Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Trump ve onun sezgi politikasına dayalı tehlikeli bahis | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

ABD Başkanı Donald Trump’ın Kanada’da düzenlenen G-7 Zirvesi’nde müttefikleri ile olan görüşmelerini sonlandırma tarzı ile Kuzey Koreli düşmanı Kim Jong-un ile olan görüşmesini bitirme tarzı arasında ne büyük bir fark var.

Trump, Kanada’da müttefiklerine karşı oldukça saldırgandı. Onları Amerika’yı sömürmekle suçlayarak Amerikan gümrük vergilerine karşı çıkıp onunla ticari bir savaşa dalmaları halinde ‘bin kat daha büyük bir kaybın içerisine girecekleri’ konusunda uyardı. Aynı şekilde Kanada Başbakanı Justin Trudeau’ya karşı da kuşatıcı bir saldırı başlattı ve onu uydurukçu olmakla itham edip ‘zayıf’ ve ‘güvensiz’ olarak tarif etti. Ama Singapur’da, Kim ile olan tanışmasından duyduğu ‘gururu’ dile getirip ona övgüler düzdü: “Büyük bir şahsiyet”, “Ülkesini çok seven zeki ve becerikli bir adam”…

Trump, tartışmasız sürprizlerle dolu bir adam ve müttefiklerini şaşırtıp düşmanlarının kafasını karıştıran bir lider. O, mizacına göre hareket ederek genel geçer kuralları reddediyor. Metin dışı twitter politikasına bağlı ve kendi ekibini bile hayrete düşüren politikalarını genelde onun aracılığıyla duyuruyor. Kim Jong-un ile türünün ilk örneği olan buluşmasını düzenleme aşamasında Trump, evrakları karıştırıp şaşırtıcı tutumlar benimseyerek aynı yöntemi kullandı. Buluşmaya ilişkin hesaplarını politik içgüdü ve sezgi üzerine kurdu ve böylesi zirveler için yapılan uzun ve karmaşık hazırlıklar meselesini kaale bile almadı. Üstelik önceki Amerikan başkanlarının Kuzey Kore ile olan ilişkilerinde takip ettikleri yolu da umursamadı. Güney Kore Cumhurbaşkanı Moon Jae-in aracılığıyla kendisine davet iletildiğinde Kim ile görüşmeyi uzun uzadıya düşünmeden kabul etti. Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’un açıklamalarının ardından bir laf dalaşına girdiğinde ortaya çıkan büyük tökezlemenin üstesinden geldi. Bolton, nükleer silahsızlanma konusunda Libya modeline uyduğunu söyleyerek Kuzey Kore’yi öfkelendirmiş ve buluşmayı iptal etme sinyalleri verdirmişti. Böylesi sözlü sataşmalarda tepkisel olarak hareket eden Trump’ın, Kim ile buluşmayı reddetmesi mümkündü ama yapmadı. Zira politik içgüdüsü ona bu macerada kaybedebileceklerinden çok daha fazlasını kazanabileceğini söyledi. En azından başkanlık seçimlerine olan Rus müdahalesine ilişkin soruşturma yürüten Muller’in baskılarını göz ardı edecektir.

Trump her zaman olduğu gibi zirve öncesinde ayrıntılara girip tüm dosyaları okumak için zaman tanımadı. Aksine kişisel sezgisine ve politik içgüdüsüne güvenmeyi tercih etti. Kanada’da düzenlenen fırtınalı G-7 Zirvesi’nden sonra Singapur’a doğru yola çıkmadan önce kendisine maliyetli bir maceraya girip girmeyeceğine ve Kuzey Kore’ye güvenip güvenemeyeceğine dair sorular sorulduğunda, ilk dakikada hatta belki ilk saniyelerde Kim ile olan buluşmasının başarılı geçip geçmeyeceğini anlayacağını söyledi. Böyle hassas ve önemli bir konuda karar vermek için aralarındaki kimyaya bakacağını belirtti.

Trump bu bahsinde başarılı oldu mu?

Bu soruyu yanıtlamak için biraz zamana ihtiyaç var. Tarafların Kore’nin nükleer silahsızlanma sürecinde atacağı adımlar konusunda anlaşmaya varıp varamayacağını anlayabileceğimiz bir sonraki adımlarla olayın netleşmesi gerekiyor. Trump ve Kim’in Singapur’da imzaladıkları anlaşma ise oldukça belirsiz. İlan edilen hedefleri uygulamak için gerekli bir zaman çizelgesi ile herhangi bir pratik uygulamanın belirlenmediği salt bir niyet açıklamasından başka bir şey değil. Kuzey Kore, Kore yarımadasında nükleer silahlanmadan tam anlamıyla el çekeceğinin sözünü verirken Trump, Kim’in rejiminin güvende olacağını garanti etti. Bu durum, birçokları tarafından Kuzey Kore liderinin nükleer programın iptaline dair yeni bir şey sunmadan küresel tecridinden sıyrılmak suretiyle kazandığı bir zafer olarak görüldü. Kim’in sunduğu tek şey, Kore yarımadasında tam anlamıyla bir nükleer silahsızlanma sözü vermekti. Geçtiğimiz Nisan ayı sonunda Güne Kore lideri ile yaptığı zirvede de aynı şeyi söylemişti. Bu önceki ABD yönetimlerinin Kuzey Kore ile olan tüm anlaşmalarında da belirsiz bir hedef olarak kalmış ve hiçbir sonuç vermemişti.

Trump’ın Kim ile olan buluşmasında tercih ettiği yolu eleştirenler, ilk turun tam anlamıyla Kuzey Kore Lideri yararına sonuçlandığını ve yalnızlığını bitirip ABD Başkanı ile görüntülendiğini söylüyor. Kuzey Kore ayrıca Amerikan askeri tatbikatlarının durması sözünü de aldı ve bu söz, Washington’un Güney Koreli ve Japon müttefikleri ile Pentagon (Savunma Bakanlığı) yetkililerini hayrete düşürdü. Özellikle de Trump’ın, Kuzey Kore’nin şikayetlerini haklı bulup kışkırtıcı olarak nitelendirdiği bu tatbikatları, maliyetli olduğu için iptal etmeyi desteklediğinde… Bununla birlikte Trump, Kim’e herhangi bir tavizde bulunmadığını, aksine ondan nükleer deneylerini acilen durdurup nükleer laboratuvarların yıkılması, Amerikalı tutukluların serbest bırakılması ve nükleer silahsızlanma konusunda söz aldığını ifade ederek eleştirileri reddetti.

Trump’ın sorunu şu ki, zirvenin ana hedefi, nükleer silahsızlanma ve Kuzey Kore’den gelecek füze tehdidini ortadan kaldırmaktı. Ancak bu durum bir yol haritası, takvim ve uygulama mekanizmasını içeren bir anlaşmaya yönelik hala belirsiz temenniler olarak kalmaktan öteye geçmiyor. Ve iş, tamamen Kim’in ortaya koyacağı güvene bağlı. Eğer sezgileri doğruyu söylemiş ise bu, onun büyük bir siyasi başarısı olacak. Ama eğer yanılmış ise bu, korkunç sonuçlar doğuran askeri bir karşılaşmaya doğru evrilebilecek şiddetli gerginliklerin yol hazırlığı olacak.