Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

2017’nin önemli tıp olayları | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

2017 yılında birçok bilim alanında olduğu gibi, sağlık alanında da hem akademik hem de bilimsel ve teknik düzeyde büyük başarılar elde edildi. Bu ilerleme ile yeni tanılar ve farklı tedavi yöntemleri geliştirildi. İşte 2017 yılı içerisinde tıp alanında yaşanan gelişmeler;

Yapay kan

Yapay kan fikri, hayali ve imkansız görünmesine rağmen bu algı bilim insanları tarafından çökertildi. Protez, kalp pili ve çalışmayan organların yerine geçebilecek yapay organlar ile büyük başarılara imza atan bilim insanları, bu yıl kök hücrelerden yapay kan üretmeyi de başardı. Üretilen yapay kan, İngiltere Ulusal Sağlık Sistemi (NHS) gözetiminde, gönüllü grup tarafından test edilecek.

Yapay kanın testlerden başarıyla geçtiğini ve bedenin herhangi bir reaksiyon göstermeden kanı kabul ettiğini belirten bilim insanları, yapay kanın şu an kısa vadede, orak hücreli anemi gibi kırmızı kan hücreleri üretimine ihtiyaç duyan hastalıkların tedavisinde kullanılacağını aktardı. Uzun vadede ise, lösemi veya bağışıklık sistemi düşüklüğüne bağlı hastalıklar gibi kanla ilişkili hastalıkların tedavisinde uygulanmasının planlandığını kaydedildi.

Yapay yumurtalık

Bilim insanları bu yıl, kadınlarda bulunan gerçek yumurtalıklara alternatif olarak aynı işlevi görebilecek yapay yumurtalık tasarladı. Henüz sadece farelerde test edilen ve başarılı olan bu yeni gelişme, hamile kalamayan ve genetik hastalıkları olan kadınlar için bir umut ışığı oldu. Bu sentetik yumurtalıklar, jelatin mürekkep kullanılarak ve içi foliküllerle doldurularak üç boyutlu yazıcı ile geliştirildi. Bu yeni teknolojinin insanlarda da başarılı olması halinde daha önce benzeri görülmemiş bir yenilik olması kaçınılmaz. Çünkü bu teknoloji, bilim insanlarının, insan vücudundaki hasarlı bir organı bu yolla yeniden aynı kalıplarda üretmesi ve kök hücreleri bu işte kullanmasına olanak sağlayacak.

Deneyler sonrasında bilim insanları, yumurtalıkların tamamen işlevsel olduğunu ve farelerin sağlıklı bir hormonal döngü ile doğal bir şekilde anne sütü ürettiklerini vurguladı. Bu da deneyin kadınlarda da başarılı olabileceğine dair büyük umut ışığı verdi.

Alzheimer ve Diyabet

Ultrason tekniği ile Alzheimer tedavisi;

Bu yıl ses dalgaları kullanarak Alzheimer hastaları üzerinde klinik araştırmalar yapan Avustralyalı bilim insanları 2015 yılında fareler üzerinde denemeler yaptı. Çalışmada, ses dalgaları gönderen ultrason teknolojisi ile Alzheimer hastalığına sebep olan nörotoksik amiloid-beta plaklarını parçalayarak, farelerin yüzde 75’inde hafızanın yeniden yerine gelebildiğini ve hafızayı onarabileceklerini keşfettiler. Böylece bu tekniğin Alzheimer hastalığının tedavisinde de kullanılabileceği anlaşıldı.

Alzheimer Birliği’ne göre, eğer bu deneyler başarılı olursa, her üç yaşlıdan birinin iyileştirilebileceği büyük bir başarı yakalanmış olacak. Ayrıca ultrason tedavisi diğer ilaç tedavilere göre daha ucuz olduğu belirtildi.

Vücuda insülin gönderen cihaz;

Bu yıl tip 1 diyabet tedavisinde, genetik veya immun sistemiyle ilgili olup olmadığına bakılmaksızın, pankreastaki rahatsızlık sebebiyle insülin salgılanamaması veya salgı eksikliği çeken hastalarda iyileşme gerçekleşti. İnsülin, kandaki glikoz seviyesini düzenleyen bir hormondur.

Bilim insanları bu yıl şeker hastalarının insülin seviyelerini kontrol etmelerine yardımcı olacak bir cihaz geliştirdi. Küçük bir pompa ve kontrol cihazından oluşan bu yenilik, kandaki insülini sürekli ölçen bantla cilde yapıştırılıyor. Cihaz aktarılan verilere göre sürekli olarak insülin dengesini ölçerek, vücuttaki şekeri kontrol altında tutuyor ve gerektiğinde insülin gönderiyor. Cihaz şeker hastalarının sık sık iğne ile insülin seviyelerini ölçmek zorunda kalmalarından kurtarırken, yanlış doz veya yemek yemedikleri zaman yaşanan insülin krizlerinden de koruyor. Bilim insanları, cihazın glikoz düzeyini sabit oranda tutacağını belirtti. Bu birçok hasta tarafından kullanılmaya başlanan cihazın, gelecek yıl çok daha fazla kişi tarafından kullanılacağı vurgulandı. Bu buluş, tip 2 diyabetler için de umut ışığı olacak.

Vücudun biyolojik saati: Sirkadiyen ritim

İnsan vücudunun biyolojik saatini yani sirkadiyen ritmini inceleyen ve bunu kontrol eden moleküler mekanizmaları ortaya çıkaran araştırma, 2017 Nobel Tıp Ödülü’nü kazandı. Araştırma, bazı hastalıkları iyileştirmeye yardımcı olmak için vücudun biyolojik saatinin ve gelecekteki kontrolünün tam boyutlarının anlaşılmasında büyük önem arz ediyor.

Biyolojik saat, geceleri uyumamızın sebebi olduğu gibi, davranışlarımız ve bedensel işlevlerimizi de ciddi şekilde etkileyen bir olgu. Ruh halimiz, hormon düzeylerimiz, vücut ısımız ve metabolizmamız, hepsi günlük bir ritim içinde çalışıyor. Örneğin her sabah vücudumuz yeni güne hazırlanmak üzere ısınırken kalp krizi riskimiz artıyor. Biyolojik saatimiz vücudumuzu gece ve gündüze uyum sağlayacak şekilde ayarlıyor.

Bu da çalışılması gereken zamanın sabah olduğunu ve biyolojik saatin kendisini buna göre ayarladığını gösteriyor. Örneğin, geceleri çalışan veya uyumakta zorluk çeken insanlar, günün ilk ışıklarında uykusuzluk eğilimi gösterir. Veya uzun uçak yolculuklarından sonra zaman farkından dolayı yaşanan sarsıntı da işte vücudun, kendisini, ayarladığı ritmin dışında bir yerde bulmasından kaynaklanıyor.

Bilim adamlarının meyve sinekleri üzerinde yaptıkları araştırmanın sonucunda, biyolojik saatin kontrolünden sorumlu belirli bir gen olduğu ve bu gen herhangi bir mutasyona uğradığında, sineğin biyolojik saatini kaybettiği keşfedildi.

Nabız durması ve kalp kontrolü

Uyku apnesinde yeni tedavi;

Uyku apnesi, milyonlarca hastanın uykusu sırasında aralıklı olarak solunumunun durduğu endişe verici en önemli semptomlardan biridir. Birkaç saniyeden birkaç dakikaya kadar farklı periyotlarla yaşamı boyunca hastaya eşlik eden kronik bir belirti gösteren uyku apnesi, basit bir hastalık olmasına rağmen ilerleyen dönemlerde yüksek tansiyon, kalp hastalığı ve inme gibi ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir.

Düzenli uykusu olmayan bu kişiler gün boyu uykusuzluk hali çekerler. Hastanın uyku sırasında solunum maskesi takması ile giderilebilen bu sorun, çoğu zaman hastaların bunu yapmayı tercih etmemesi sebebiyle yaşanmaya devam eder.

Bu yıl sinir sistemine bağlanan bir teknik ile solunum yolunun açılması için uyarı gönderen ve sadece kola takılan bir saat ile bu sorunun üstesinde gelinen bir çözüm geliştirildi. Bu teknik solunum çıkışı, miktarı ve dilin hareketi arasındaki senkronizasyonu sağlayarak çalışıyor. Tekniği nefes sensörüne benziyor ve çalışmak için küçük bir pil kullanıyor. Klinik araştırmalarda olumlu sonuç alınması üzerine gelecek yıl ABD Gıda ve İlaç İdaresi (FDA) tarafından onaylanması bekleniyor.

Sporcuların kalp ritimlerinin izlenmesi için geliştirilen cihaz;

FDA, bu yıl, elektronik bir algılayıcı aracılığıyla EKG’de kullanılan kablolar ve klipsleri kullanmadan kalp atışlarını etkileyici bir şekilde çekebilen, bele takılan bir kemeri onayladı. Bu cihaz ya da kemer kalp çizgisi boyunca hareketleri izlemekle kalmıyor, aynı zamanda nabzın atışını ve hızını, solunum sürelerini ve vücut sıcaklığını da ölçüyor. Bu kemer, vücuttaki nabız ve yaşamsal süreçleri izleyen diğer elektrokardiyografik cihazlardan farklı ve özellikle kemerin astarında bulunan elektrotlar, cilt ile temas halinde olduğundan sporcular için yararlı olabilir. Enerjisini terden üreten, kalbi izleyen ve verileri analiz edebilen cihaz, bluetooth ile verileri cep telefonu veya bilgisayara aktararak sporcunun sağlığını kolayca takip edilebilmesini sağlıyor.

Kanser hastaları

Lösemi tedavisinde genetik mühendisliği;

FDA bu yıl, çocukluk çağında en yaygın olarak görülen kanser türü olan lösemi tedavisi için yeni bir yöntemi onayladı. Bu yöntem, temelde vücuttaki T hücrelerine bağlıdır. T hücre yüzeyindeki reseptör ile belirli bir protein türünü üretebilmek için gen tedavisi kullanılarak hücre adeta yeniden programlanır. Buna kanser immünoterapisi ya da kısa adıyla CAR-T tedavisi deniyor.

Bu reseptörler, normal hücrelerde mevcut değiller. Kanser hücrelerinin yüzeyindeki antijenler vasıtasıyla ve dışarıdan terapi yapılmadan kanser hücrelerini daha etkin bir şekilde tanımlayabilmelerini ve savaşabilmelerini sağlıyor.

Bu yöntem ile hastanın kendi hücreleri laboratuar ortamına alınıyor. Önce bunların içerisine bir virüs sokularak genetik yapısı değiştiriliyor ve sonra laboratuar ortamında çoğaltılıyor. Çoğaltma işlemi bittiği zaman, artık tedavi için hazır hale gelen CAR-T hücreleri bir kenarda bekletiliyor. Daha sonra hastanın bağışıklığı sıfırlanıyor. Çünkü bağışıklık sıfırlamazsa vücuda verilecek olan hücrelerle bağışıklık sistemindekiler arasındaki ilişki, verilecek olan hücreleri olumsuz etkiliyor. 3 haftalık bir zaman diliminde uygulanan bu tedavi yönteminin başarı oranı, klinik araştırmalarda yüzde 80’i aştı. Bu yöntemin ilerleyen dönemde lösemi tedavisinin şeklini değiştirmesi bekleniyor.

Artık kanser tedavisinde saçlar dökülmeyecek. Başta kadınlar olmak üzere kemotrapi gören kanser hastalarında ciddi psikolojik travmalara sebep olan saç dökülmesinin, en acı psikolojik belirti olduğu düşünülür. Hastalar bu durumdan bir nebze olsun kurtulabilmek için peruk takma eğilimindedirler. FDA tarafından bu yıl, tedavi süresince saç dökülmesini önleyebilen yeni bir teknik onaylandı ve önümüzdeki yıl itibariyle kullanılması bekleniyor. Kemoterapi esnasında ve sonrasında ‘Saç Derisi Soğutma’ tekniği uygulanarak saçların dökülmesi engelleniyor. Soğutma tekniği için kullanılan sıvı, kafa derisine etki ediyor ve hastanın aldığı ilaç tedavisinden kaynaklanan kimyasal reaksiyonların saç kökü hücreleri üzerindeki etkisini azaltıyor. Sıvı ile kafa derisine döküldükten sonra üzeri örtülüyor. Uzmanlar belirlenen bir periyotta bu örtü ile duran kadın hastaların yüzde 50’sinin saçlarını kaybetmediklerini aktardı. Ancak bu durumun, tedavi sıklığı, doz ve kemoterapi türü gibi faktörler sebebiyle değişiklik gösterebildiği ve etkilendiği belirtildi.

Parkinson tedavisi için cihaz

Parkinson tedavisi için kullanılmak üzere bir cihaz üretildi. Cihaz bir süredir Avrupa’da olmasına rağmen, FDA, tedaviyi, başarılı klinik sonuçların ardından, bu yıl onayladı. Bu hastalıkla ilgili çok sayıda klinik araştırma yapılmış durumda. Parkinson hastalığı, dopaminerjik salınımdan sorumlu nöronları etkileyen ve akut hastadan kronik hastaya kadar değişken bir segmentte bulunan çoğunlukla yaşlıları etkileyen bir hastalıktır.

Hastalık, Arapçada felç olarak adlandırılsa da özünde hareketleri tamamen sınırlandırmaz. Ancak büyük ölçüde etkiler, yavaşlatır ve anormal hale getirir. Mevcut tedaviler hastalığın bu semptomlarını azaltsa da tamamen ortadan kaldıramıyor ve hastanın yaşam biçiminin yanı sıra psikolojisini de etkiliyor. FDA tarafından onaylanan cihaz implant edilecek her hasta için özel olarak programlanmış bir elektronik çipten oluşuyor ve beyinde meydana gelen işlev bozukluğu alanlarını uyarıyor. Böylece hastada görülen semptomlar iyileştiriliyor. Bu yonga her 15 yılda bir şarj edilebiliyor.

Gerçek ile hayal gücü arasındaki kafa nakli

2016 yılı sonlarında gündeme bomba gibi düşen İtalyan cerrah Sergio Canavero, dünyanın ilk kafa nakli operasyonunu bir ceset üzerinde gerçekleştirdiğini açıkladı. Operasyonu geçtiğimiz Kasım ayında Çin’de bir ceset üzerinde yaptığını belirten İtalyan Cerrah, 36 saat sürmesi beklenen operasyonun Çinli doktorların gayreti ile 18 saatte tamamladıklarını ifade etti. Kafa nakli basında geniş yankı uyandırmasına rağmen bilimsel olarak kanıtlanabilmiş değil. Konuyla ilgili herhangi bir tıp dergisinde akademik hiçbir makale yayınlanmadı veya operasyonla ilgili görüntü henüz paylaşılmadı. Özellikle bu büyüklükteki bir sürecin başarısı, tüm standartlara göre bilimsel bir mucizedir. Ancak Sergio Canavero’nun açıklamaları dışında konuyla ilgili hiçbir gösterge yok. Bu yüzden böyle bir işlemi gerçekleştirmek için tıbbi engellerin çok olmasıyla birlikte Canavero’nun açıklamaları dünya nörologları tarafından ciddi bir şekilde eleştirilmektedir.

İnsan Hücrelerinin Atlası

2017, insan hücrelerinin bir haritasını oluşturmayı hedefleyen iddialı bir bilimsel projenin resmi başlangıcına şahitlik etti. Birkaç yıl sürecek olan projeye farklı disiplinlerden ve dünyanın dört bir yanından bilim adamları, hücre bilimcileri, doktorlar, araştırmacılar ve teknoloji mühendisleri katkıda bulunacak.

Projenin büyüklüğünü bilmek için, insan hücrelerinin sayısının yaklaşık 37 trilyon olduğunu bilmek yeterli. Ancak insanın gen haritası 20 yılda tamamlanabilmişken Bilim insanları, bu atlası birkaç yıl içinde bitirmeyi umut ediyor.

Hücre, insan vücudundaki en küçük yapı taşıdır. Bu atlas, milyonlarca üyesi olan hücrelerin izlenmesi ve kendileri ile ilgili bilgi edinilmesini sağlayarak, birçok hastalığın tedavisine katkıda bulunacak ve hastalıkların oluşumunu anlamaya, onlardan korunmanın yolları bulamaya yardımcı olacak.