Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Sovyet tarzı İran… Ne yapmalı? | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Tahran, Sovyet tecrübesini büyük ölçüde ve benzer bir şekilde kopyalamayı başardı. 21. yüzyılın başından beri Tahran, sınırları dışında nüfuzunu gerçekleştirmek için Sovyetlerin yükseliş döneminde benimsediği yöntemi uygulamaya önem verdi. Fakat Tahran’ın dışarısı için içeriyi ihmal etmeye devam etmesi, Sovyetler Birliği’ni yıkılmaya götüren aynı hataları tekrar etmesine neden olacak. Moskova’dan taş atımlık uzaklıkta bulunan Tahran’daki karar sahipleri, Sovyet tecrübesini yeniden analiz etmeye yönelmediler.

Bilindiği üzere İran Dini Lideri Ali Hamaney, Rus-Sovyet edebiyatını derinlemesine bilenlerden birisidir. Aynı şekilde Ali Hamaney, inanç ya da siyasi kimliğinden uzak bir şekilde Rus komşusuyla sabit bir ilişkiye bağlı olan İran devriminin jeostratejik boyutunu savunanlardan birisidir. İran’da devlete ve devrime önem verenler şeklinde ifade edilebilecek bazı kimseler, Sovyet liderlerinin kendi toplumlarında düştüğü yaşam ve kültürel tuzağa Tahran rejiminin de düşmesi konusunda uyarılarda bulunuyorlar. Buna rağmen Tahran rejimi, özellikle de ‘politbüro’ olarak bilinen Sovyetler Birliği Komünist Partisi Siyasi Büro üyelerinin nüfuzuna benzer tarzda nüfuzları olan eski devrim muhafızlarının hâkim olduğu organlar, İran’ın içinde bulunduğu gerçekleri düzeltmek için ciddi bir şekilde uğraşmama ve maliyetli olan dış genişleme projelerinin yükünü İranlı vatandaşlara yükleme konusunda ısrar ediyor. Zira kalkınma oranlarını doğrudan etkileyen genişleme projeleri, askeri harcamaların artmasına neden oluyor.

Coğrafi üstünlüğe, kıtalararası füzeler, uzay işgaline dayanan ve 1970’lerde ortaya çıkan Rusya’nın güç sarhoşluğunun enfeksiyonu, çok boyutlu ve çok yönlü olarak addettikleri İran’ın üstünlüğüne inanan İranlı liderlere de sirayet etti. Coğrafi ayrıcalık, İran’da yönetim sistemlerinin oluşmasında tarihi bir rol oynadı. Coğrafi ayrıcalık, İran halkı arasında daima birliğin temel faktörünü teşkil eden iktidarın inanç bağlarını muhafaza etti. Şu an bu yerin rolü ve etkisi, toplumun birliğine, devlet dayanışmasına ve devrimin devam etmesine yansıyor.

Ancak son protestolar, İran oluşumları arasında en güçlü dayanışma faktörünün 1979 devriminden sonra İslam Cumhuriyeti rejiminin benimsediği inançsal boyutun olmadığını ortaya çıkardı ki bu oluşumları, özgürlük ve siyasi çoğulculuk isteyen sloganlar ve açlık bir araya getirdi. Bu da İran toplumunun, rejimin inançsal ve kültürel söylemini aştığının bir göstergesidir. Aynı şekilde bu, rejimin başarısızlığını kanıtlayan totaliter iddialar dışında İran toplumunun, kendi birliği için yeni etkenler aramaya başladığının açık bir işaretidir. Özellikle mezhep faktörü, uzun yıllar kurumlarıyla ve toplumuyla birlikte İran devletin birliğinin omurgasını temsil ettikten sonra gücünü kaybetti.

İran’daki bu yeni sosyal veri, eski ideolojik tezlerin alternatifi olan yeni inançsal tez ışığında hâkim komünist partinin başarısızlığının bir sonucu olarak Sovyet’in parçalanma sahnesini akıllara getiriyor. Sovyet lideri Yuri Andropov, 1982 yılında merkezi komite raporunda tanıtımını yapmaya çalıştığı Sovyet toplumunu oluşturmada başarısız oldu. Yuri Andropov, bu raporda, Sovyetler Birliği halklarının gönüllü birlikteliğinden bahsederek hepsini Sovyet halkı olarak ifade etti. Birkaç yıl sonra merkezi devletin zayıflamasından dolayı Sovyetler Birliği’ndeki topluluklar arasında keskin farklılıklar ortaya çıktı ve bu da sınıfsal bir karaktere dönüştü. Bu da Sovyetler Birliği’nin parçalanmasının en önemli sebeplerinden birisi olan milliyetçilik meselesinin patlak vermesine yol açtı. Glasnost (şeffaflık) ve perestroyka (yapılandırmacılık) olarak bilinen Sovyetler Birliği’nin son lideri Mihail Gorbaçov’un başlattığı reform programları, Sovyet sisteminin parçalanmasını ve Sovyet sosyalist tecrübenin başarısız olmasını engelleyemedi.

İran örneğinde ise son açlık intifadası; dini tecrübenin yönetimde, devlet idaresinde ve toplumda başarısız olduğunu gün yüzüne çıkardı. Gösteri hareketinin yatay olarak genişlemesi, rejimin yürüttüğü ırkçı ve dini ayrımcılık politika nedeniyle hayal kırıklıklarının birikmesi sonucu azınlıklarla ilgili durumun ortaya çıkmasına yardım etti. Bu durum, toplum içerisinde parçalanma sürecinin başlaması hususunda uyarılarda bulunuyor. Milliyetçilik ve mezhepçilikten uzakta ekonomik ve sosyal durumların şeffaf bir şekilde düzeltilmesi konusunda devletin başarısız olması halinde bu durum, bağımsızlık çağrılarının açıktan başlayacağı düzeye ulaşacaktır. İran toplumu, Devrim Muhafızları’nın devlet kurumlarındaki kontrolünü azaltmak ve karar alımında katılımcılık ve özgürlük seviyesini artırmak için Sovyetler Birliği’nin şeffaflık (glasnost) projesi tarzında bir değişim projesine ihtiyaç duyuyor.

Sovyetler Birliği ve İran örneğindeki benzerlik ve iç içe geçmişlik sahnesinde Sovyetler Birliği’nin silahlanmaya ve sosyalist örgüte yaptığı büyük harcamalar, 1985 yılından beri Gayri Safi Milli Hasıla’nın (GSMH) azalmasına ve enflasyonun yüzde 12’ye kadar yükselmesine neden oldu. Söz konusu bu enflasyon oranı, İran toplumunu Sovyet lideri Lenin’in “Ne Yapmalı?” sloganından yardım almaya zorlayan silahlanma projeleri ve genişleme hırsı sonucu şu anda mevcut olan İran’daki enflasyon oranıyla aynıdır.