Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Dünya ruhunun başkentinin Yahudileştirilmesi! | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

O ne ABD’nin kuzeyinde bulunan Minnesota’dır, ne de güneyindeki Louisiana’dır. O, şehirler şehri ve tüm dünyanın ruhu Kudüs’tür.
O, Kudüs ki, tuhaf bir imza ile Filistinliler ve İsrailliler arasındaki ebedi çatışmada barışçı yollara çözüm için son şansı ortadan kaldırdı.
Aceleci aynı zamanda zararlı siyasi sapma sonucu ABD’nin Büyükelçiliği’ni Tel Aviv’den Kudüs’e taşınmasıyla, Yahudi bir devletin başkenti olmayacak.
1995’te, ABD Kongresi’ndeki Yahudi çoğunluğu meydan okuyarak, ABD hükümetini İsrail Büyükelçiliği’ni Tel Aviv’den Kudüs’e taşımasını gerektiren bir karar çıkarttırmayı başardı.

Fakat Başkan’a, 6 ay boyunca erteleme yetkisi verildiğinden beri erteleniyor. O dönemde kongrenin söz konusu kararın, Bill Clinton’a baskı yapmak amaçlı alındığı açıktı.

Clinton o dönemde Wye Nehri Anlaşması müzakereleri sırasında Yaser Arafat ve İzak Rabin’in anlaşmaya varmaları için iyi çalışıyordu.
ABD seçim kampanyasında, Donald Trump, Yahudilerin oyunu kazanmak için net bir hamle ile büyükelçiliği taşıma sözü verdi. Fakat Arap- İsrail çatışmasında ‘büyük bir çözüm’ için çabaladığını tekrar tekrar söylemesine bakılırsa, ‘Arap Barış Girişimi’ ne yakın ilkeleri temel alarak geçtiğimiz aylarda vaadinden kurtulmaya çalıştı.

Yönetiminin bu konudaki çabaları, Ramallah’taki yetkililerinden birinin dediği gibi kendilerini üç Yahudi kipasıyla müzakere ederken bulan Filistinlileri yalnızca hayal kırıklığına uğrattı. Söz konusu üç Yahudi; Trump -koyu bir Yahudi ve Netanyahu hayranı olan- damadı Jared Kusher’i müzakereleri yönetmekle görevlendirdi. Ayrıca Özel Temsilcisi Jason Greenblatt da Yahudi’dir. Koyu bir şeklide İsrail taraftarı olması nedeniyle mayıs ayında Filistin tarafının müzakerelere katılmayı reddetmesi için harekete geçen ABD’nin Tel Aviv’deki Büyükelçisi David Friedman da Yahudi kippası altında İsrailci bir zihne sahiptir.

Müzakereler, başlangıcından bu yana başarısız oldu. Özellikle de Kusher’in, Netanyahu’nun ABD’lileri inandırdığı maaş ödemenin şiddet teşvik ettiği ve çözüm yolunu engellediği teorisine göre kurban ve esir ailelerinin maaşlarının durdurulması yönünde uyguladığı baskı sonrasında. Öyle ki Mahmud Abbas, maaşlar konusunun kırmızıçizgi olduğunu söyleyerek öfkeyle toplantıdan ayrılmıştı.

Çünkü Trump, Ortadoğu’da net bir stratejiye sahip değil bunun sonucunda da yönetiminde içinden çıkanların girenlerden fazla olduğu döner kapıyı andıran ciddi sorunlar ortaya çıkmakta. Trump’ın büyükelçiliği Kudüs’e taşıma kararı ABD Kongresi’nin, Netanyahu için tam ve eksiksiz bir kuralsızlık teşkil eden mağdurların ve tutukluların ailelerinin maaşlarını durdurmayı reddetmeleri nedeniyle Filistinlilere yapılan yardımı durdurma kararı ile eş zamanlı olarak gerçekleşti.

Trump’ın Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz, Mahmud Abbas, Kral 2. Abdullah ve Abdulfettah Sisi gibi Arap liderlerle büyükelçiliğini taşıma niyetini açıklamak üzere iletişim kurmak istemesi gerçekten ilginçti.
Kışkırtıcı görünüyordu ve ahlaki kurallarla ilgisi yoktu…
İlginç!

Birkaç saatten az bir sürede dünya öfke kazanına dönüştü. Dünya’nın tüm başkentlerinden Washington’a uyarılar yağdı. Kral Selman, Trump’a bunun, Kudüs ve Mescid-i Aksa’nın Müslümanların ilk kıblesi olması hasebiyle dünya genelindeki Müslümanların duygularını alevlendirecek tehlikeli bir adım ve provokasyon olduğunu söyledi. Ayrıca nihai anlaşmaya varılmadan önce Kudüs’te herhangi bir ABD deklarasyonunun, barış müzakerelerine zarar vereceğini ve bölgedeki gerginliği artıracağını, Krallığın politikasının Filistin halkını ve tarihsel haklarını desteklemeyi sürdürdüğünü ifade etti.

Ona kararın, Suudi Arabistan’a derin ve açık bir endişeye neden olacağını bildirdi. Çünkü onun bu yaptığının nihai çözüm müzakerelerinin etkileyen önemli bir ihlal oluşturmakta olduğunu ve Filistin halkının haklarını destekleyen uluslararası kararlara aykırı davranmakta. Bu, herkesin Washington’un barışçı bir anlaşmaya varmak için çalışmasını beklediği bir zamanda, ABD’nin İsrail’e karşı tutumunda sebepsiz, taraflı ve özlü bir değişim olduğunu göstermekte.
Filistin, Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın Doğu Kudüs’ün başkenti olmadığı bir Filistin Devleti’nin olamayacağının altını çizen sağlam ve sabit yanıt mektubunu teslim etmesinin öncesinden beri kararlı ve öfkeli bir duruş sergilemekte. ABD Büyükelçiliği’nin taşınması uluslararası kararları yerle bir etmekte ve Araplarca yapılan barış girişimlerini yıkmakta. Bölgede ve dünyadaki barış, güvenlik ve istikrara olumsuz olarak yansımakta.

Ürdün Kralı, Trump’ı kararın sonuçlarına yönelik uyardı. Çünkü Kudüs, bölgede ve dünyada barış ve istikrara kavuşmanın anahtarıdır. Aynı uyarı Mısır Cumhurbaşkanı tarafından da tekrarlandı. Öte yandan Vatikan’dan söz konusu karara hızlı bir eleştiri ve uyarı yöneltildi. Çünkü Kudüs şehri, barışın ve evrensel vicdanın başkentinin başkenti olmalıdır. Söz konusu karar, Avrupa başkentleri ve dünya ülkeleri öfkeli uyarılarla karşılandı.

Vladimir Putin bu aceleci kararı reddettiğini ifade ederek ‘geleceğin bundan daha kötü’ olacağı konusunda uyarıda bulundu.

Evet, ne Minnesota ne de Louisiana. Kudüs, tüm insanlık için kutsallığın başkenti. Filistinlilerin, Arapların, Dünyadaki tüm Müslüman ve Hristiyanların vicdanıdır. O bir şehirden çok daha fazlasıdır ve bir şehirden çok daha önemlidir. Kudüs, dini ve dünyevi, maddi ve manevi, siyasi ve ulusal, sembolik ve ahlaki bir atardamardır. Kudüs yer ve göktür. Öz değerler, miras, kimlik ve ulusal duygularla bağlı bir topraktır. Ancak, tüm bunlar, Dışişleri Bakanı Rex Tillerson ve Savunma Bakanı James Mattis’in büyükelçiliğin taşınmasından kaçınması yönünde ve taşımadan kaynaklanacak hasar hakkındaki uyarılarını görmezden gelen Trump için yetersiz görünüyor.

Trump, elçiliğin taşınmasının felaketle sonuçlanacağına dair daha önce görülmemiş olan bu toplu uyarıları görmezden gelerek İsrail’e evrensel vicdanın başkenti olan şehri Yahudileştirebilme ışığı yaktı. Orta Doğu’da yaşanan huzursuzluk konusunda uyarıda bulunan ABD Dışişleri Bakanlığı’nın endişe duyduğu gayet açıktı. Diplomatlarına Kudüs’te ve çevresinde hareketi konusunda kısıtlamalar getirdi.

Tillerson, tüm bunlara rağmen Başkan Trump’ın İsraillilerle Filistinliler arasındaki barış sürecine ‘derinden’ bağlı olduğuna dair açıklama yaparken acınası görünüyordu: “Barış sağlamak için hala iyi bir fırsat olduğu kanaatindeyiz. Başkan’ın bunu sağlamak için çok çalışan bir ekibi var.”
Fakat gerçek bundan çok farklı. Çünkü Trump, bitkin olan bu barış çabalarının son şansını ortadan kaldırmak için ‘son derece kararlı’. Ancak Filistinlilerin, Arapların ve Müslümanların bu konuşmadan ironi dışında bir şey bulamadıkları sürece, iyi bir fırsat olduğunu ve bunun için çalışan bir ekibinin olduğunu söylemesinin bir anlamı yok.

Trump, Washington’un Kudüs’te büyükelçiliğini kuracağı toprakları, 99 yıl süreyle, yıllık 1 dolar karşılığında İsrail’den kiraladığını biliyor mu bilmiyorum!
Söz konusu topraklar aslen, dönemsel ve tarihsel olarak Filistin’e ait.
Fakat kötü niyetleri ve amaçlarının –entrika dememek için- bir kanıtı olarak İsrail, toprakların kullanım amacının ABD Büyükelçiliği kurulması yönünde açık bir taahhütte bulunulması yönünde ısrarda bulunurken Washington kira sözleşmesinde kiracının kullanım amacının belirtilmemesi talebinde bulunmuştu.

Bir hatırlama olarak, kutsal şehir ABD ve İsrail tarafından uzun zaman önce Yahudileştirilmeye başlandı!