Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Trump’ın ‘Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi’nin en büyük sorunu… | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Donald Trump yönetiminin geçen pazartesi günü ilan ettiği Amerikan Stratejik Güvenlik Raporu “Önce Amerika” başlığı ile yayımlandı. Raporda, ABD yönetiminin dış dünyaya nasıl bakması gerektiği, sorunları ve fırsatları nasıl ele alacağı açıklandı. Raporda Rusya ve Çin ile rekabet, Kuzey Kore’yle çatışma olasılığı, terörizmle savaş, siber tehditler, Orta Doğu, Afrika ve Asya’da alınacak pozisyon, ABD’nin ileriki dönemdeki dış hamlelerinin ana hatları, politik, askeri ve ekonomik çıkarların nasıl kollanacağı konularında bilgiler vardı.

Trump akılcı bir şekilde yol alan bir lider ve önceden planlanmış, üzerine çalışılmış politikaları izleyen bir siyasetçi olsaydı bu türden bir belge dünya ülkeleri için sadece Washington’un tutumunu ortaya koyan, açıklayıcı bir doküman olarak algılanacaktı. Ancak kendisi sık sık metin dışına çıktığını ve ani, tutarsız politikalar sergilediğini kanıtladı. Yönetiminin kurmaylarının ve üst düzey müsteşarlarının dahi Trump’ın politikalarından dünyanın geri kalanı gibi Twitter vasıtasıyla haberdar oldukları ve şaşkınlık yaşadıkları biliniyor. Ayrıca, izlemeye bayıldığı televizyon kanallarına ve kulaktan dolma söylentilere göre politika geliştirdiği, özellikle kendisini veya politikalarını eleştiren medya yöntemlerine cevap vermeyi takıntı haline getirdiği herkesin malumu. Sinirli ve ani politikalar izlediği ve ona göre davrandığı da aşikâr. Birkaç gün önce New York Times gazetesi, Beyaz Saray kaynaklarına dayandırdığı haberinde Trump’ın dört saat TV izlediğini, bazı günlerde ise bu sürenin iki katına çıktığını, tweet atmak için cep telefonunu bir silah gibi her zaman yanında bulundurduğunu yazdı.

Medya bu tweetler ile Başkan’ının düşüncesini, ruh halini ve önemli meselelere ya da insanlara karşı tutumunun yanı sıra Beyaz Saray’ın iç ve dış politikalarını yansıtan birçok malzeme buldu. Bunun birçok örneği var. Ama belki de en önemlisi Trump’ın Kuzey Kore’yi ve lideri Kim Jong-un’u hedef aldığı tweetler. Bunlar, iki siyasetçide de doğaları gereği nükleer silahların kullanılacağı bir çatışmanın patlak vereceği korkusuna yol açtı. İngiltere ve Almanya gibi ABD’nin bazı yakın müttefikleri tarafından da eleştirilen tweetler ve neden olduğu krizler unutulmadı. Bu iki ülke, daha çok da Berlin, eleştirilere sert tepkiler verdi, ABD’nin artık güvenilir bir müttefik olmadığı ve güvenlerini yitirdikleri yönünde açıklamalarda bulundu. Beyaz Saray Genel Sekreteri Emekli General John Kelly’nin göreve gelmesinden bu yana yaşanan siyasi krizlerin önüne geçmek için Trump’ı tweet politikasından vazgeçirmek için elinden geleni yaptığı yönünde haberler sık sık Beyaz Saray kaynakları tarafından dillendiriliyor. Trump’ın uçarı kişiliği, bu hafta yayınlanan belgede ilan edilen ulusal güvenlik stratejisinin en büyük sorunu olacak. Stratejiyi tanıtırken yaptığı konuşmada dahi özellikle Rusya ile ilgili olarak belgeyle çelişen bilgiler verdi. İki ülke istihbaratı arasındaki işbirliğinin Rusya’daki bir terör saldırısını engellediğini söyledi, Vladimir Putin ile işbirliğinden övgüyle bahsetti. “Olması gereken budur” dedi. Ancak hal bu ki, Trump’ın takdim ettiği belgede Rusya için zor bir dil benimsenmiş ve Moskova yönetimi ABD’nin dünyadaki etkisini zayıflatmaya ve müttefikleri ile arasını bozmaya çalışmakla suçlanmıştı. Belgede Rusya ve Çin “ABD’nin nüfuzunu, değerlerini ve zenginliklerini baltalamak isteyen askeri ve ekonomik rakip” olarak nitelendirildi. Bununla birlikte belge, Washington’ın iki ülke ile “büyük ortaklıklar kurmaya” istekli olduğuna da işaret ediyor. Moskova ve Pekin, üç güç arasında uluslararası alanda meydana gelen şiddetli rekabetin doğasını yansıtıyorlardı. Çinli bir sözcü, belgenin “emperyalist karakterini” eleştirerek, ABD’nin Soğuk Savaş kavramları çerçevesinde hareket ettiğini söyledi. Rusya ise ABD’nin bu belgeyle tek kutuplu dünyayı terk etmeyi reddettiğini kanıtladığını duyurdu.

Belgeye verilen “Önce Amerika” başlığını Ulusal Güvenlik Stratejisi Raporu’nun ilk sayfasına koyan Trump yönetimi, bu stratejinin içe çekilme veya izole olma anlamına gelmediğine inanıyor. Ama gerçekler bunun aksine işaret ediyor. ABD bugün Avrupa Birliği ve NATO duruşundan dolayı en yakın Batılı müttefikleriyle bazı sorunlar ve gerginlikler yaşıyor. Aynı zamanda ABD, Obama yönetiminin Çin’in genişleme etkisini sınırlandırmak için Pasifik ülkeleri ile yaptığı ticaret anlaşmasından çekildiğini de açıkladı. Amerika’nın Paris İklim Sözleşmesi’nden çekilme kararı da dünyanın birçok ülkesinden tepki gelmesine oldu. Ulusal Güvenlik Stratejisi Raporu’nda iklim değişikliği tehdidinden bahsedilmediği ve hatta dikkate dahi alınmadığını söylemekte de yarar var.

ABD, pazartesi günü BM Güvenlik Konseyi’nde; yalnızca tüm BM kararlarına aykırı değil, aynı zamanda bölgedeki barış çabalarına da darbe vuran bir kararla Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma kararını kınayan diğer tüm üyelerin fikir birliği karşısında kendini tek başına buldu.

Şüphesiz Trump, Beyaz Saray’da göreve başladığı ilk günden bu yana uluslararası ilişkilerde bir sınavdan geçiyor. Trump’ın mizacının değişikliği, kaba sığmayışı ve sürprizleri şimdiye kadar yaptığı göreve damga vurdu. Bu sınavı daha da karmaşık hale getireceği ise neredeyse şüphe götürmüyor.