Ufukta Husiler ve Salih arasında kaçışı olmayan anlaşmazlık görülüyor. Geçen Cumartesi gecesi cereyan eden olaylar, gelecek hafta veya aylarda daha büyük ve geniş bir şekilde tekrar edebileceklerin provasıdır. Bu, ne bir temenni ne de bir görüştür. Aksine bu, Yemen’de olanları net bir şekilde okumak isteyenler için, apaçık siyasi bir hakikattir. Deyim yerindeyse; malül Yemen halk devrimi için, şu ana kadar devam eden ve gelecekte de bir süre devam etmesi öngörülenlerin bir aşamasıdır. Çünkü bu, Yemen halkının hedefidir. Bir yandan Salih, diğer yandan Husiler, ikisinin de yönetim şekliyle ilgili çelişkili projeleri var. Husiler ve Salih, Yemen halkının modern kurumlar inşa edebileceği konusunda hemfikirler. Eğer Yemen halkı, bunu başarırsa geçmişten farklı olarak, medeni ve çağa ayak uyduran üçüncü bir yol izlemiş olacak.
Salih, uzun yıllar halkın yararına başarılı bir şekilde nasıl idare edeceğini bilmediği iktidarı yeniden ele geçirmeye çalıştı. Salih, akrabalara ve kişiye özel imtiyazlar dağıtarak yönetimi elinde tuttu. Bu durum, Salih iktidarının siyasi tekelciliği olarak biliniyor. Ocak-Şubat 2011 tarihinde başlayan Yemen halk devriminin hareket noktası San’a Üniversitesi’ydi. Devrimin San’a Üniversitesi’nden başlamasının önemli bir delâleti var. Devrimin ilk kıvılcımı, Ali Salih’in yönetimi oğluna miras bırakmaya kararlı olmasından kaynaklandı. Yani siyasi tekelcilik devam edecekti. Kıvılcım başlamadan önce Ali Salih, meşhur açıklamasında alaylı bir tavırla, “George H. W. Bush, oğlu George W. Bush’a yönetimi miras bıraktı. Yemen’in de Amerika’dan aşağı kalır bir yanı yoktur” ifadelerini kullandı. Söz konusu kıvılcım, Salih yönetimine ve manevralarına dayanamayan Yemen gençlerinin vicdanında ilgi gördüğünden, birkaç hafta içinde genişledi. Aynı zamanda milyonlarca kişi değişimi destek için meydanlara akın etti. Salih, bugüne kadar bütün manevralarında geçmiş günlerin ya da en azından halifeliğinin geri dönmesini istiyor. Bu meydana geldiği vakit Salih, Yemen’i divan arkasından yönetecek. Fakat bu, insanlık tarihinin gidişatına aykırı bir durumdur. Toplumların tarihi geriye değil, devamlı ileriye doğru yol alır. Hatta bu ilerleyiş, bir ara sekteye uğrasa bile, yol almaya yeniden ve hızlı bir şekilde devam eder.
Husilerin projesinin Salih’in projesinden aşağı kalır bir tarafı yok. Husiler, yarım asırdan fazla süre önce Yemen halkının yıktığı “papazlık” yönetimini Yemen’e yeniden getirmek istiyorlar. Salih ve Husilerin projelerinin geçmişi olsa bile , geleceği yoktur. Aralarındaki ittifak, fırsatçılığa dayalı ya da en uygun ifadesiyle mafyavaridir. Önemli olan, her iki taraf da fırsatçılığa dayalı ittifakın, olağanüstü durumlarda geçici olduğunu ve hızlıca parçalanacağını biliyor olmalarıdır. Çünkü her iki tarafın da projesi çelişkilidir. Söz konusu iki proje, modern Yemen karşısında yol katetmek için zorunlu olarak bir araya gelmiş projelerdir.
Nitekim Yemenliler de uzun ve yorucu bir birleşme rotasında, modern bir Yemen üzerinde anlaştılar. ‘Yemen ulusal diyalog kararları’ adı altında modern bir vesika ortaya çıkardılar. Bu kararlar, modern ve katılımcı Yemen devletinin hatlarını çizdi. Bu da fırsatçılık ittifakına mahal vermedi. Söz konusu vesika üzerinde darbe yapmayı kolaylaştıran şey ise, bugün aşikâr olan birtakım hatalardır. Belki de bu hataların ilki, Şubat 2012’de körfez girişimini şekillendirerek başladı. Bu girişimin amacı iyi olsa bile deyim yerindeyse, profesyonel anlamda tam olarak pişmemişti. Söz konusu girişim, Salih’in hayal etmediği şeyi(kanuni dokunulmazlık) kendisine verdi ve dolaylı olarak da (istila ettiği) Yemen devletinin paralarını muhafaza etmesini sağladı. Bu fırsata eş zamanlı olarak diğer fırsatlar ortaya çıktı. Örneğin, geçici yönetimin yakıt fiyatlarını artırma kararlarının arkaplanında Salih’ten sonra gelecek olan alternatif şahsiyetlerin performansları zayıfladı. Sanki o vakitlerde Yemen’deki tek eksik şey, ekonomik alanda reform yapma ihtiyacıydı. Bu fırsatların hepsi, Salih’i, Husilerin Eylül 2014 darbesindeki yardımıyla gençlerin devrimini kuşatmaya sevk etti. Elindeki parayla Ali Salih ve eski askeri şebeke, Husilerin Salih’e bağlı ordu kamplarını ve mühimmat depolarını istila etmelerini kolaylaştırdı. Bu hikayenin bölümleri günümüze kadar uzanıyor. Yemen halkı sadece bölünme sebebiyle değil, aynı zamanda Yemen’in 21. yüzyıl dünyasına medeni bir girişini teşkil eden diyalog vesikasına darbe vurulması sebebiyle de ağır bir bedel ödedi, ödemeye devam ediyor. Kan dökülmesi, tahribat, hastalık, yoksulluk ve yolsuzluk arttı. Belki de Yemen (Atamız Hz. Adem’in bıraktığı gibi) oldu. Yemen, geçen üç yılda yolsuzluk, kaos, emniyetsizlik ve insanın dayanamayacağı derecede ekonomik kötüleşmeden sıkıntı çekti. Bu tahribatın etik sorumlusu, Salih-Husi ittifakıdır.
Bugün Yemen’e hükmetmeyi şiddetle arzulayan silahlı grup olarak sahada Husiler bulunuyor. Bu, objektif nedenlerden dolayı imkansızdır. Lübnan’da Hizbullah’ın yaptığı gibi, en düşük derecede bile Tahran’daki Velayeti Fakih’in emirlerine boyun eğerek Yemen’nin başına bela olmayı istiyor. Kendini (halk kongresi) diye isimlendiren diğer bir grubun belki de kabile destekçileri var. Fakat bu grubun da Husileri ısırabilecek dişleri yok. Salih, kongre partisinin son toplantısında “Eğer Husiler, bana sadece para ve silah verirse, binlerce savaşçıya ödeme yapabilirim” dedi. Bunun için Husiler, ayrılma manevrasında San’a sokaklarında Salih’in diğer oğlunun beraberinde bulunan büyük destekçilerden birisini öldürerek Salih’e bir mesaj gönderdiler. Bu eylemle, Sana’daki gücün silah ve ideolojik örgütte olduğu gerçeğini gösteriyorlardı. Bugün bu güç, Husilerin elinde bulunuyor. Yemen’in geleceğinin üç değil, iki seçenekten ibaret olduğunun duyulması isteniyor.
Birincisi, çatışmalardan sonra Husiler, Salih grubuyla beraber şu ana kadar kurtarılmayan Yemen’in kaynaklarını istila etmek, İran’ın doğrudan müdahalesiyle Yemen’in geri kalan kısmını işgal etmek ve Salih’i süresi biten oyundan çıkarmak.
İkinci senaryo ise, kendi kendini soktuğu çıkmazın içinden çıkarabilecek yeni bir müttefik bulmak için Salih’in müzakere kapısını açma girişimidir.
Her iki ihtimal de Yemen’i şu an içinde bulunduğundan daha büyük bir dilemmaya sokarak, bölünme ve yoksulluğu artıracaktır. Yemen meselesinin başladığından beri silahla değil, siyasetle yönetilmesi gereken bir konu olduğu belliydi. Silah, bugün Yemen’i çıkmaz sokağa sürükledi. Çıkış yolu ise, diyalog esasına göre barış yapmaya çabalamaktır. Artık Yemen, Husilerin dönmek istediği (Hamideddin’in Yemen’i) değildir. Aynı şekilde Ali Salih’in Yemeni de değildir. Uluslararası toplum ve bütün seçenekler aracılığıyla Yemen halkı, ilerleyişini tamamlaması gerekiyor. Bugün beklenen ve istenen şey budur. Savaşın devam etmesi, Yemen’in tüm mali ve insan kaynaklarını tüketmek anlamına geliyor. Belki de Cumartesi gecesi meydana gelen olaylar, herkesi yeniden düşünmeye sevk edecektir.
Velhasıl “Salih-Husi” projesi, süresi biten kabile ve ganimet projesidir. Yemen halkının projesi ise, kurumlar inşa etme gücüne sahip bir devlete geçiş yapma projesidir. Yemen’in önde gelen şahsiyetleri, mezkur projeyi gerçekleştirebilirler.