Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Diana: Grek Trajedisi | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Öncelikle geçen Çarşamba bu köşenin ele aldığı konuyu gözden geçirerek başlamak gerekiyor. Yazar, önceden yayınlanan metnini incelemek maksadıyla yazdıklarına geri dönüp bakmalı. Öte yandan kaçırdığı gerçeklerin ışığında söylediklerine veya derlediklerine göz atmalı. Bu, ayıp bir durum değildir. Aksine doğrusu da budur. Düşünür, aydın ya da gazeteciler bu ilkeye göre çalışsaydı, belki de çoğu tekrar eden fikirlerden kaçınırdı. Sonuçta bunu yapmadıkları için söylemleri sertleşti. Dolayısıyla zamanın ötesine geçecekleri esnada zamanları dondu. Onlardan bazılarına, kendilerini okuyan halkın söyledikleri şeyleri gevelemekten sıkıldıklarını, bunun için kendilerinden varsayım da olsa yeni bir şeyler ortaya koymaları istenildiği söylense, işte o zaman kendi gördükleri şeylerin doğru olduğu konusunda ısrar edeceklerdir.

Burada geçen hafta yazdıklarımla ilgili olarak gözden geçireceğim ilk şey, Prenses Diana’nın maruz kaldığı adaletsizlik olacaktır. Galler prensesi hakkında belgesel programının 90 dakikalık içeriğini gazetenin özetlediği şekliyle yetinmeyip, izledikten sonra yazmam daha uygun olacaktı. Geçen pazar akşamı İngiltere’de Channel 4, Diana’nın geçmişinin bir bölümünü gösterdi. Programı hazırlayanlar büyük bir çaba harcayarak, Diana’yı ilgilendiren şeyleri özel bir sitede bir araya getirdiler. Eğlenceli bir şekilde başlayıp, trajedik Grek tiyatrosu gibi dramatik bir sonla bitiyor. Margaret Thatcher’in almış olduğu kararlara karşı yapılan gösteriler, maden işçilerinin grevleri gibi İngiliz toplumunun yaşadıkları tarihi değişiklikleri ifade ediyor. Akabinde Falkland savaşı… Bu gibi büyük olaylar, Prens Charles ile Prenses Diana’nın evlilik dönemlerine rastladı. İlk yolculuktan başlayıp yakışıklı televizyon sunucusu Collage aracılığıyla meydana gelen ayrılığa kadar devam ediyor… Sözün özü Diana, özellikle de muhafazakar gazetelerdeki eleştirilere bakmadı.

Bu ülkede 80’leri ve en barizleri arasında Prenses Diana krizi ile 20 yıl önceki ölüm trajedisi gibi olayları yaşayanlar, Diana’nın sıkıntısını anlayan tutum ile kendisine muhalif olan tutumların farklılık gösterdiğini hatırlayabilir. Ben, kendimin ikinci kampta olduğumu hatırlıyorum. Diana şokuna ve hüzünlerine rağmen ‘evin mahremiyeti evin sırrıdır’ görüşüne eğilim gösteriyorum. Selefi Sarah Ferguson (Prenses Andrew’in önceki eşi) gibi davranışları, seviyelerine göre değildi. Bu tutum, beni ikna etmeye devam etti. Martin Bashir’in BBC ekranlarındaki Panaroma programı için, Diana ile yaptığı özel bölümü izledikten sonra bile böyle sürdü. Programda evlilik krizinin sebeplerini açıkladı.

Geçen pazar akşamı Channel 4’ün yayınladığı programı izledikten sonra, prensese karşı tutumumu değiştirmekte hiç bir sıkıntı görmedim. Bana ve belki de benim dışımdaki yüzbinlerce izleyiciye gözlerindeki hüznün istemediği acının derinliğini yansıtması bakımından yeterliydi. Programı anlatanın ifade ettiği gibi sanki Diana, çağdaş Grek acısının prensesiydi. Belki de bundan dolayı, milyonlarca insanın kalbinde özellikle Diana vefat ettikten sonra ona olan ilgi arttı.

Hayatın doğası ve kanunları gereği evin duvarları içinde ve dışında insan ilişkileri krizlerden kurtulmaz. Aksi takdirde, Eflatun’un faziletli şehri uzun süre önce ortaya çıkardı. Ancak kadının hüznü, kadının sevgisine sevgiyle karşılık vermeyen bir adamın zulmüyle sınanırsa, aralarındaki bağ kopabilir. Kadının içindeki yaşam isteğini bile yok edebilir. Kendisine bakanların karşısında solan bir muma dönüşebilir. Ancak bakanlar bunu göremez. Belki de bu, solmasını görmek istemediklerinden dolayıdır.

Bu bağlamda Vefa adlı okuyucunun geçen çarşamba günkü makaleye yaptığı yorumun içeriği daha iyi anlaşılabilir. Yorumun içeriği şu şekildeydi, “Efendim, merhum prensese yaptığınız suçlama ile özel hayatını ifşa ettiniz. Namus lekesi bulaşan hangi kadın olursa olsun kendini unutur. Aşka başlamak için yükümsüzlerden sayılır.”

Doğru, haklısınız. Ne mutlu samimi duygusunda erkeğin zulmüne uğrayan kadınlara…Tabi bunun tersi de doğrudur.