Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Irak’ın Kürdistan referandumu ile imtihanı | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

İşler planlandığı üzere giderse Irak Kürdistan’ı bölgesinin bağımsızlaşması için yapılacak olan referandum önümüzdeki 25 Eylül’de gerçekleşecek. Bu iş hem yerel hem de bölgesel seviyede geniş yankılar uyandıracak ve uluslararası hesaplaşmalara etki edecek. Zamanın yaklaşmasına rağmen bu olay, beklenen ve istenen tartışma seviyesine ulaşamadı. Sanki insanlar bu konunun kendiliğinden ortadan kalkmasını istiyor gibi. Ya da sadece temenniler ve yapıcı söylemler Kürtlerin ayrılmasını engelleyecekmiş gibi.

Burada tabi ki Kürtlerin ayrılma yolunu seçmeyeceklerini düşünenler de var. Böyle düşünenlere göre amaç, referandum kartını öne sürerek Bağdat’taki merkezi hükümete baskı yapmak ve böylece ‘daha iyi bir alışveriş’ ile bölge için daha fazla yetkiye ulaşmak ve tartışmalı bölgelerde özellikle de Kerkük’te istediklerini almak. Kürtlerin milli rüyalarını yem olarak kullanıp sadece geçici kazançlar ve tartışmalı bölgelerde sınırlı tavizler elde etmek için, Bağdat’a baskı yapmak amacıyla referandum öne sürdüklerine inanmak ne kadar mantıklı? Mesele sadece yetkiler ve topraklar üzerinde sınırlı bir alışveriş ise, Kürtler’in ellerinde kullanıma elverişli birçok kart vardı zaten. Onlar ve bölge esasında 90’lardan beri geniş ve artan yetkilere sahip. 2005 anayasası özerklik gölgesinde bu yetkileri iyice yerleştirdi. Gelişen olaylar ve Irak’taki yıkımlar sonrasında bağımsıza yakın bir hali yaşıyorlar.

Bana kalırsa Kürtlerin isteği bundan çok daha fazlası. Ancak onlar, anlaşılır sebeplerle temkinli hareket ediyorlar. Zira rüyalarının engellenmesini ya da, bugün ele geçen bu tarihi fırsatı kaçırmak istemiyorlar. Bunun için referandumun yalnızca gelecekleri hakkında ne düşündüklerini öğrenmek için yapıldığını ve sonucun bağımsızlaşarak Kerkük’ü veya tartışmalı herhangi bir bölgeyi ilhak etmek anlamına gelmeyeceğini söyleyerek Bağdat’ı ve bölgeyi ikna etmeye çalışıyorlar. Bu bağlamda Kürdistan Bölgesel Yönetimi Cumhurbaşkanı Mesut Barzani, referandumun, ‘sonuçlar açıklanır açıklanmaz Kürdistan halkının devletini ilan etmek anlamına gelmediğini’ duyurdu. Ona göre sonuçlar, Kürdistan halkının geleceği için ne istediğini ve neyi seçeceğini herkese göstermekten başka bir anlama gelmiyor.

Kürtler, ayrılma yolunda atılacak herhangi bir adımın içeride tepkiye neden olacağının farkındalar. Bunun sinyallerini Iraklı yetkililerin özellikle de Şii akımın sembol isimlerinin açıklamalarından fazlasıyla aldılar. Onlar, aynı şekilde Türkiye ve İran’ın referanduma şiddetli tepki verdiğini ve bunu ‘milli güvenliklerine’ bir tehdit olarak algıladıklarını da biliyorlar. Çünkü bu olay, o iki ülkede ve Suriye’de yer alan Kürtler’in milli iştahlarını kabartacak ve Batı desteğinden yararlandıkları topraklar üzerindeki durumlarını ve DEAŞ ile olan savaştaki rollerini güçlendirecek. Bundan hareketle Irak Kürtleri, adımlarını temkinli atıyor ve sadece ayrılma yönünde bir karar çıkacak gibi duran referandum sonucuna bakarak, bağımsızlık ilanı ile ortaya atılmak istemiyor. Bunun için sonucun bağımsızlık ilanı olmadığı yönündeki açıklamalarının arkasında duruyorlar. Kürtler’in elindeki bu kart, ayrılmaya er veya geç ikna etmek için müzakerelerin kapısını aralayacak.

Uluslararası çevreler de Kürtler’e temkinli davranmalarını ve ayrılma ilanına tek taraflı olarak karar vermemelerini öğütlüyor. Zira böyle bir şey, olayların fitilini ateşler ve Türkiye ve İran’ın da katılacağı büyük çekişmelere sürükleyebilir. Amerikalılar, Kürdistan bölgesinin isteklerine değer vermekle birlikte referandumun DEAŞ ile savaşmak gibi ‘daha baskın öncelikleri’ gölgede bırakacağını düşünüyor.

Rusya ise ‘siyasi, jeopolitik, demografik, ekonomik ve özellikle de Kürt meselesinin Irak sınırlarını aşması gibi sonuçlar’ verecek bu adımda Erbil’in hesaba katılması yönündeki temennisini dile getirdi.

Irak Hükümeti, kendi açısından şimdiye kadar referanduma itiraz etmekle yetindi. Irak’ın geleceğinin tek tarafa göre şekillenmeyeceğini ileri sürerek, Kürtler’in bağımsızlık yolunda herhangi bir adım atmasına izin vermeyeceğini ifade etti. Referandumu da anayasa ve kanuna aykırı bir adım olarak niteledi. Zira anayasaya göre Irak tam ulusal egemenliğe sahip federal demokratik bir ülke. Bugün Irak’ta anayasayı gözeten biri var mı gerçekten?

Irak hükümeti, hakları yok saymadan kaybolmuş istikrarı geri getirmek istediğini söyleyerek, Kürtler ve diğer bileşenlerle ciddi ve derin bir diyaloğa girse durumu düzeltir ve taraflar da tam bir eşitlik ve ortaklık ile buna ikna olur. Irak’ın birliği ve dirliği için en büyük tehdit olan mezhepçilik gailesi de böylece dizginlenir. Ülkeye sadece farklılıklarla bir arada yaşamanın kabul edildiğini duyurmak yetmez. Bunun hayata geçirilmesi gerekir. Ancak Irak’ta yaşananlar buna inanmak için cesaret vermiyor. Kürtleri de milli rüyalarından vazgeçiremeyecek. Referandum, devletlerin bir arada yaşama, eşitlik, kalkınma gibi değerlerin yerleştiği bir vatan ve gerçek bir millet yaratma konusunda başarısız olduklarının tercümesinden başka bir şey değil.