Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Yeniden şekillenen Ortadoğu | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Ortadoğu, dünyada olayların ve krizlerin en çok yaşandığı ve çetrefilli konuların en çok olduğu bölgelerden birisidir. Ortadoğu, tarihi çağırıyor, mezhepçiliği ve terörü hatırlatıyor, ırkların çatışmasına neden oluyor ve geri kalmışlığın faktörlerini ortaya çıkarıyor. Yine Ortadoğu, en iyi petrol, gaz ve enerji deposuna sahip olup dünya için parlak ve güvenilir bir gelecek vaat ediyor.

İşte burada genişlemeci emellere sahip mezhepçilik ve terörü himaye eden İran rejimi, karışık ve problemli olan Filistin meselesi, vatandaşlarına karşı devletin tüm silahlarını kullanan vahşi azınlıkların Suriye’si, Hizbullah silahlı unsurlarının kaderine ve geleceğine hükmettiği ve devletin rolünü ortadan kaldıran Lübnan, Salih’le ittifak eden Husi milislerin her gün öldürdüğü Yemen ve Yemen halkı, Haşdi Şabi gibi İran bağlı gruplar, hükümeti ve devletiyle Irak ve DEAŞ, içinde yaşadıkları devletlerin çıkarlarıyla Kürtlerin emelleri arasında çözülmesi imkânsız gibi görünen Kürt meselesi gibi konular karşımıza çıkıyor.

Bütün bu sorunlar, tek bir bölgede toplanmış vaziyettedir. Bazısı yeni, bazısı kronik ve çözülmesi imkânsız meselelerdir. Ancak aslında siyasette imkânsız diye bir şey yoktur. Ya devletlerin katılımıyla ya da çözümlerin olgunlaşmasını ve verilerin değişmesini bekleyerek her problemin bir çözüme ve her krizin bir rahatlığa kavuşacağı bir süreç vardır. Ortadoğu bölgesi ise büyük değişikliklere sahne oluyor.

Suudi Arabistan Krallığı, İran projesine karşı koymak için Arap dünyasına önderlik ediyor. Krallık, Afrika’da cereyan ettiği gibi siyaset, ekonomi ve uluslararası ittifaklarla, Yemen ve kararlılık fırtınası operasyonunda olduğu gibi askeri güç ve Arap koalisyonuyla projeyi İran’ın içine iade etmeye çalışıyor. Krallık, Irak’a hak ettiği değeri vermek için yeniden dönüyor. Irak Hükümeti ve Irak’taki siyasi, dini ve etnik gruplarla yoğun bir şekilde temaslar kuruyor. İran’la olan savaş, uzun süre devam edecek ve savaşı kazanmak için çözüm kümesi tek kalacak. Suudi Arabistan’ın İran projesine karşı tutumunu paylaşan uluslararası büyük müttefikleri var. Bu müttefiklerin başında Başkan Trump yönetimindeki ABD ve Avrupa ülkeleri geliyor. Yine Suudi Arabistan, Çin ve Japonya’yla ilişkilerini iyi bir şekilde geliştiriyor. Bölgede pek çok konuda Suudi Arabistan’la farklılık gösteren Rusya’yla işbirliği yapılıp temaslar kuruluyor. Söz konusu küresel güç, Suudi Arabistan’a tüm bu meselelerde gerçeklik ve aklaniyetle işbirliği yapma ve geleceği inşa etme hakkını veriyor. Ayrıca Suudi Arabistan’ın Birleşik Arap Emirlikleri(BAE), Mısır, Bahreyn, Ürdün ve Fas gibi önemli Arap müttefikleri var.

Ortadoğu’da barış süreci için gelen Amerikan heyeti, bölgede temsil ettiği yeni rolden, siyasi ağırlığından ve meşhur konumundan dolayı ilk önce Suudi Arabistan’da ikamet etti. Çünkü Krallık, süresi uzayan ve ufukta herhangi bir çözümü görünmeyen bir meseleye gerçekçi ve mantıklı çözümler sunan Arap barış girişiminin sahibidir. Bu, başta İran ve Katar olmak üzere kendilerine bağlı bazı siyasi akımların yardımıyla pek çoklarının saldırdığı bir meseledir. Kaos ve tahribatı yaymak için ismini kullandılar. Bütün bunlar boş ve anlamsız çabalardır. Onlar aslında bu meselenin bitmesini istemiyorlar.

Humeyni, içeride İran şahına karşı kazanımlar sağlamak için Filistin meselesini kullandı. Humeyni devriminden sonra da Filistin meselesini kullanmaya devam etti. İran ve milisleri Irak, Lübnan, Suriye ve Yemen’i işgal etmek için Filistin sloganları attı. Bunların stratejik müttefikleri, Müslüman Kardeşler cemaati de aynı şeyi yaparak benzer eğilime yöneldi. Katar da Filistin meselesine aynı yöntemle giriş yaptı. İhvancı Hamas hareketi, bu iğrenç vazife ve istismarın başarılı olması için onların truva atı oldu. Fakat kaos istikrarını destekleyen İran’ın rolü açıklığa kavuştu. Hizbullah, Husi milisleri, Hamas hareketi ve Katar gibi Arap ülkelerindeki ajanları ortaya çıktı.

Yemen meselesinde Suudi Arabistan, kararlılık fırtınası operasyonunda askeri gücünü ortaya koydu ve Yemen’de meşruiyeti destekleyerek yeniden ümidin var olduğunu gösterdi. Çoğu bölgeyi Salih ve Husilerin egemenliğinden kurtardı. Yemen ordusu, Arap koalisyon güçleri özellikle de Suudi Arabistan ve BAE, buradaki operasyonları sessiz ve akıllı bir şekilde yönetiyorlar. Zaman, meşru hükümet ve koalisyonun lehine Salih ve Husilerin ise aleyhine işliyor. Çünkü iki müttefik(Salih-Husi) arasında güçlü olmasa da bölünme belirtileri var ve bu belirtiler özellikle Katar, Arap koalisyonundan çıkartıldıktan sonra artmaya başladı.

Irak halkının geniş bir kesimi İran müdahalesinin çirkinliğini ve ne kadar zalim, mezhepçi ve kanlı olduğunu ve 2003’ten bugüne kadar İran’ın Irak’taki kaos istikrarını desteklediğini keşfettikten sonra Irak’ta Suudi Arabistan’ın açılımı hoşça karşılandı. İran, Irak halkının çıkarlarıyla hiçbir şekilde ilgilenmediğini kanıtladı. Aksine belirli dönemlerde İran’la ittifak eden bazı siyasi güçler, açıkça İran’ın gidişini temenni edip ondan kurtulmayı istediler.

Kürt sorunu, sadece Irak’ın bir meselesi değildir. Kürtler, modern devletler ortaya çıktıktan sonra pek çok devlete dağıtılan halk ve millettir. Onlar, Irak’ın yanı sıra Suriye, Türkiye ve İran’da farklı oranlarda mevcutlar ve bu devletlerden bağımsızlıklarını kazanmayı istiyorlar. 1970’de otonom yönetimi, Saddam Hüseyin güçlerinin çekilmesinin ardından 1991’de gerçek bağımsızlığı kazandıktan ve 2005 anayasasında Irak içerisinde federal yapıyı elde ettikten sonra bugün ise Irak’ta önümüzdeki Eylül ayında doğrudan referanduma gidiyorlar.

Kürdistan bölgesinin bağımsız olmasından sadece Irak korkmuyor, aynı zamanda İran ve Türkiye de endişeleniyor. Bunun için İran, DEAŞ’ı yok ettikten sonra Kürdistan bölgesine doğru gitmeleri için Haşdi Şabi’yi kışkırtıyor. Türkiye ise, tehdit ederek gözdağı veriyor. Bağımsız bir Kürt yapının ortaya çıkmasından dolayı endişe duyuyor. Çünkü bu durum, iç güvenliğine bir tehlike oluşturabilir ve Türkiye’deki Kürtleri etkileyebilir. Bundan dolayı Türkiye, ABD tarafından desteklenen Suriye Demokratik Güçleri(SDG) ve YPG’ye karşı tutumunu sertleştiriyor. Bu tehlikeyi hissettiği için son zamanlarda İran ile ilişkilerini sağlamlaştırmaya yöneliyor.

Hangi siyasetçi, bütün bu çetrefilli meselelere ayrı ve kapsamlı bir şekilde bakıp ve aynı zamanda ilgili tüm sorunları göz önüne alarak işlem yapacak? Örneğin, terör sorunu, bölgede sınırları aşan bir meseledir. Bu mesele, İran’ı Müslüman Kardeşler, Haşdi Şabi, DEAŞ-el Kâide örgütü ve Katar’la bir araya getiriyor. Yine bu mesele, aynı zamanda İran ve müttefikleri hariç tüm dünyayı aynı yerde topluyor. Irak ve Suriye’de Kürtler, DEAŞ örgütüne karşı sert bir şekilde savaşıyorlar. Belki de Haşdi Şabi, DEAŞ’ı yok ettikten sonra peşmergeye karşı savaşmaya yönelecek. Türkiye, Suriye’nin Rakka kentinde DEAŞ’a karşı mücadele eden ve ABD’nin silah ve eğitim verdiği SDG’yi tehdit ediyor.

Fark, tüm bu meselelere hâkim bir vizyonda gizli. Krizler, fırsat, zorluklar ise teşvik edici olabilir. Devletler ise menfaatlerine göre, değişimleri gözlemleyip bu değişiklikleri gerçekleştirmeye katılabilirler.