Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Sözlük dışı iki adam | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Uzaklara gitmeden önce isimlendirme konusuna dikkat etmek gerekiyor. Yarının sahnesiyle Richard Nixon’ın Çin’i ziyaret ederek o dönemde uluslararası sahneyi değiştiren Mao Zedong’la tarihi tokalaşması kesinlikle ivedi bir şekilde karşılaştırılmalıdır. Kan gölünün hatıraları, Washington ve Pyongyang arasındaki ilişkilerin hafızasına yerleştiğinden dolayı dikkatli olmak gerekiyor. Kim Jong-un’un dedesi ve ilham kaynağı Kim İl-sung’un 1950’de başlattığı savaş, 200 binden fazla Çinli gönüllünün yanı sıra 3 milyon Korelinin ve 37 bin Amerikalının yaşamını yitirmesine neden oldu.

Meselenin Donald Trump ve Kim Jong-un’la da ilgili olmasından dolayı dikkatli olmak gerekiyor. İlgileri üzerlerine çekme ve kararları öngörme zorluğunda birbirlerine benzeyen ve sonra da her konuda farklılaşan iki adam… İki farklı sözlükten, iki çelişkili dünyadan ve iki farklı kuşaktan iki adam… Kim, 1983 yılında dünyaya gözlerini açtığında Trump 37 yaşındaydı. Tamamen iki farklı yol. Trump, oy sandıklarından Kim ise tek hâkim partiden, yani dedesinin ve babasının partisinden çıktı. Trump, Twitter, Kim füze bağımlısıdır. Trump, ABD’nin gelişmişlik mucizesinin Kim ise Kore direniş mucizesinin mirasçısıdır.

İki adam fırtınalar koparmada birbirlerine benziyor. Kim, nükleer deneme ya da ABD topraklarına ulaşabilecek kapasiteye sahip yeni nesil füze fırlatma esnasındaki gülümsemesi ile dünyayı yıllardır kaygılandırdı. Hükümetlerini, generallerini ve borsalarını bitkin hale getiren sürprizleriyle komşu ülkeleri korkuttu. Kim’in kışkırtmaları, kendi rejiminin yalnızlığını derinleştirerek düşman hanesinde sınıflandırılmayan devletler üzerinde bir yük haline geldi. Komşu Çin, yorgun düşerek Kim’le dostluğunun elinde bomba taşıyan birisi gibi tehlikeli bir duruma dönüştüğünü ifade etti.

Trump, yasa dışı göçmen dosyası ve duvar meselesinden iklim anlaşması, büyükelçiliği Kudüs’e taşıma kararı ve ticaret savaşının öncüllerine kadar fırtınalar koparmada uzmandır. Hem dostlara hem de düşmanlara yönelik hitabında tamamen yeni bir dil var. Dünya, onun Twitter mesajlarıyla yatıp kalkıyor. Trump’ın üslubu, hem NATO hem Avrupa Birliği hem de G7 içerisinde endişeye yol açtı. Zira Trump, G7 Zirvesi’ne katılmadan önce, zirveye katıldığı sırada ve zirveden ayrılırken bir dizi bomba sıraladı. Dünyaya yeniden kurulması gerekiyormuş gibi davranıyor. Kaygısının sloganı da “Önce Amerika”dır. Kendisini anlaşma sanatında ve durgun suları harekete geçirmede usta olarak görüyor. Çok yönlü dans etmeyi sevmiyor.
ABD Başkanı’nın yetkileri geniş. O, Beyaz Saray’da karar mercii. Karar ve kurum mutfaklarını sevmiyor gibi. Danışmanı, zorlu bir tweet ile uyanıyor. Kurumlar, günlerini düzeltme, doğrulama ve sonuçları toparlamaya çalışarak geçiriyor. Sonra Trump, pasif adamları kabul etmeyen bir Başkan. Hükümdarların âdeti olduğu üzere o da tam ve kayıtsız bir şekilde bağlanan arkadaşlar tercih ediyor. Fakat ABD, Kuzey Kore değildir. ABD Başkanı, uyumadan önce gazete manşetlerini bilemez, düzeltemez ya da süslü sözleri engelleyemez. ABD’de anayasa, yargı, Kongre, tetkik ve soruşturma komisyonları var.

Kim Jong-un’un yetkileri ise sınırsız. Onun iradesi adeta kaza ve kaderdir. Ülke, iki görüşe ve de iki adama sığacak kadar geniş değil. Ülke, ya tek bir müzisyenin melodisiyle dans eder ya da düşmanlar ülkeyi yutar. Ulusal onur, ekmekten daha önemlidir. Açın dilenmesi ya da inlemesi yasak. Generaller, partizanlar ve vatandaşlar olarak danışmanların görevi kusursuz adamın aldığı kararları övmektir.

Kim’in dedesi, model ve yetki merciidir. Ülkeyi mezarından yönetir ve raporlar ona arz edilir. Sayısı 35 bin olduğu tahmin edilen dedesinin heykelleri ülkenin her tarafını süsler. Ölmesine rağmen heybeti halen devam ediyor. Dedesi, zihinlere ve hayallere sızabilecek bir yönetim mekanizması tasarladı. Okul kitapları onun fotoğrafıyla başlayıp onun fotoğrafıyla bitiyor. Fizik ve kimya kuralları onun dehasına boyun eğiyor.

Dedesi, radyoaktif bir bombaya dönüştü. Ortadoğu’daki gelişmiş cumhuriyetlerin liderleri kendisine hayranlık duyarak kalıplaştırma, uyumlu hale getirme ve öğrencilere lider ve partisine yönelik sevgi marşını söylettirmedeki becerisini beğendiler. Bu liderler, nükleer hayal suçunun yanı sıra füze ve kimyasal silah tersanesine güvenmek gibi onun bazı başarılarını öğrendiler ve ithal ettiler.

Kim Jong-un, 2018’in başından itibaren ateşkese doğru eğilim gösterdi. Nükleer kulübe dâhil olmasının kendisine sigorta poliçesini verdiğini düşünenler var. Zira bu poliçe sayesinde pencereyi açma imkânı bulabilir. Tokalaşmanın getirisinin nükleer şantaj politikasının getirisinden kesinlikle daha fazla olacağını düşünüyorum. Kim’in şu anki davranışının gerekçelerini anlamak zor. Batı’yı ve uluslararası alandaki değişimleri bildiğine karar vermek mümkün değil. Küçüklüğünde takma bir adla İsviçre’de okuduğu ve bazen de kendisini okula bırakan şoförün oğlu olduğunu iddia ettiği doğrudur. Fakat uzun yıllar İsviçre’de yaşamak, kesinlikle dünyayı bildiği anlamına gelmez.

Gizemli bir adamdan şaşırtıcı bir davranış. Kim, yalnızlığın ve yaptırımların devam etmesinden mi korktu? Ülkesinin ekonomik başarısızlık ve açlık baskısının altında infilak etmesinden mi endişelendi? Çin tecrübesinden yola çıkarak başarısız ekonomik reçetelerini korumadan da Mao’nun mezarının korunabileceğini mi öğrendi? Kim, ABD’nin Kuzey Kore’yi işgal etmemeyi taahhüt etmesi karşılığında nükleer dayanağından gerçekten vazgeçecek mi? Kim’in rejimi, yatırımcı akışını ve dünyayla iletişimi üstlenebilir mi?

Sürprizler yapmada ve fırtınalar koparmada olağandışı bir beceriye sahip olan iki adam arasındaki tokalaşmadan sonraki süreci tahmin etmek mümkün değil. Fakat yarın Singapur’da kesinlikle tarihi bir tokalaşma gerçekleşecek. Bu tokalaşma her halükarda iki taraf için de faydalı. İran’la imzalanan “kötü” nükleer anlaşmadan ayrılan Trump, savaş ve çatışma yanlısı olmadığını, barışın muhtemel ya da mümkün olması halinde risk almakta tereddüt etmeyeceğini ve nükleer düğmenin büyüklüğünü hatırlatmaya varacak kadar tehdit ve hakaret savuran bir adamla el sıkıştığını söyleyebilir. Kim de Beyaz Saray’ın efendisiyle tokalaşma cesaretine sahip olduğunu ve nükleer silahsızlanmanın masada olduğunu söyleyebilir.

İlgileri üzerine çekmede ve ekranları işgal etmede iki usta adam… Dünya, ekranları ilgiyle takip edecek. İran Dini Lideri, tokalaşmayı izlediği zaman ne söyleyecek ve hangi çıkarımda bulunacak? Barack Obama yarın büyük bir ihtimalle mutlu olmayacak.