Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Hamaney ve Kim: Asıl ve suret | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

O gün ABD’ye kayıtlı bir sivil yolcu uçağının uluslararası havalimanına ulaşması, başkent Tahran’da, İran halkının Tahran ile Washington arasında ufukta beliren çatışmaya dair zihnini meşgul eden endişelerini kısa bir süre için gömdüğü bir söylentiler ve kehanetler seline yol açtı.

Bunlardan en meşhuru, belki de en tuhafı, Amerikan uçağının İran’ın “Yüce Rehber”i Ali Hamaney’i Amerikan Başkanı Donald Trump ile yakın zamanlarda Kuzey Kore Lideri Kim Jong-un ile yapılanın benzeri bir zirveye davet etmek için Washington’dan gelen özel bir elçiyi taşıdığı yönündeki söylentidir.

Bu söylentiler, tam anlamıyla hayal ürünü değil. Değil mi ki ABD ve Mollalar arasındaki ilişkilerin tarihi, gizli kapaklı işler ve hilelerle dolu.

Başkan Jimmy Carter, İslam Cumhuriyeti’ni kuran adam olan Ayetullah Humeyni’ye gönül okşayıcı mesajlarla hitap etmiş; bu mesajlar üzerine Humeyni de Başkan Carter’ın içini rahatlatmak ve İran’a Amerikan silahlarının tedariğinin kaldığı yerden devam etmesi için ikna etmek amacıyla Başbakan Mehdi Bazirgan’ı Washington’a göndermişti. Aynı şekilde Ronald Reagan da, kendi hükümetinin Ulusal Güvenlik Danışmanı olan Robert McFarlane’i Ayetullah Humeyni ile yapılacak bir anlaşmanın şartlarını görüşmek için Tahran’a göndermişti. Humeyni de buna karşılık Amerikan silahları satın alımı ile orada rehin tutulan Amerikalı diplomatlar meselesini masaya yatırmak üzere Tahran’daki işgal edilmiş ABD elçilik konutunu ziyaret etmişti.

Başkan Reagan döneminde ABD, İsrail’in de desteğiyle Iraklı Saddam Hüseyin’in ordusunu durdurmak hedefiyle İran rejimine silah kaçırabilmişti.

Yıllar geçti. İran’daki İslam Cumhuriyeti’nin birbiri ardısıra gelen Haşimi, Rafsancani ve Muhammed Hatemi gibi Cumhurbaşkanları, ‘Büyük Şeytan’ ile iletişim kanallarını gayriresmi olarak açık tuttu. Mevcut Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ise ilk döneminden bu yana, medyada ‘New York Gençleri’ olarak bilinir hale gelen tayfanın önderi olarak tarif ediliyor. Bu tayfa, üniversite eğitimini ABD’de alan ve bu saate kadar Washington ile ‘Büyük Anlaşma’ kovalayan İranlı üst düzey hükümet yetkilileri ile görevlilerinden oluşuyor.

Zamanın geçmesiyle eski Amerikan Başkan Barack Obama’nın Amerikan yönetiminin başına geçen başka herhangi bir liderden daha çok Tahran mollalarına yakınlık duyduğu ortaya çıktı. Tahran’a para kaçakçılığı yapmak için özenle çizilmiş yolu aştı ancak yolun sonunda uluslararası çapta geniş bir karalama ile karşılandı.

Bu gün yüzüne çıkarılmayan gizli anlaşmalar, gerilimi azaltmaya katkı sağladı. Ancak Humeyni rejiminin temel sorunu, ‘Büyük Şeytan’ olarak nitelenen ABD şöyle dursun herhangi bir ülke ile bile doğal ilişkiler kurmayı becerememesidir. Amerikan, Batı, Sâmi, Arap, Türk ve Rus karşıtlığı Humeyni rejiminin iliklerine işlemiş. Ama tüm bunlardan daha önemlisi kendini İran halkına düşmanlık yapmak için programlamış olmasıdır. Bugün İran rejiminin dünya üzerinde pek bir dostu yok. Dostluğunu kazanabildiği işte Lübnan Hizbullahı, Suriye’deki Esed tayfası, Irak Şii toplumu arasındaki bazı küçük gruplar gibi bir avuç takipçi ve paralı askerler.

Sorun, kadim şeytanların bunamış olması. Dolayısıyla Hamaney istese bile Kim Jong-unculuk oynayabilecek durumda değil.

Bunun sebebi, “Yüce Rehber”in görünürde yüksek konumunu ve ışıltısını kaybetmiş olmasıdır. Ülkenin iç politik olayları üzerindeki iktidarı, etkinliği ve yetkilerinin genişliğine işaret eden sinyallar gittikçe zayıflıyor. Bu durum, İran’da zaman zaman baş gösteren şiddetli gösterilerde rengini daha belirgin kılıyor. O, hala o uzun ve ciddi konuşmalarını yapıyor, çeşitli işler için çeşitli emirler sıralıyor, sivil ve askeri sorumlulara çağrılarda bulunuyor. Bununla birlikte İran halkı, git gide söylenenleri duymayan kulaklarla onu dinler hale geldi.

Birkaç ay önce Hamaney, ABD’nin nükleer anlaşmayı bozması halinde kendisinin de ‘anlaşmayı yakacağı’ yönünde gözdağı vermişti. Bununla beraber Donald Trump nükleer anlaşmayı çöp sepetine attığında ‘Yüce Rehber’ öfkesini yutarken Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, anlaşma yele verilmiş olsa da bir şeyleri kurtarmak için bir çare aramaya koyuldu.

Başkan Trump yönetimi, İran’dan ulusal balistik füze projesini dondurmasını talep ettiğinde Hamaney, öfke ve parlama halindeydi. Daha sonra generallerini çağırarak daha güçlü ve daha yetkin füze üretimini artırmalarını buyurdu.
Geçtiğimiz ay her şeye rağmen Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) başındaki General Muhammed Ali Aziz Caferi, İran’ın ulusal füze projesini 2000 km menzilde dondurduğunu açıkladı. Hatta bu açıklamadan sonra dönüp bir de 2000 km menzilli füzelerin İran’ın Türkiye ile olan sınırlardan başlayarak Umman körfezine kadar kısmı kapsayan ulusal topraklarını koruma ile sınırlı olduğunun altını çizme ihtiyacı duydu. ‘Yüce Rehber’ ise tek kelam etmedi.

Bundan sonra Hamaney’in plütonyum üretmek için Arak tesisinin yeniden açılması, yeni merkezkaç sistemlerinin oluşması ve uranyum zenginleştirilmesinin ülkede olabilecek en üst düzeye çıkarılmasına yönelik ‘yakıcı’ emirlerinin üzerine toprak atıldı. İran devlet hazinesi, memurların maaşını ödemeye gücü yetmemesi bir yana bir de Ayetullah mollalarının gönlünü hoş etmek için beyaz fillere milyarlar harcıyor.

Geçtiğimiz aylarda Hamaney, kamusal alanlarda özellikle de şehir sokaklarında kadınların bisiklete binmesinin yasaklanması ile alakalı yeni fetvalar çıkardı. Bununla beraber İslam polisi, ülkede her gün okula veya işe git-gel yapmak için bisiklete binen yaklaşık 2.8 milyon İranlı kadını zora sokmaya dönük bir planları olmadığının resmi açıklamasını yaptı. Bu açıklamanın tek istisnası Yezd şehrinde yaşandı. Zabıtalar, bisiklete binen bir grup kadına saldırdı ancak onlar da sokak ortasında halkı yok yere gerdiklerini farkedince hızla bu davranıştan el çektiler.

Ali Hamaney’in insani bilimleri ‘İslamî bir renge büründürme’ ve felsefe, siyaset, toplum, ekonomi ve daha başka bilimsel uzmanlık alanlarında keferenin kaleme aldığı kitapları yakma konusundaki emirleri de dikkate alınmadı. İranlı öğrenciler hala Aristo, Adam Smith, Auguste Comte ve Karl Popper okumaya devam ediyor.

Hamaney’in sosyal İslamî bilimler inşa etme isteğiyle gerçekleştirdiği İslam Konferansı’nda da işin sonu kargaşaya vardı ve bilimsel ve tıbbî itibara sahip neredeyse tüm akademisyenler tarafından boykot edildi.

Ali Hamaney, İran halkına nasıl şiir yazılacağını, nasıl film yapılacağını hatta mutlu ve başarılı bir evliliğin özelliklerini anlatmak için bayağı bir mesai ve zaman harcadı.

Hamaney, İsrail devletini 25 yıl içinde bölge haritasından silme noktasındaki kararlılığından da belirli bir oranda geri adım atmış görünüyor. Şimdilerde tek devletli çözüm için bir referandum yapılması gerektiğini dillendirir oldu.

Hamaney’in ülkedeki konumuna erişen çözülmeyi gözler önüne seren alaycı kesitlerden bir diğeri de şu: Genelkurmay Başkanı Hasan Firuzabadi’yi görevden aldıktan sonra Hamaney, azledilen generalin ordudaki görev süresince yaklaşık 23 yıldır ikamet ettiği lüks villayı yeniden kontrolüne almak istedi. Bunun için de villayı seri bir şekilde boşaltması gerektiğine dair bir fetva çıkardı. Ancak General bu fetvayı umursamadı ve Hamaney, villayı zor kullanarak boşlatması için ‘silahlı’ özel korumasını gönderene kadar da konutunu terk etmedi.

İran’ın “Yüce Rehberi”nin emir ve fetvalarının, uygulanması için gerçekçi bir yanının olmadığına bakılarak dikkate alınmadığı bunun gibi birçok örneğin yer aldığı uzun bir liste yapılabilir.

Hamaney’in otoritesi ülkedeki hakim kurumlar içindeki diğer kişilerin meydan okuması sebebiyle değil, kapıya dışarıdan vurulan darbeler yüzünden sürekli bir düşüşe geçti. Kim Jong-unculuk oynamak istese bile işe yaramaz. Onun düzenli bir siyasi partisi yok. 80 yaşını devirmeye de ramak kaldı. Ülkelerinin geleceğini daha fazla düşünen genç ve küçük Şiiler için çekici bir yanı kalmadı artık.

Bu iyi bir haber mi kötü bir haber mi bilmiyorum. Evet, İslam Cumhuriyeti ta ilk gününden beri dalgalı bir denizde amaçsızca dolaşan bir gemiydi ancak en azından bir kaptanı vardı. Şimdi ise geminin dümeni kimde belli değil. Yani demem o ki İslam Cumhuriyeti, Kim Jong-un’un başkanlığındaki Kuzey Kore Cumhuriyeti’nden bile daha tehlikeli, kötü ve gülünç bir durumda.