Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Türk-İran yakınlaşmasının sınırları | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nde 25 Eylül’de yapılması planlanan bağımsızlık referandumunu boşa çıkarmak için, Türkiye ve İran’ın koordinasyonu şaşırtıcı olmayan bir durumdur. Ülkeler hareket edecek mi? Aksine ne zaman ve nasıl? gibi sorular gündeme gelmedi. Ama bugün bu hareketliliğin belirtileri, özellikle Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İran’la ortak askeri operasyonun gündemde olduğunu ilan ettiği zaman netleşmeye başlamıştı.

İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Hüseyin Bakiri, bu ay Türkiye’ye yaptığı sürpriz ziyaret sonrası, Erdoğan açıklamalarda bulundu. Bu ziyaretin ilk hedefi, Kürt referandumunu boşa çıkartmak, Kürtler’in genişlemesine ve emellerine karşı koymak üzere, Irak ve Suriye’de iş birliği yapmak için, iki ülke arasında koordinasyon kurmak olduğu anlaşılıyor. Ziyaret, haddi zatında dikkat çeken bir olaydı. Çünkü 1979 İran devriminden bu yana, İran Genelkurmay Başkanının Türkiye’ye yaptığı ilk ziyaretti. Ziyaret sırasında Bakiri’ye büyük bir askeri heyet eşlik etti. Görüşmeler, sadece askeri yetkililerle sınırlı kalmadı. Aynı zamanda ziyaret esnasında, Erdoğan’la basına kapalı bir görüşme de gerçekleştirildi. Türkiye Cumhurbaşkanlığı, görüşmenin içeriğiyle ilgili herhangi bir bildiri yayınlamamasına rağmen, Türk ve İran medya organları, Erdoğan’la yapılan görüşmenin 50 dakika sürdüğünü belirtti. General Bakiri, toplantı sonrasında gazetecilere yaptığı açıklamada, İran ve Ankara’nın Kürdistan bölgesindeki bağımsızlık referandumuna karşı ortak tutumlarının olduğunu söyledi. Referandumun icra edilmesi halinde bu durumun; Irak’ta bir dizi gerginlik ve çatışmalara neden olacağını, sonuçlarının ise, komşu ülkelere uzanacağını dile getirdi. Bakiri, sözlerine şu şekilde devam ederek, Türk ve İranlı yetkililerin bunun mümkün olmadığını ve meydana gelmemesi gereken bir durum olarak gördüklerini ifade etti.

İran Genelkurmay Başkanı Bakiri’nin ziyaretinden birkaç gün sonra Türkiye Cumhurbaşkanı’nın yaptığı açıklamalarında, tehdit ifadeleri açıktı ve netti. Şöyle ki Erdoğan, Kürt savaşçılara karşı Türkiye ve İran arasındaki müşterek askeri operasyonun düzenlenmesinin yakın ve devamlı gündemde olduğunu deklare etmiş; ancak, operasyonun içeriğini ve hacmini açıklamamıştı. Bu açıklamalardan kısa bir süre sonra Erdoğan, önceki gün Ankara’da yaptığı bir konuşmada, ülkesinin Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt devletinin kurulması girişimine asla izin vermeyeceğini belirtti.

Mezkûr açıklamalardan da anlaşıldığı üzere Türkiye ve İran, sadece Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin referandumuna karşı hareket etmeyi düşünmüyorlar. Aksine, Irak sınırında ve Suriye’de Kürtler’in genişlediği bazı bölgelerde yer alan YPG ve PYD gibi Kürt güçlerine karşı aralarında koordinasyon kurmayı planlıyorlar ki; söz konusu Kürt güçleri, DEAŞ’la mücadele kapsamında ve Rakka operasyonunda üstlendikleri rol çerçevesinde Amerika’nın askeri desteğini almışlardı. Türkiye ve İran, topraklarında milliyetçilik isteklerini artıran ve Kürtler’in haklarını talep eden silahlı Kürt hareketlerine karşı mücadele ettiklerinden dolayı, Kürt devletinin kurulmasını destekleyen her hareketin milli güvenliklerine bir tehdit oluşturduğunu düşünüyor.

Türk-İran koordinasyonu, sadece Kürtler’i endişelendirmiyor. Aynı zamanda bölgesel ve uluslararası tarafları da endişeye sevk ediyor. Bu da Amerika’nın haftalardır devam eden geniş hareketliliğini izah edebilir. Söz konusu hareketliliğin referandum öncesine kadar devam etmesi öngörülüyor. Bunun için Washington, dikkatlerin DEAŞ ve el-Kaide terör örgütlerine karşı yürüttüğü savaşın dışında başka yönlere çevrileceği çatışmaların meydana gelmesini istemiyor. Çünkü, Musul operasyonunda başarı sağladıktan ve DEAŞ’ı Rakka’dan kovmak için yürütülen savaşta ilerleme kaydettikten sonra, dikkatlerin başka yöne kaymasına razı değil. Bu yüzden ABD Dışişleri Bakanı ile Savunma Bakanı, bölgede birtakım geziler yaparak Bağdat, Erbil ve Türkiye’de yetkililerle görüştüler. Bu görüşmelerde, Washington’un Irak Kürt Bölgesi’nde referandumun ertelenmesine çağıran tutumunu yinelediler.

Irak’taki Kürtler’in referandumun ertelenmesini reddetmekte ısrar etmelerine rağmen, artan baskılar ve son gelişmeler dikkatlice okunduğunda, referandumun iptal edilmesi değil de, ertelenmesi gözden geçirilebilir. Siyasi ve ekonomik kazanımlar ve tavizler elde etmenin yanı sıra, Washington ve Bağdat’tan bu konuda garanti almaya çalışılabilir. Kürtler, milliyetçilik emellerini gerçekleştirmek için uzun süre beklediler. Bağımsız devlet hayalleri için yaptıkları mücadelede ağır bedeller ödediler. Siyasi ferasete ihtiyaçları yok. Acı tecrübeler, onlara yerel, bölgesel ve uluslararası karışık hesapları ve gerçekleri iyi okumalarını öğretti. Bunun için erteleme meselesini ciddi bir şekilde inceleyecekler. Dolayısıyla bu, iç savaş çıkarmaya atılmaktan ve Türk, İran ve Suriye ittifakına karşı maliyetli ve çetin çatışmaya girmekten daha uygun bir seçenektir.

Ankara, Tahran’la yapılacak iş birliğini, Irak sınırında ve Suriye’de Kürtler’e karşı operasyonlar düzenlemek konusunda bir fırsat olarak görüyor. Ayrıca Ankara, Tahran ile iş birliği üzerinden PKK üslerine ve uzantılarına karşı yapılacak operasyonlarda, İran’la koordine kurulmasını düşünüyor. Diğer yandan İran, mezkûr iş birliğinin, Suriye krizi ve Beşşar Esed’in geleceği hususunda iki taraf arasındaki görüş ayrılığını birazcık da olsa anlaşmaya götürmesini ümit ediyor. Ateşkes bölgelerinin inşa edilmesi konusunda son iş birliğine rağmen, özellikle Ankara ve Tahran’ın krize bakışları tamamen zıt yönde bulunuyor. Karışık ve birbirine girmiş hesaplar, Suriye ve Irak meselesinde; aralarındaki iş birliğinin ulaşabileceği boyut karşısında, iki tarafın beklentilerinin hacmini azaltabilir… Allah’ım Kürt emellerini engellemek için inşallah koordinasyon kurulur.