış olacağının farkında.

Bununla birlikte Asya, birbirini besleyen sorunlarla boğuşuyor. Bu durum iki dünya savaşı öncesi durumla benzerlik taşıyor. Brendan Taylor, tam da bu noktada, Asya’da kapsamlı bir savaş çıkması riskinin tahmin edilenden çok daha büyük olduğunu ifade ediyor. Taylor “Savaş için artık gerekli olan tek şey, iki gücün yanlış yer ya da yanlış zamanda birbiriyle çarpışması. Bu durum ciddi bir gerilime yol açacaktır. Bu açıdan baktığımızda Asya şanslıydı ancak şimdi değil” diyor.

Taylor, kitabında ‘4 Gergin Bölge’yi şöyle tanımlıyor;

Güney Çin Denizi:

Avustralya’da faaliyet gösteren Lowy Enstitüsü’nün verilerine göre, Asya ve Pasifik’in en güçlü ülkesi olarak gösterilen Çin, 2030 yılında ABD’nin gücüne yaklaşacak. Bu durum özellikle Güney Çin Denizi’nde kendini gösteriyor. Güney Çin Denizi, 10 ülkeye kıyısı olan ve Pasifik Okyanusu’yla bağlantısı olan bir deniz. Bu denizin etrafında Çin, Tayvan, Filipinler, Malezya, Brunei, Endonezya, Singapur, Tayland, Kamboçya ve Vietnam var. Çin düzenli depolamayla son 5 yılda karasularını genişletti. Buna paralel olarak, hayati önemdeki deniz geçitlerinde de askeri gücünü artırıyor. Güney Çin Denizi’nde trilyonlarca dolar değerinde doğalgaz ve petrol rezervleri bulunduğu tahmin ediliyor.

Çin, bölgede saldırgan bir tutum takınıyor. Bölgenin yüzde 90’ını “Ekonomik Çıkar Bölgesi” olarak ilan etti. Bu da Çin’e düşmanlığı olan Vietnam gibi ülkeleri rahatsız ediyor.

Buna karşılık, çok sayıda uzman Güney Çin Denizi’ni “dünya savaşının en fazla öne çıkan sahnesi” olarak niteliyor. Taylor ise bahsettiği Gergin Bölgeler arasında en az tehlike arz eden bölgenin burası olduğu görüşünde. Taylor bu durumu, Güney Çin Denizi etrafındaki ülkelerin yatırım, hak iddia etme ve denizdeki doğal kaynaklar üzerine anlaşmazlık yaşamasından ileri geldiğini ve askeri bir faaliyete sebep olmayacağı varsayımına dayandırıyor. Ancak, başta ABD olmak üzere batı açısından Güney Çin Denizi’ndeki en büyük tehlikede, Pekin’in bölgede ticari suları etkileyecek derecede nüfuzunu artırması.

Doğu Çin Denizi

Pasifik Okyanusu’nun bir bölümünü oluşturan Doğu Çin Denizi, Japonya, Çin, Güney Kore ve Tayvan arasındaki tartışmalı bölgede bulunuyor. Bölgede büyük çapta doğal kaynak rezervleri olduğu tahmin ediliyor.

Doğu Çin Denizi’nin yüzölçümü 1.25 milyon kilometrekare. Yani Güney Çin Denizi’nin yarısından küçük bir yüzölçümüne sahip. Her ne kadar dünya medyası bu bölgeye yeterince ışık tutmasa da, bölge dünyadaki sıcak mücadele alanlarından biri konumunda. Bölgedeki mücadele Güney Kore-Japonya, Çin-Japonya ve Tayvan-Çin arasında yaşanıyor.

Brendan Taylor, kitabında, tam bu noktada, askeri çatışma tehlikesinin özellikle Çin-Japonya ilişkilerine bakıldığında giderek arttığına dikkat çekiyor. İki ülke birbirine karşı tarihsel bir kin besliyor. Sonuç olarak tesadüfi bir çarpışma iki ülke arasında kapsamlı bir savaşa yol açabilir.

Taylor’a göre, Japonya’nın Güney Çin Denizi’ndeki nüfuz mücadelesine katılması Çin’in bölgeyi tamamen kontrolüne almasından duyduğu kaygıdan kaynaklanıyor.

Kore Yarımadası

Kore Yarımadası’nın iki tarafındaki gerginlik yarım asrı aşkın bir süredir devam ediyor. 1950-1953 yılları arasında yaşanan savaş, adanın güney ve kuzey olarak ikiye bölünmesiyle sonuçlandı. Güney kapitalist, Kuzey ise komünist bir rejime sahip. Bu durum karşılıklı tehditler ve gerilimlere sebep oluyor.

Batılı analistlere göre, ABD Başkanı Donald Trump ile Kuzey Kore lideri Kim Jong-Un arasında gerçekleşen tarihi Singapur zirvesi ve iki tarafın barış arayışları, Pyongyang ile Seul arasında herhangi bir zamanda gerilim yaşanmayacağını garanti etmiyor.

Taylor, Kim Jong-Un’un güç ve para tutkusunun kendisini savaş için günün birinde Washington-Seul arasındaki ilişkilerin gerilemesini fırsat olarak kullanmaya itebilir.

Kim, hiçbir zaman ABD’nin dümen suyuna girmeye hazır gözükmüyor. Kişiliği, iktidarını güç kullanarak korumaya müsait. Bunun için nükleer gücünü de kullanabileceği ihtimali, ABD açısından bu gücü yok etmeyi zorunlu kılıyor.

Tayvan

Taylor’a göre, Gergin Bölgeleri’n dördüncüsü Tayvan. Çin, 36 bin kilometrekarelik bu adayı yeniden topraklarına katmayı “Birleşik Çin” ilkesi için gerekli görüyor. Tayvan ise Birleşmiş Milletler (BM) üyesi değil ve askeri gücü büyük ölçüde ABD desteğine dayanıyor.

Şüphesiz Tayvan, patlamayı bekleyen bir saatli bomba olarak kalacak. Çin ise adaya yönelik herhangi bir askeri hareketinin ABD müdahalesine yol açacağının farkında. Trump yönetimi Çin’in Kuzey Kore’ye baskı kurmasına karşılık “Tayvan’ı satarsa”, Tayvanlıların Çin’e karşı güvenecekleri kendilerinden başka kimse kalmaz.