Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Trump’ın Singapur zirvesine yönelik taktikleri başarılı olacak mı? | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

“Siz, yolda mı yoksa hendekte misiniz?” Bu, 40 yıl önce Pittsburgh şehrinde Çelik İş Sendikası’nın haberlerini yaparken büyük anlaşma müzakereleri hakkında işçi spikerlerin kullandığı bir sorudur. Bu aynı zamanda Başkan Donald Trump’ın Kuzey Kore lideri Kim Jong-un’la yapacağı zirveye yönelik manevralarıyla birlikte şu an ortaya atılabilecek doğru bir sorudur.
Açıkçası Trump ve Kim, geçen hafta zirveyle ilgili meydana gelen erken ölüm tecrübesinin ardından Singapur’daki 12 Haziran toplantısına yönelik yola güçlü bir şekilde geri döndü. ABD Başkanı, mevcut katı ortamı yumuşatmak için “Kim’le görüşmeyi dört gözle bekliyorum. Ancak Kim’in büyük öfkesinden dolayı üzüntü duyuyorum” şeklinde bir mektup gönderdi. Kuzey Kore ise “Başkan Trump’ı içtenlikle takdir ediyoruz” diyerek ABD Başkanı’na sevgi dolu bir mektupla karşılık verdi. Sonuç olarak zirve yapılacak.

Beklenen zirve yolunda Trump’ın değişken mizacı, daha önce işçi sendikalarının görüşmelerini yayınlamaya çalışan her gazetecinin alıştığı durumlardandır. (Belki emlak müzakereleri de aynı özelliği taşıyor olabilir.) Geçen yıl büyük ölçüde süslü müzakerelere şahit olduk: Mükerrer çekilme tehdidi, son anda vazgeçme, alay ve iltifat arasında gidip gelme ve gizemli bir şekilde onarılması, kapatılması mümkün olmayan boşluklar.

ABD’deki ana işçi sendikalarına bağlı bir başmüzakerecinin ifade ettiği gibi değişken müzakere yöntemi, bazen deneyimsiz ya da belirsiz bir anlaşmanın varlığına işarettir. Başmüzakereci, kendisiyle yapılan bir röportajda çelişkinin varlığının ve önceliklerin değişmesinin, müzakereciler ve arabulucular tarafından müzakere sürecine bağlı kalınmayacağına işaret olarak algılandığını ve zayıflık göstergesi sayıldığını belirtiyor. Fakat üslubun ve metodun tuhaf olmasına rağmen Trump’ın tercih ettiği bu yöntem, büyük bir diplomatik başarıyı gerçekleştirmeye yaklaştı.

Tüm bunlar üzerinden Trump, temel planına dönmeye devam etti. Trump, anlaşmayı istiyor ancak nükleer silahsızlanma konusunda isteklerini değiştirmeye hazır değil. Diğer yandan Kuzey Kore, ABD’nin yaptırımları hafifletmeden önce rehinleri serbest bırakmak da dâhil olmak üzere bir dizi taviz verdi. Üst düzey ABD’li bir yetkili, “Gelişmeler kontrolümüz altında” açıklamasında bulundu. Şu ana kadar bu yöntem meyvelerini vermiş gibi görünüyor.

Daha sonra ne olacak? Tarafların kırmızı çizgileri neler? Manevra alanı nerede saklı? Çerçeve anlaşması, özel bir taahhüde nasıl dönüşecek ve bu taahhütler nasıl gözlemlenecek? Kuzey Kore, anlaşmaya bağlı kalmasından dolayı nasıl ödüllendirilecek? Yaptırımlar kaldırılarak mı yoksa yabancı yatırımlar teşvik edilerek mi? Ben, ABD ya da Kuzey Kore’deki yetkililerden net bir cevap almadım. Belki de bu henüz ortada net cevapların olmamasından kaynaklanıyordur.

Zirvenin olası herhangi bir sonuç bildirisinin merkezinde yer alacak iki düşünceye odaklandığı görülüyor: Kuzey Kore, nükleer silahsızlanmaya bağlı kalacak ve ABD de Kuzey Kore’yi modern ve gelişmiş bir topluma dönüştürmeye yardım etmeyi taahhüt edecek. Başkan Trump, nükleer silahsızlanmanın hemen gerçekleşmeyeceğini kabul etti. Nitekim Trump, geçen çarşamba günü duruma ilişkin yaptığı açıklamasında “Bunun hemen gerçekleşmesini istiyorum. Fakat sizin de bildiğiniz gibi maddi açıdan aşamalı bir süreç gerekli ve bu önemlidir” ifadelerini kullandı.

Aşamalı süreç, kısmen gerekli görülüyor. Zira nükleer silahsızlanma süreci, son günlerde Stanford Üniversitesi’nden yayınlanan bir rapora göre 10 yıl sürebilir. Fakat ABD’li bir yetkili, bu aşamalı sürecin eski oyunun kurallarına, yani “eşzamanlılık” ve “iki taraflı dondurma” düşüncesine göre işleyeceği varsayımına karşı uyarıda bulundu. Zira bu, Kuzey Kore rejimiyle yapılan ama başarısız olan önceki anlaşmaların sahip olduğu bir özellik. ABD’li yetkili, geçmişte olduğu gibi Trump’ın Kuzey Kore vaatleriyle ABD’yi yeniden aldatmak istemediğini vurgulayarak “Bunu, karşılıklı iyi niyeti gördüğümüz zaman öğreneceğiz” dedi.

ABD’li yetkililer şu an yaptırımları hafifletmekten ya da Kuzey Kore’yi ödüllendirmekten bahsetmenin erken olduğuna işaret ediyor. Çünkü henüz güven yok.

Trump-Kim dinamizmi, hayatta kalmak ve geçen haftaki şoku atlatmak için geçen yıl yeterli momentumu geliştirdi. Donald Trump, Beyaz Saray’daki ilk gününden bu yana Kuzey Kore’ye en büyük sınavı olarak bakıyordu. Trump, seleflerinin elinden kaçan bu anlaşmayı yapmak istiyor. Bu istek (Nobel Barış Ödülü’nü mırıldanan iç ses) Trump’ı taviz vermeye maruz bırakıyor. Fakat Trump, ortamı yumuşatmayı hedefleyen son mektubuyla şartların hoşuna gitmemesi halinde masadan çekilebileceğini gösterdi.

Kim’e göre momentum 2013 yılında, yani yönetimi devraldıktan iki yıl sonra başlattığı modernleşme ve değişim sürecinde gizli. Kim’in modern ulus tasavvuru, İsviçre’de öğrenci olarak geçirdiği ergenlik yıllarında şekillendi. Açıkçası ülkeyle ilgili iç dönüşüm düşüncesi, o zamandan beri Kim’in içinde güçlü bir şekilde kalmaya devam etti. Nükleer silah yapmak da bu düşüncenin bir parçasıydı. Fakat Kim, geçen nisan ayında Kore İşçi Partisi’ne büyük ölçüde ekonomik kalkınmaya odaklanma zamanının geldiğini söyledi.

Kim, kendisini ABD Başkanı’yla görüşmeye yaklaştıran pazarlık kartından gerçekten vazgeçecek mi? Bu, ihtimal dâhilinde görünmüyor. Ancak bu, Singapur Anlaşması. Eğer bu anlaşma güzel bir şekilde yapılmazsa neler olacağına dair işçi sendikalarının müzakerelerinden öğrendiğimiz bir şey var: Grevler, iki tarafa da zarar vermesine rağmen görüşmelerin başarısız olmasıyla meydana gelmektedir.

*The Washington Post