Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Doğurganlık oranlarının gerilemesi krizi | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Geleneksel ve tarihi olarak “nüfusun büyüklüğü”, tüm dünyada ülkelerin güçlerini belirleyen unsurlardan biri olagelmiştir. Ülkeler sahip oldukları bu gücü; askeri nüfuzlarını güçlendirmek için kullanırlardı. Günümüzde ise bu güç; iş gücünü korumak, yatırıma için cazip tüketici yerli pazarlar yaratmak için kullanılıyor.

Bugün Hindistan, dünyanın en kalabalık ülkesi ünvanını Çin’den geri alma yolunda ilerliyor. Çin son zamanlarda ülkenin nüfusunu kontrol altında tutmak için uyguladığı sert politikalar çerçevesinde benimsediği tek çocuk uygulamasının geleceğini tehdit ettiğinin farkına vardı. Bu nedenle, artık her aileye iki çocuk sahibi omasına izin veriyor. Ama yakın bir zamanda yayınlanan önemli bir rapor, kadınların doğurganlık oranlarında dolayısıyla dünya nüfus artış oranlarında keskin bir azalma yaşandığını ve durumun şimdi olduğu gibi devam etmesi halinde dünya için ciddi sonuçlar doğuracağını ortaya koydu.

1950 yılında doğum oranı kadın başına 4.7 çocuktu. Ama doğurganlık oranı keskin bir şekilde düşüşünü sürdürerek 2017 yılında kadın başına 2.4 çocuğa kadar geriledi. ABD’deki Washington Üniversitesi’nin gerçekleştirdiği ve bu raporun dayandığı araştırmaya göre ülkeler arasında bu konuda büyük bir eşitsizlik ve uçurum bulunuyor. Örneğin dünyanın en yüksek doğurganlık oranına ahip Afrika ülkesi Nijer’de doğurganlık oranı kadın başına 7.1 çocuğa ulaşırken Avrupa ülkeleri arasında yer alan Kıbrıs, bir çocuk ile en düşük oranın kaydedildiği ülke oldu. Araştırma; bundan en çok zarar gören ülkelerin başında Avrupa ülkeleri, ABD, Güney Kore ve Avustralya’nın yer aldığını gösterdi. Yine de araştırma, doğurganlık oranlarının düşmesinin otomatik olarak dünya nüfusunda keskin bir azalma anlamına geldiği gibi kesin bir sonuca da ulaşmıyor. Çünkü göç, ölüm oranları ve yaş oranları gibi diğer birçok önemli faktör de bunu belirlemede rol oynuyor . Ama bu durumun, er ya da geç dünya nüfusunun artış oranlarını olumsuz bir şekilde etkileyeceğini söyleyebiliriz.

Şimdiye kadar dünya ülkelerinin yarısından fazlası, sağlıklı bir nüfus artışı için gerekli doğurganlık oranlarını koruyorlar. Ama farklı toplumların tarihi kaynaklarını temel alan araştırma, ekonomik gelişme ile birlikte toplumların daha az doğurganlık oranlarına yöneleceğini vurguluyor. Araştırma; kadınların doğurganlık oranlarının düşmesinin nedenini birkaç dikkat çekici ve önemli nokta ile ortaya koyuyor. Buna göre, doğum sırasında ölüm oranlarının düşmesinin ile fazla doğum yapmaya gerek olmadığı düşüncesinin yaygınlaşması, birçok doğum kontrol aracının bulunması ve bunlara ulaşımın kolay olması, kadınların iş ve bilim dünyasında daha çok yer alması gibi doğurganlık oranlarının düşmesinin nedenleri arasında yer alıyor.

Sonuç olarak araştırma; gelişmiş ülkelerin dışarıdan göç alma dışında bir çözüm bulamamaları halinde yaşlı bir nüfus, ekonomik olarak verimliliği arttıracak ve işgücü piyasasında yenilenmeyi sağlayacak genç işgücünde yaşanacak büyük düşüşler ile karşı karşıya kalacağını ortaya koyuyor. Aynı şekilde bu araştırma; göçmenler ve göç olgularını yeniden tartışmak ve masaya yatırmak için son zamanlarda birçok medya kuruluşu tarafından da kullanılıyor.

Göçmen iş gücü krizleri insanlık için yeni bir olgu değildir. Ama geçmişte göçmenler çoğu zaman, yaşadıkları yeni toplum içerisinde asimile olurlardı. Ama son zamanlarda yükselen ırkçı ve aşırılıkçı sesler, dünyanın her yerinde hakim olan uluslararası havayı zehirlemektedir.

Bu araştırma; bir yandan insanlık için tehlike çanlarını çalarken diğer yandan bizleri gelecekteki krizi düşünmeye zorluyor.