Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Arap-Çin İşbirliği Forumu, İki taraf ilişkilerinde yeni bir ufuk | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Arap ülkeleri ve Çin arasındaki ilişkiler, iki köklü uygarlık kadar eskidir. Ticaret ve ekonomiden kültüre, oradan popüler ilişkilere kadar insani faaliyetlerin tüm yönlerini kapsayacak kadar da çeşitlidir. Bu derin bağlar, Çin ile dünyanın geri kalanı arasındaki iletişimden çok önce gerçekleşti; Arap-İslam uygarlığı, Çin ve diğer dünya uygarlıkları arasındaki köprü idi. Arap-İslam medeniyetinin gelişme zamanı sekizinci yüzyıldan itibarendir. Çin medeniyetinin ekonomik, bilimsel ve insan refahı açısından aynı dönemde zirve yapmış olması şaşırtıcı değildir. Avrupa’da ise bu dönem “ortaçağ karanlığı” olarak isimlendirilirdi. Batı karanlık Doğu ise aydınlık bir çağ yaşıyordu. Hem Araplar hem de Çinliler aynı aydınlık dönemden geçiyorlardı.

Bugün, Arap dünyası ve Çin arasındaki ilişki, karşılıklı ekonomik çıkar mantığını ya da ekonomik refahı gerçekleştirme arzusunu aşan bir ilişkidir. Gerçek şu ki, halklarımız arasındaki ilişkiler, daha derin ve daha güçlü tarihsel ve kültürel bağlara dayanmaktadır. Bu durum iki tarafın uluslararası ilişkilere ve ana meselelere bakış açılarında benzerlik olarak yansımaktadır. Arap ülkeleri, Çin Halk Cumhuriyeti’ni 1949’da kurulmasının hemen ardından ilk tanıyan ülkelerdir ve hatta BM’den önce tanımışlardır.

Uluslararası kutuplaşmanın zirve yaptığı bir dönemde Arap-Çin ilişkileri, Haziran 1955’te Bandung Konferansı’ndan sonra, olağanüstü bir gelişmeye tanık oldu. Arap ülkeleri, Çin’in 1970’lerin başlarında BM’de sandalye elde etme çabalarına destek verdi. Söylemeye dahi gerek yok, “tek Çin” prensibine destek, Arap dünyasının Çin’e yönelik politikasının temel direklerinden biridir.

2004 yılında Arap-Çin İşbirliği Forumu’nun kurulması, Çin-Arap ilişkilerinde – kolektif düzeyde – gerçek bir atılımdı. Forum, bu ilişkilerin kurumsal bir çerçevede oluşturulmasına katkıda bulunmuş, böylelikle geleceğe dönük gelişim ve potansiyelin izlenebilme imkânı ortaya çıkmıştır. Her iki taraf açısından ortaya çıkan bazı eksikler bu forum aracılığıyla ele alınıp giderilmeye çalışılmış ve ilişkilerin her yönüyle gelişmesi sağlanmıştır. Forum kapsamında çeşitli alanlarda 15 işbirliği mekanizması kurulmuştur: politik, ekonomik, kültürel ve bilimsel… Çin Cumhurbaşkanı Şi Cinping’in Ocak 2016’da Arap Birliği genel merkezine yaptığı tarihi ziyaret, Çin-Arap ilişkilerine eşi görülmemiş bir ivme kazandırdı, ilerleme ve gelişim adına da geniş ufuklar açtı.

Son 14 yılda, Arap-Çin İşbirliği Forumu, iki taraf arasındaki ilişkileri geliştirmeye ve aralarındaki işbirliği ve koordinasyonu gerçek niteliksel bir sıçrama oluşturacak bir şekilde güçlendirmeye katkıda bulunmuştur. Arap ülkeleri ile Çin arasındaki ticaret hacmi, Forum kurulduğunda 36,4 milyar dolar iken 2017 yılında 191 milyar dolara ulaşmıştır. Bu gerçekten açık bir atılımdır. Çin -çok sayıda raporun işaret ettiği gibi- Arap ülkelerinin en büyük ikinci ticari ortağıdır. Kuşkusuz, karşılıklı ticaretin geliştirilmesine dair ufuklar son derece açıktır ve bu durum geleneksel ticari alanları (özellikle de enerji) aşıp daha çeşitli alanlara yönelme potansiyelini içerisinde barındırmaktadır. İki taraf, özellikle de Arap devletlerinin önemli bir konuma sahip oldukları “Bir Kuşak, Bir Yol”(Modern İpek Yolu) girişimi çerçevesinde, 600 milyar dolarlık ticaret hacmini artırmayı dört gözle bekliyorlar. Arap Ülkelerinin stratejik konumu, ekonomik potansiyeli, doğal ve insan kaynakları buna imkân vermektedir. Eski İpek Yolu’nu canlandırma girişimi, Arap dünyasının potansiyelini açığa çıkaracak ve bu potansiyel bölgedeki pazarları yeniden canlandıracak, istihdam oranlarını yükseltecek ve altyapıyı geliştirmek için ihtiyaç duyduğu dev yatırımların önünü açacaktır. “Bir Kuşak, Bir Yol” benzeri görülmemiş bir başarı potansiyeline sahip bir inisiyatiftir. Arap ve Çin Medeniyetlerinin aydınlanma dönemini hatırlatmakta ve bu aydınlanmanın tekrarını mümkün kılmaktadır.

Arap dünyası, Çin’i sadece bir ticaret ortağı olarak değil, aynı zamanda dengeli ekonomik büyümeyi başarmış ve yüz milyonlarca insanı yoksulluktan kurtarmak için eşi benzeri görülmemiş bir tecrübenin öncüsü olmuş bir ülke olarak görüyor. Çin’in eşsiz ekonomik modeli (Çin’e has kapitalizm) Arap dünyasındaki siyaset, düşünce, ekonomi, endüstri ve iş dünyasının liderlerinin ilgi alanına girmektedir. Bu model, Küreselleşme fenomeni ile cesaret, yaratıcılık ve özgüvenle nasıl başa çıkılacağı konusunda çok önemli dersler içermektedir. Çin, bu politika sayesinde -en büyük kazanan olmasa da- küreselleşmenin en büyük kazananlarından biri olduğunu söylersem abartmamış olurum.

İki taraf, Arap ülkeleri ve Çin arasındaki işbirliği ve yakınlaşma, ekonomik yönle sınırlı değil. Uluslararası rejimin yapısı ve mevcut likiditesi, iki taraf arasında daha fazla siyasi koordinasyona yol açıyor. Çin ve Arapların uluslararası rejime dair tutumlarında bir benzerlik söz konusudur. Uluslararası hukukun ilkelerine ve adil olmaya dayalı bir tutumdur bu. Arap dünyası ve Çin’in bu tutumu ortak ilke ve İnançlara dayanıyor. Devletlerin içişlerine ve egemenliklerine müdahalede bulunmama, toplumların istikrarı ve refahı için ciddi bir tehdit olarak gördükleri terörizmle kararlılıkla mücadele etme her iki taraf için de vazgeçilmez ilkelerdir.

Çin’in Filistin meselesiyle ilgili -Arapların temel meselesi- ilkeli tutumları Arap tarafı tarafından çok takdir ediliyor. Çin’in bu konudaki tutumu sabittir ve hiçbir zaman da değişmez. Uluslararası meşruiyet ve uluslararası hukuk tarafından desteklenen Filistin hakkına verdiği destek çok açıktır. İşgalin sona erdirilmesi konusunda son derece kararlı bir tutum sergilemiştir. İki devletli çözümü, Filistin-İsrail çatışmasının bitirecek tek çözüm yolu olarak görmektedir. Bu bağlamda, Başkan Xi Jinping (Şi Cinping)’in, Filistin meselesinin siyasi bir çözüme ulaşması için dört noktalı bir çözümü önerdiğini hatırlatmak isterim. Aynı zamanda, Orta Doğu’ya yönelik, 1967’deki sınırları esasa alan, Doğu Kudüs’ü başkent kabul eden, bağımsız ve tamamen egemen bir Filistin devleti arayışında olan Arap Barış Girişimi ile tutarlı olan Çin’in dış politika ilkelerini destekliyorum.

Sonuç olarak, sekizinci oturumu 10 Temmuz 2018’de Pekin’de düzenlenecek olan Arap-Çin Forumu’nun Arap dünyası ve Çin arasındaki güçlü ilişkilere katkıda bulunacak yeni bir yapı taşı olacağına inancım tamdır.