Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Dünya DEAŞ sonrası yabancı savaşçı tehlikesiyle karşı karşıya | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

DAEŞ’in Musul ve Rakka’daki çöküşünün başlamasından sonra, yabancı savaşçıların sürpriz bir zaman ve mekanda saatli bomba gibi patlayacağını düşünmek gerekiyor. 1979’da Sovyetlerin Afganistan’ı işgali sonrasında, dünya yabancı savaşçılar ikilemi ile karşılaştı. Dünyanın birçok yerinde, El Kaide ve Filipinler’deki Ebu Seyyaf grubu gibi birçok terör örgütü kuruldu. Bu örgütlerin dağılmasıyla, El Kaide’nin acımasızlık, şiddet, teknoloji ve sosyal iletişim araçlarından yararlanmasını örnek aldılar ve sanki başka bir örgüt diğerinden daha sofistike radikal savaş üretecekmiş gibi DEAŞ’i oluşturdular.

Dünya, jeopolitik değişiklik, teknolojik devrim ve küreselleşmenin neden olduğu şiddet uygulamalarının bir sonucu olan aşırılık ve nefret kültürü ile karşı karşıya kaldı. Radikal savaşçılar çatışma bölgelerinden döndükten sonra, uluslararası güvenlik ve barış için tehdit oluşturan, dünyanın birçok noktasındaki terör örgütleri ve kuruluşları ile iletişimleri derin şekilde devam ediyor.

Irak ve Suriye’deki savaşçıların sayısı istatistiki olarak net olmadığı için, çatışma bölgelerindeki bu yabancı savaşçıların oluşturduğu tehdidin boyutunu görmek çok zorlaşıyor. 2011 yılından bu yana çatışma bölgelerindeki Arap, Avrupa ve diğer Asya milliyetlerinden olan yabancı savaşların sayısı tahmini olarak 27 – 31 bin arasında. Çok sayıda kişinin savaş sebebiyle topraklarını terk etmesi ile yabancı savaşların o bölgelere akın etti ve bölgedeki demografik yapı değişti.

2016 yılından bu yana, bu savaşçıların yaklaşık yüzde 30’u ülkelerine geri döndü. Bu rakam, Amerika ve koalisyon güçlerinin saldırı ve bombardımanlarında öldürülenlere de tekabül ediyor. Diğerleri, Rakka’nın içinden Musul’a gittikleri gibi başka şehirlere kaçtılar. Bazıları da Musul ve Rakka’daki mevzileri yok edildikten sonra, Suriye-Irak sınırında güvenli bir bölge arayışı ile Deyrizor’un doğusuna intikal etti. Deyrizor’daki örgüt üyelerinin, uluslararası güçler tarafından daha kolay hedef olacakları kabul ediliyor.

DEAŞ savaşçılarının etrafındaki çember daralıyor ve çoğu çatışma bölgelerinde savaşmaya devam etmeyi seçiyor. Görünüşe göre, örgütün ‘öl ya da öldür’ amacına uygun şekilde hayatta kalmak için umutsuzca çabalıyorlar. Bu seçenek, tutuklanıp yargılanmak korkusuyla başka bir ülkeye gitmek için bir olasılık bırakmıyor. Bu seçenek, elleriyle işledikleri vahşetin boyutunu bildiklerini için ülkelerine dönmenin imkansız olduğunu fark eden örgüt liderleri için kaçınılmaz.

El Kaide, belli milletler ve Arap savaşçıları kullanarak daha geleneksel olarak bilinirken, DAEŞ ise farklı milletlerden savaşçıları sahada kullanmakla tanınıyor. DAEŞ, uluslararası bir ağa erişebilmek için mevcut dairesini genişletmek için büyük bir hırs gösterdi. Bu da, hava saldırıları başladığından beri, Rakka’dan Deyrizor’a Araplardan önce yabancı savaşçıların transferinin bu hırs sayesinde olduğunu gösteriyor. Ülkelerine dönerlerse de, uyuyan hücreleri aktif hale geçirebilecek ve terör suçlarına devam edebilecekler. Çatışmanın Yemen ve Libya gibi diğer alanlara taşınması durumunda da bundan daha fazla istifade edecekler.

Çatışmanın başka alanlara taşınması DEAŞ savaşçıları için daha iyi bir seçenek, çünkü kendi ülkelerine dönüşlerinin imkansızlığı ile merkez olarak yeni bir nokta bulmak onlara umut veriyor. Örgütün devamlılığı, nüfusunun genişletme ve etkinleştirmek için başka bir saha bulma yeteneğine bağlanabilir. Yabancı savaşçıların çoğu, hava saldırılarının artması sonucu Musul’u terk etmeyi tercih ediyor. Onların çoğu, ülkelerinin Türkiye’deki elçilikleri ile haberleşerek ülkelerine geri dönmek için çalışıyor. Bütün bu ülkelerdeki yerel yetkililer, aşırılık yanlısı, özellikle, örgüte tehdit, kandırılma ve zorunluluk olmadan kendi iradesi ile katılan, şiddet ve çatışma bölgelerinden uzakta normal ve stabil hayata dönmek isteyenler konusunda, onları yine vatandaş olarak kabul etme ve onlarla uğraşma konusunda ikilemde kalıyor.

Bu ülkeler, aşırılık yanlısı insanlar ve onların çocukları olan, şiddet ve vahşet ile büyüyen bir nesil ile karşı karşıya kalıyor. Silah kullanma konusundaki yetenekleri, pratik tecrübeye sahip olmaları ve dünyanın farklı yerlerindeki diğer aşırılık yanlısı örgütler ile iletişim kurma konusundaki potansiyelleri ile gerçek bir tehlike arz ediyorlar.

Avrupa Adalet Ajansı, Irak ve Suriye’deki çatışma bölgelerindeki aşırılık yanlısı Avrupalılar hakkındaki raporunda, ülkelerine dönmelerinin içerdiği riskler konusunda uyarıda bulundu ve ülke yetkililerinin her bir ferdin geri dönüşünü tek tek değerlendirmesi gerektiğini dile getirdi.

DEAŞ kuruluşundan bu yana, militan bulmadaki rahatlığı, elektronik iletişim araçlarındaki yeteneği, trendlere göre tarzı, hedefleri ve psikolojik etki bırakan üslübu konusunda diğerlerinden farklı bulunuyor.

DEAŞ’a, eski geleneksel örgütlerde olduğu gibi, sadece dini inancı yüksek olanlar değil, sosyal baskıdan kurtulmak isteyen ve heyecan arayanlar katılıyor. Yabancı savaşçıların ülkelerine döndükten sonra, ne oranda nefret kültüründen arınabilecekleri ve rehabilite edilip topluma karışabileceklerinden emin olmak gerekiyor.
Avrupa ülkelerinde İslamofobi hızla yükseliyor. Müslümanların bununla karşı karşıya kalması ile de kendi ülkelerinde yabancılaşma hissi yaşıyorlar ve bu da radikalleşmeye yatkınlığı arttırıyor.

Ülkelerin, çatışma bölgelerinden dönen vatandaşlarını, özellikle de savaş yeteneğine sahip, gerçek bir tehlike arz edenleri açık bir zihinle kabul edip, rehabilitasyonları üzerinde çalışması gereklidir.

Suriye, Irak ve Yemen gibi birçok çatışma alanında, siyasi kırılganlık, mezhepçiliğin alevlenmesi ve güvenliğin olmaması sebebiyle hala radikalleri çeken bir ortam var.