Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Suriye savaşında sona yaklaşıldı mı? | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Son günlerde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ya da Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Stefan de Mistura tarafından yapılan açıklamalar dikkate alındığında, özellikle de DEAŞ örgütünün aldığı yenilgilerden sonra şu an Suriye’deki savaş, sonun başlangıcına doğru girdiği izlenimini vermektedir. Beklentiler, DEAŞ’ın Rakka ve Deyr-i Zor’daki kalesinden birkaç hafta içerisinde kovulacağı yönündedir. DEAŞ’ı bu yerlerden çıkarma işlemi belki de gelecek ayın sonuna kadar sürmez. Fakat bu, gerçekten Suriye savaşının son dönemine girdiği anlamına mı geliyor? Suriyeliler, eziyet ve harap içerisinde geçen altı yıldan fazla süre sonra istikrarın dönüşünü hayal edebilecekler mi?

İnsan, kesin ve kararlı bir şekilde, ‘Evet’ demeyi ve Suriye’nin sıkıntıların sonuna ve istikrarın başlangıcına yaklaştığını görmeyi ne kadar da temenni ediyor! Ancak halihazırdaki sahne, bu izlenimi uyandırmıyor. Irak’ta edindiğimiz acı tecrübe de, siyasi çözümün olmadığı ya da eksik kaldığı ve iç çekişmeler ile dış müdahalelerin devam ettiği bir ortamda, terörün geri dönmeyeceği konusunda insanı tatmin etmiyor.

DEAŞ’ın Rakka ve Deyr-i Zor’dan kovulması, terörün kesinlikle bertaraf edildiği ve başını yeniden uzatmayacağı anlamına gelmiyor. Aynı şekilde bu, isimleri değişen diğer terör örgütlerinin akıbeti ve İdlip gibi çatışma bölgeleri hakkında ortaya atılan soruları cevaplandırmadığı gibi, kanaatleri de değiştirmiyor. Tehlike kaynağı açık ya da gizli kalmaya devam ediyor. Gerçek şu ki, şu ana kadar uzlaşma ve anlaşmalar çerçevesinde DEAŞ savaşçılarının gittiği bölgelerin ne olacağı konusu açık ve net değildir. Yine İdlip’te ertelenmiş büyük bir savaşın olup olmayacağı bilinmiyor. Terör veya radikal olarak sınıflandırılan örgütlerin savaşçılarını belirli bir çözümle, İdlip’ten çıkarma ve bu tür bir durumda savaşçıların gidecekleri yer konusunda nasıl bir yöntem izleneceği açık değildir.

Deyr-i Zor bölgesinin DEAŞ örgütünden kurtarıldıktan sonraki aşamada ne olacağıyla ilgili görüşünü dile getiren Putin, bir sonraki adımın ateşkes mekanizmasını sabitlemek, çatışmasızlık bölgelerini pekiştirmek ve Suriye krizinin çözümü konusunda siyasi süreci başlatmak için hareket edilmesi gerektiğini ifade etti. Fakat Putin, bunun zorlu bir görev olduğunu ve büyük bir çalışma istediğini söyledi. Rakka ve Deyr-i Zor’da elde edilen son başarılara rağmen nihai zafer ve DEAŞ, Heyet-u Tahriru’ş Şam (Nusra Cephesi) ve diğer terör örgütlerini yok etmek konusunda konuşmanın erken olduğunu açıkladı. Bundan dolayı Putin, Suriye’nin uluslararası toplumun desteğine ihtiyaç duyduğunu ve söz konusu destek olmadan Suriye’nin krizi çözmek için büyük zorluklarla karşılaşacağını belirtti.

Aynı şekilde De Mistura, Suriye’deki bütün oluşumların kapsamlı bir hükümetin içerisine katılmalarını sağlayacak ve belki de bir yıl içinde seçimlerin yapılmasını düzenleyecek bir çözüme ulaşmak için uluslararası toplumun desteğinin gerekli olduğunu vurguladı. Fakat De Mistura, kapsayıcı ve birleştirici bir hükümetin teşkil edilmesini sağlayacak siyasi çözümün yokluğunda, Irak’ta olduğu gibi silahlı unsurların geri dönme ihtimaline ve İdlip’teki vaziyete işaret ederek, terörün tehdit kaynağı olarak kalmaya devam edeceği hususunda uyarılarda bulundu. Sünnilerin kenara itilmesi ve el Kaide örgütü yenildikten sonra uygun bir vakitte bütün kesimlerin katılımını garantileyecek kapsamlı bir hükümetin oluşturulmaması, terörün Irak’ta olduğundan daha güçlü bir şekilde geri dönmesine neden olan sebeplerdi.

Görünüşte böyle konuşmak kolay gibi duruyor. Fakat bu, önceki bütün müzakere ve diyalog turlarının başarısız olmasına sebep olan en zor problemi temsil ediyor. De Mistura, dün tartışmalı açıklamalar yaparak, “Asıl mesele şu ki muhalifler savaşı kazanamadıklarını idrak etmek için yeterince birlik ve gerçekçi olabilecekler mi?” sorusuyla, durgun müzakereler kuyusuna taş atmaya çalıştı. De Mistura’ya savaşta kazananın Beşşar Esed olduğunu söylemek isteyip istemediği sorulduğunda ise, De Mistura, “Bu çatışmanın tarihini yazan ben değilim. Fakat şu anda savaşta herhangi bir tarafın gerçekten zafer ilan edebileceğini zannetmiyorum” diye cevap verdi. Bu son kısımda, De Mistura’ya tamamen katılıyorum. Ne askeri ne de siyasi standartlarda hiç kimse kazananın kendisi olduğunu söyleyemez. Savaşın kefesi, yıllardır sallanmaya devam etti. Eğer dahili ve harici çalkantılar sürerse, tüm Suriye halkını kapsayacak, çoğulculuğu ve bölgesel şartları gözetecek, 6.5 yıldır en çirkin eziyetlere maruz kalan halkın sıkıntılarını bertaraf etmeye öncelik verecek gerçek bir siyasi çözüme ulaşılamazsa gelecekte savaşın kefesinde değişiklikler olabilir. Bu, savaşın tahrip ettiği Suriye’yi yeniden imar etmek için çok fazla sabır ve destek gerektiren bir durumdur.

Eğer Suriye, sorunlarını aşacaksa, tüm tarafların tavizler vermesi gerekiyor. Irak tecrübesinden, siyasi çekişmeler ve dış müdahaleler sebebiyle yaşanan felaketlerden, marjinalleştirme politikalardan, mezhepsel hesaplaşmalardan ve dar görüşlü isteklerin ülke ve halkın çıkarına tercih edilmesinden çıkarılabilecek pek çok dersler var. Uluslararası toplum, yeniden yapılanmaya katkı yapma ve çözüm tertibatı konusunda Suriye’ye yardım edebilir. Ancak Suriyeliler hakikati güzel bir şekilde okuyup ülkelerinin çıkarlarını ön plana alırlarsa ve Irak’ta işlenen hataları tekrarlamamaya karar verirlerse gerçek çözümü, Suriye halkının kendisi gerçekleştirecektir.