Lübnan’daki Nasrallah yanlılarından ziyade Avn akımından yaygaracıların anlamadığı ya da anlamak istemediği şey şu ki, bölgede cereyan eden olaylar sadece Lübnan meselesiyle ilgili değildir. Oysaki Hariri’nin akıbeti ve nerede olduğu, Lübnan meselesinin içindeki bir sayfadır.
Mesele, 30 yıldır ülkeler ve insanlar içerisinde fesat çıkaran, fitne yayan ve endişe saçan İran işgaline ve İran’ın rolüne karşı çizilen ve yürütülen bölgesel ve uluslararası yeni bir siyasettir. Suç ve dalalet vadilerinde birçok enerjiyi ve çabayı gasp eden ve arkasında sapkınların yürüdüğü bu kara hikâyeyi bitirme zamanı geldi.
Parmaklar ve yandaşlar, Tahran’da kuklayı oynatan ve (bütün) Müslümanların veliyyü’l-emri olan dini liderin ve Humeyni devriminin yıkıcı generallerin isteklerini yerine getiriyorlar.
Mücadele politikası, sadece Suudi Arabistan’ı Birleşik Arap Emirlikleri’ni (BAE) ya da Bahreyn’i ilgilendirmiyor. Aksine uluslararası bir başkent olan Washington’da teşekkül eden bir politika var.
ABD kongresi, birkaç gün önce Irak’ta Haşdi Şabi’ye bağlı el-Nüceba Hareketi’ni terör listesine aldı. Başkan Donald Trump, 90 gün içerisinde el-Nüceba Hareketi’yle bağlantılı ya da sorumlu şahsiyetler için yasağı uygulamaya çağırdı.
Humeyni’nin Irak milisleri, dün yayınladıkları açıklamada, bu sınıflandırmayı bir şeref olarak addettiler.
Raporda, “el-Nüceba güçlerinin aldığı eğitim, bütçe ve silahların Kudüs Gücü’nden ve İran Devrim Muhafızları’ndan temin edildiği, Hizbullah’ın söz konusu hareket içinde danışmanlık ve eğitim görevini yürüttüğü, kongre tarafından kanıtlanmıştır” ifadeleri yer aldı. Rapor, “Milis gücünün komutanı Ekrem el-Kabi ve Haşdi Şabi’nin diğer komutanları İran’daki dini liderin emirlerini yürütüyorlar” şeklinde devam etti.
Lübnan’da hala çığırtkanlık yapanlara bu haberi hatırlatmak gerekiyor. Çünkü bu haber, Lübnan meselesini daha geniş bir perspektif olan İran’la ‘büyük mücadele’ ufkunun yeni bölümüne taşıyor. Lübnan; Husi veya Irak’taki Haşdi Şabi sayfası ya da Suriye’deki diğer Humeyni sayfaları gibi bu bölümün bir sayfasıdır.
Lübnan medyası, Hariri’nin istifası çerçevesinde yapılan kargaşa partisinde bunu ihmal ediyor ya da görmezden geliyor. Toplum büyük sahneyi gerçekten görüyor mu? Deneyimli Cumhurbaşkanı Mişel Avn, şu anki Lübnan meselesine karşı sorumsuz bir şekilde yaklaşarak ve Saad Hariri’nin istifa meselesiyle uğraşarak, Lübnan’ı içine çektiği tehlikelerin farkında mı?
Lübnan’ın yapacağı en güzel şey, -hepimiz bunu temenni ediyoruz- Irak’tan Suriye, Yemen, Bahreyn, Kuveyt, Suudi Arabistan, Katar, BAE ve Mısır’a kadar bölgedeki sorunlardan kendisini uzak tutmaktır.
Yoksa bunun dışındaki her şey, gök gürültülü fırtınalar içerisinde uçmaktır.