Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

İran’ın mı yoksa İsrail’in mi yanında yer alıyorsunuz? | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Bu soru, siyaset kültürümüzün üzerine bina edildiği bütün kavramları yok ettiği için oldukça kritiktir. Dün İsrail, kendi topraklarına fırlatılan 10 füzeye karşılık vermek için Suriye’de İran Devrim Muhafızları’nın idaresindeki 50 hedefe yönelik bir saldırı düzenledi. Füzelerin ise bir önceki gece yapılan İsrail saldırısına yanıt vermek için fırlatıldığı söylenmişti.

Bahreyn Dışişleri Bakanı Şeyh Halid el-Halife, Twitter hesabı üzerinden bir paylaşımda bulunarak; “İran, bölgedeki mevcut durumu ihlal etmeyi, gücü kullanarak ülkelere müdahalede bulunmayı sürdürdüğü müddetçe, İsrail’in de aralarında bulunduğu bölge devletlerinin, tehlike kaynaklarını yok ederek kendilerini savunma hakkı vardır” açıklamasında bulundu. Şeyh Halid’in tavrı, bölgede İran saldırılarının karşısında yer alan devletlere yönelik genel bir tutumdur.

Politikada çıkarların gerektirdiği durumlara göre tutumlar değişmektedir. Suriye halkının çoğunluğuna sorsak, ülkedeki İran güçlerini ve milislerini vurma konusunda İsrail’i desteklemek için tezahürat yaparlardı. İran güçlerinin ve müttefiklerinin saldırıları sonucu ölen 600 bin ve yerinden edilen 10 milyon insanın hakkını savunmaktan daha güçlü bir gerekçe yoktur.

Tutumların nedenleri vardır ve her zaman kutsal değildir. Biraz akıl biraz da duygu… Filistinlileri desteklediği zaman İran’a, Suriye’de İran güçlerini vurduğu zaman İsrail’e, kendilerine İsrail saldırdığı zaman Filistinlilere, Lübnan’ı İsrail işgalinden kurtardığını söylediği zaman Hizbullah’a, Lübnanlıları hedef aldığı ve Suriyelileri öldürmeye katıldığı zaman Hizbullah güçlerine saldıran İsrail’e ve saldırgana karşı saldırıya uğrayana yönelik bir tutum sergilenecektir.

Bu mantığı anlamak zor mu? Çılgın bir bölgede gerekli rasyonel tutum budur. Belki de bunu sadece ideologlar, kabul etmeyecektir. Fakat İran Devrim Muhafızları tarafından evladı öldürülen Suriyeli ya da Lübnanlı bir kadına sorduğunuz zaman o kadın, başarılı olması için İsrail’e dua ve yenilmesi için de düşmanlarına beddua etmekte tereddüt etmeyecektir. Bu durum, İsraillilerin Filistin topraklarını işgal etmekte ve Filistin halkına yaptıkları zulümde haklı olduklarını göstermez.

Biz, farklı bir süreçle ve yeni bir savaş türüyle karşı karşıyayız. İsrail ve İran ilk kez savaşıyor. Geçmişte aralarındaki savaş, vekâlet savaşıydı. Şu an ise aralarındaki savaş Suriye toprakları üzerinde doğrudan yapılıyor. Bölgede Irak, Yemen ve Suriye’de zulüm ve zorbalık yapan Devrim Muhafızları’nın ağır bir bedel ödediğini ilk kez görüyoruz. Devrim Muhafızları, haddini aştığını biliyor.

Devrim Muhafızları, yaptığı resmi bir açıklamada İsrail’e yönelik 10 füzenin fırlatılmasından sorumlu olmadığını iddia ederek bunu yalanlamaya çalıştı ve suçu Esed güçlerine attı. Fakat İsrailliler, mahkemeye gitmeyecek ve uluslararası denetleme komisyonlarını beklemeyecekler. İsrailliler, herhangi bir kanıta ihtiyaç duymaksızın saldırının failinin Kasım Süleymani güçleri olduğunu ve bir fotoğraftan ibaret olan Suriye rejimi birliklerinin arkasına saklanmanın Kasım Süleymani güçlerini korumayacağını biliyor.

Şam rejiminin tutumu, Tahran’a ulaşmış olmalı. General Kasım Süleymani, Esed için son İranlı askeri feda etmeye hazır olduğunu söylüyor. Oysa Esed, yeni askeri gelişmeler neticesinde ilk siyasi anlaşmada Kasım Süleymani’yi ve İranlıları satmaya hazır hale geldi. Esed, toprakları üzerinde kazanan tarafla işbirliği yapacaktır. İsrail’in savaşa girmesiyle birlikte büyük bir ihtimalle en büyük kaybeden İran oluyor ve Ruslar yeni gelişmelere engel olmuyor.

Bugün fotoğraf, eskisinden daha net görünüyor. Amaç, Tahran rejimini gerilemeye mecbur etmek. Planın içerisinde ABD Başkanı Donald Trump’ın nükleer anlaşmayı parçalama ve ekonomik yaptırımları yeniden getirme kararının yanı sıra İsrail’in askeri rolünü İran mevzilerini yok eden saldırılarla etkinleştirmek ve Rusları tarafsız kalmaya ikna etmek yer alıyor. Genellikle Ruslar, karşı çıkmalarına rağmen seyir koltuğuna oturup artık İsrail saldırılarına karşı füze tehdidinde bulunmaktan bahsetmiyor. Tahran hükümeti, askeri olarak kendi sınırlarının ötesine çekilmeye ve bölge ülkelerinin içişlerine müdahale etmekten vazgeçmeye yönelik uluslararası çağrıları reddetmesinin ardından tüm bu gelişmeler aynı amaca hizmet ediyor.