Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

İran ile savaş seçenekleri | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Husi milislerinin Suudi Arabistan başkenti Riyad’a attıkları balistik füze, askeri yönden tehlikeli bir gelişme olduğu gibi, İran’a karşı olan rekabetin Lübnan, Suriye ve Irak’ta ki bölgesel savaşın bir parçası olduğunu ve bu savaşın çok cepheli bir savaşa dönüştüğünü göstermektedir. İran’la yapılan diplomatik temasların akamete uğradığı ve sonuç getirmediği sır değildir. İran Suriye’deki milislerini ülke dışına çekmeye yanaşmadı, aynı tutumu askeri olarak aktif olduğu Irak’ta da sürdürdü. Son olarak da Irak Kürdistan’ında İran milisleri fiili olarak çatışmaya girdi.

İran; Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen’deki savaşlarını uzaktan yürütüyor. Bölge ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri, İran’ın vekaleten genişleme ve kontrol stratejisine uygun bir karşı politika geliştirmekte yetersiz kaldılar. Hizbullah’ın bombalamaları ve suikastlarında defalarca bedel ödeyen Amerikalılar, İran’la hesaplaşmak yerine, vekili olan Hizbullah liderlerini veya üst düzey yetkililerinin kaçırılması veya suikastla öldürülmesi suretiyle bir çözüm izlediler. Mısır ve Körfez ülkeleri de geçmişte Hizbullah üzerinde siyasi ve ekonomik baskı uygulamakla yetindiler.

İran kendine karşı çıkanları iki politikadan birini izlemeye zorlamaktadır; İran rejimini problemlerin kaynağı sayarak, İran’a karşı doğrudan müdahale etmek, ya da bölgede vekiller oluşturarak vekalet savaşlarına girmek. İlk seçenek olan İran’la savaş, uzak bir ihtimal olarak gözükmektedir. Bu tür bir yüz yüze karşılaşma ancak ve ancak askeri müdahalede bulunan İran’a karşı savunma durumunda yapılır. Bu da Tahran’ın krizlerini yönetme yöntemi değildir. 1990’lı yılların sonunda Afganistan’da Mezar-ı Şerif’te Taliban güçleri pusu kurarak İran’ın sekiz diplomatı ve diğerlerini suikastla öldürüldüğünde bile Tahran savaşa girmedi, tam tersine, Afganistan’da sabırla ve sürekli bir şekilde yerel milisler inşa etti.

Irak sahasında açık bir İran hakimiyeti var, çeşitli siyasi liderlikler arasında bölünmüş Irak ordusu, İran’ın etkisi nedeniyle Tahran’a sadık yerel silahlı kuvvetlerle karşı karşıya gelemez. Irak’la sınırlı olmayan ve önemli bir bölgesel savaş olan Kerkük çatışmalarında Kürt varlığını tasfiye etmesi için, Irak güçlerini ve özellikle “Haşdi Şaabi’yi” yönlendirmede İran’ın önemli bir rolü olduğu açıktır. Şu bir gerçek ki, Kürtler, bağımsızlık referandumu projesinin bir sonucu olarak bu krizde ciddi siyasi ve askeri hatalar yaptı. İranlılar ise, bu hataları hem petrol hem de coğrafi açıdan hayati alanları ele geçirmek için kullandılar.

Devletlerin, İran’a karşı dengeyi kurma amacıyla, milislere dayalı bir sistem oluşturmaktan başka bir yolu gözükmüyor. Günümüzde, Suriye, yönetim düzenlemeleri aşamasına giriyor ve bu aşamadaki en önemli şey arazi üzerindeki kontrolün sağlanması. İran milisleri, kontrol ettiği ve çoğu geçmişte Suriye rejimine muhalif olan bölgelerin halkına büyük miktarda infazlar uyguluyor. İran, bu milislere nüfuzlarını genişletme amacıyla kontrolü sağlama görevi verdi, zira Suriye rejiminin yeterli askeri ve güvenlik kabiliyetinin kalmadığı bir gerçektir.

Bu şartlar altında, bölge ülkeleri kendilerini, büyük bir İran projesi önünde bulacak; bu projenin ilk aşaması Suriye’de nüfuzunu pekiştirmek, ardından da Suriye’yi Irak ve Lübnan’ı kontrol altına almak için kullanmak. Sonra da bu ülkeler üzerinden sınır ötesini kontrol etmek. İran’ın gücünü ve projelerini durduracak her hangi bir politika da görünürde yok. Ruslar veya Suriye rejimi ne kadar söz verirse versin, ne kadar vaatte bulunursa bulunsun, İran’ı bölgeden çıkarmak veya varlığını zayıflatmanın yolu yoktur. Bu aşamada Suriye’nin de bir milisler ülkesine dönüşmesi beklenmektedir.

İranlılar, politikalarının vekaleten yürütülmesini kendileri için karlı bi yöntem olarak görüyorlar. Örneğin, İran için ileri bir ordu olması amacıyla kurulan Hizbullah, yılda 700 milyon dolarlık yatırıma mal olan İran’ın en pahalı ve en uzun ömürlü yatırımıdır. Yemen’deki vekilleri Husiler için fiyat daha ucuz.Çünkü bir Husi savaşçı İran’a haftada 2 dolara mal olmayabilir.

Yazımın başına dönelim, İran’ın genişlemesine karşı çıkacak bir gücün bulunmaması bölgedeki çatışmaların genişlemesine yol açıyor. Lübnan’daki Hariri cephesinin gün be gün zayıflatılması ve Suudi Arabistan’ın kalbinin balistik füzelerle doğrudan tehdit edebilecek kadar Husilere destek olunması bu genişlemenin tehlike boyutlarının çeşitli cephelere yayıldığının kanıtıdır. İran’a karşı doğrudan askeri çatışmaya gidilmesi kimsenin istemediği bir seçenek olduğundan, sorunlu ülkelerdeki yerel milis güçlerinin güçlendirilmesi tek çıkar yol gibi görünüyor.