Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

‘Halkçılık’ kavramının negatif etkileri | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Safa Al-Sabri

39. kez düzenlenen Assilah forumunun ‘’demokratik yönetim çerçevesinde halkçılık ve batı hitabı’’ başlıklı 2. Sempozyumunda yer alan katılımcılar, halkçı retoriğin negatif etkileriyle savaşmak gerektiğini bunun da demokrasi, iyi yönetim ve insan haklarına saygı kavramlarının benimsenmesiyle mümkün olacağını dile getirdiler.

‘Halkçılık ve örnek demokrasi modeli’ panelinde yer alan Portekiz toplulukları eski başkanı ve Dışişleri eski Bakanı Jimmy Gama, halkçılığın şu anda başarının zirvesinde olmadığını, yeniliğini kaybettiğini, pozitif etkilerinden çok megatif etkilerinin olduğunu ve her zaman terazinin bir yöne daha çok eğme amaçlı olarak kullanıldığını ancak, güvenlik sistemindeki dengesizlikten kaynaklanan komplikasyonları olduğunu söyldi. Gama, politik boyutta yeni çatışmalar, ayrışmalar ve ayrı kutuplar yaratmaya çalışan yeni bir kesimin belirdiğine dikkat çekerek, hitaplarını yenilemek isteyen politikacıların, seçmeni cezbetmenin yolunun halkçılık yaklaşımıyla yaptıklarını işaret etti.

Kuveyt Üniversitesi Siyasi Bilimler Bölümü Başkanı Hasan Abdullah Cevher ise, halkçılık konusunun köklere dayandığını, ideolojik, politik ya da entellektüel olsa da tarih boyunca var olduğuna dikkat çekti. Köklerin İslamiyetin başlangıcıyla ve Emeviler dönemine dayandığını ve Abbasiler zamanında daha çok güçlendiğini ve sadece
ideololojik boyutlar değil kültür, edebiyat ve sanat gibi boyutlar kazandığını da açıkladı.

Halkçılığın entellektüel ve kültürel köklerini şiirleriyle, hikayeleri ve tarihi yeniden yazmasıyla oluşturan kişinin Al-Cahez olduğunu, bu şekilde Arap olmayanlara özellikle de bu kavramın yayılmasında büyük rol oynayan Pers medeniyetine avantaj sağladığını işaret etti. Cevher, halkçılığın insanın içinde olan bir fenomen olduğunu diğerlerine üstünlük duygusunun hissetme ihtiyacından doğduğunu ve 19. Yüzyılda yeniden ortaya çıktığını söyledi.

Siyasi arenada daha çok yer aldığını ortaya koyan Cevher, halkçılığın tanımının insan toplulukların belirli özellikler çerçevesinde bir araya gelerek yeni olan şeylere karşı durmaları olabileceğini, bunun da menfaatlerine zarar vermesine yol açabileceğini söyledi. Bu tarihi yolun uzantısı olarak yeni halkçılığın ortaya çıkmasından en çok zarar gören kesim sıradan insanların olduğunu, bu yüzden istismara açık olduklarını hatta yönetime geçmek için kolayca duygusal olarak istismar edilebileceklerini söyledi. Çünkü halkçılığın ve siyasi iktidarı arzulamanın arasında çok sıkı bir bağ olduğunu açıkladı.

Avrupa ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi’nde müdür yardımcısı ve uluslararası ilişkiler uzmanı Anastasia Lekhasheva ise, “Halkçı insanlar son zamanlardaki bütün başarısızlıkları, olumsuzlukları ve krizleri göçmenlere bağlıyorlar. Çünkü vatandaşın sorularına verecek başka cevap bulamıyorlar. Bu yüzden de halkçı hitapların tansiyonunun artırılması insanların siyasi otoriteye güven duymamasına tek çözüm olarak gözüküyordu” dedi.

Halkın refahının gerçekleşmesinin de halkçı insanların yönetime geçmesine ve bu tarzdaki hitapların popüler olmasına bağlı olduğuna dikkat çeken Lekhasheva, siyasi partilerin bu yöntemleri kullanarak seçimlerde çok fazla oy aldığını ve yaşanan bütün sıkıntıları göçmenlere bağlamanın yalnızlaştırdığını ve insanları ayrıştırdığını söyledi. Sağcı halkçıların da solcu halkçıların da gücünü halkın yaşadığı ekonomik sıkıntılara ve sosyal adaletsizliği kabul etmemesinden güç aldığını ortaya koydu.
Filistin eski büyükelçisi ve Latin Amerika ile Arap dünyası ilişkileri Konseyi Genel Müdürü Hasan Abdurrahman’a göre ise, halkçılığın sadece bir tanımı yok ve tek bir ideolojiden ibaret değil tam tersine bir hareket biçimi ve bölgeye göre değişiklik gösterir.

Filistin’in durumuna bağlı olarak ise Abdurrahman’ın görüşü şöyle, İsrail devletinin 1948’de Filistin’de inşa edilmesinden sonra halkın yaşadığı kaos ve parçalanmalar, Filistin halkının birçok Arap ülkesine dağılmasına neden oldu. Dolayısıyla bu insanların vicdanına ve duygularına hitap etmek bir gereksinimdi nitekim, halkı yönetim etrafında toplayabilmek için Filistin yönetimi, onur, istiklal ve özgürlük gibi birçok kavramlarla seslendi. Böyle bir durumda halkçı hitapların tamamen negatif ya da tamamen pozitif olduğunu söyleyemeyiz dedi.

Modern felsefe profesörü ve İnsan Araştırmaları Merkezi Müdürü Al-Muhtar Binabdlawi ise, “Halkçılığın sorunu meşruiyeti dağıtması ve siyasi otoriteyi eritmesi, ama başka bir meşruiyet fikrini önermemesi. Ayrıca masayı devirebilmesi ama yeniden kurmaması gibi özelliklere sahip olması nedeniyle, olgunun bütününe negatif olarak bakamayız. Geniş kitleleri etkilemeyen küçük hareketliliklerin yaşanması pozitif olduğuna da gösterge sayılabilir’’ dedi.

Yemenli gazeteci yazar ve Yemen’in İspanya eski büyükelçisi Mustafa Noman, tüm hükümetlerin halkçı olduğunu, seçmenin oylarını kazanmak istediğini ve problemin demokratik veya demokratik olmayan partilerle değil sistemle alakalı olduğunu çünkü demokratik ülkelerin eksiklikleri giderip yaşanan problemleri çözebildiğini ancak demokratik olmayan hükümetlerin politik halkçılık ile hitap etmek yerine ekonomik halkçılık hitabını kullanarak sadece göçmenleri kapsadığını ve asıl vatandaşın bundan nasibini almadığını söyledi.

Iraklı gazeteci Casim Al-Azzawi halkçı hitapların akıl ve mantığa sığmadığını, Trump’ın konuşmalarından bunu anlamanın mümkün olduğunu ve yeni seçmenleri cezbetmenin önemli olduğunu söyledi. Aynı zamanda Trump’ın başkan seçilmesi karşısında şaşkınlığını dile getirdi. Zira sunduğu seçim programının akıl ve mantıkla örtünmediğini öne süren Al-Azzawi, sadece seçmenin aklında yer etmeyi başardığını söyledi. Milliyetçilik, partilerin güvenli limanı haline geldi diyen Al-Azzawi, milliyetçiliğin halkın yeniden dikkatini çekmek üzere onlardan koptuğunu ve halkçı kişiliğin her zaman onu dinleyen kitlelere ihtiyacı olduğunu ve onlar olmazsa halkçı kişiliğin başarısız olacağını açıkladı.

Öte yandan Avrupa Delegasyonu eski üyesi ve Malta Dışişleri eski Bakanı Tonio Borg, halkçılığın yayılmak için verimli topraklar bulduğuna ve fakir kesimden olan insanların buna kulak verdiğine, bundan kaynaklı kriz esnasında insanların duygularına hitap edecek sihirli tariflerden bahsedildiğine dikkat çekti. Bununla beraber iyi ekonomiye sahip olan insanların bile halkçı hitaplara daha çok itibar ettiği durumlar da oldu dedi. Amacın ülke servetinden başkasının faydalanmamasını sağlamak diyen Borg, buna örnek olarak hiçbir ekonomik sorun yaşamayan İngiltere’yi gösterdi. Orada halkçı söylemlerin şu an zirvede olduğunu, göçmenlerin yüksek yaşam standartlarına, ekonomiye ve iş fırsatlarına tehdit olarak gösterildiğini ancak bunun çok yanlış olduğunu ve olayın sadece sınırların korunması için referandum yapıldığını dile getirdi.

Hintli gazeteci Rodrunel Ghosh ise, halkçılığın yükselmesinin arkasında bir çok neden yattığını, solcu partilerin nifakla damgalanması, bunlardan biri olduğunu ve Trump’ın başarılı olmasını kınadı ama öncelikle geriye dönüp dünyanın nasıl bu hale geldiğini araştırmak gerekir dedi. Liberal kesimin eşitsizlik yaratarak buna yol açtığını öne süren Ghosh, başka kutupların ortaya çıkmasına sebep olduğunu ve halkın böyle insanlara fırsat vermesini sağlayarak politikacıların bu boşluktan faydalanmalarına neden olduğunu bu durumun da Trump’la son bulmasını umduğunu dile getirdi.

Son olarak Fas’ın Meknes bölgesinden Demokrasi ve Barış için Ortak Hafıza Merkezi Başkanı Abdüsselam Butayyeb, halkçılığın tanımlanamayacağını çünkü, başlı başına bir tanım olduğunu ve halkçılık ile yerelciliğin dünyadaki tüm iyilikleri ve kötülükleri kapsadığını iddia etti. Fas’ın kırsalında başlayan protestolara değinen Butayyeb, bu protestonun halkçılıkla alakası olup olmadığını sorguladı. Halkçılığın sadece tek bir kabileyle ilişkili olduğunu, tüm kırsalı bağlamadığı gibi Hasime bölgesiyle de alakalı olmadığına işaret etti. Gelişmelerin fikri çerçeveden uzak olduğunu, sebebinin ise Fas’ın şu an yaşadığı milli uzlaşma dönemi yaşadığı şu günlerde, başka lider ve bayrağın boyunduruğu altına girme ihtimalinin yaşattığı gelecekten kaygının olduğunu söyledi.