Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Göç, hayal kırıklığı ve tuzak | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Emeklilik zamanı yaklaştı. Artık bir seçim yapması gerekiyor: Ona vatandaşlık ve hayat anlamı bahşeden ülkede yaşamaya devam mı edecek yoksa atalarının topraklarında uyumak için geri mi dönecek? Önceden bu soruya hızla cevap verir ve ‘emeklilik maaşı bir bağlansın, döneceğim’ dermiş. Kardeşleri de onun bu sözlerinden sevinç duyarlarmış. Çünkü onlara göre köklerinden uzak olan herkes, tam anlamıyla kaybolmuştur.

Dönüş fikrinin, yaşamın zorluklarıyla yüzleştiğinde kafasında belirdiği sır değil. Dönüş, gurbet sızısını iyi eden sihirli bir merhem gibi geliyor. Bu öyle bir merhem ki kendinizi başka bir kültürün, uzak bir coğrafyanın göbeğinde kaybolmuş hissettiğinizde acıyan yerinize sürmelisiniz.

Şimdi, bazı durakları hatırladığında gülüyor. Başlangıçta düşmanca duygular zihnini meşgul ediyor, düşman bir ülkeye geldiğini düşünmeye doğru gidiyormuş. Aceleci gülümsemeler ve kısa tutulmuş selamlaşmaların ardında duyduğu şey, nefretmiş. Ama ‘zaman’ adlı doktor, yara berelerine şifa olmaya başlamış.

Bir iş bulmuş. Artık aylık bir geliri var. Fabrikanın sendikası, hakları ve kuralları var. Evet, yorgunluk var ama sömürü yok. Saygı ile ve sık tekrarlanan ‘kanun’ kelimesini işitiyormuş: Kanun, müsaade etmez; kanun kabul etmez; kanuna aykırı…

Zulmün, kaçınılmaz bir kader olmadığını anlamış. Pekâlâ itiraz edebilir ve hakkını arayabilirsin. Git, mahkemeye başvur. Öyle ya oraya buraya sarkacak güçleri bile olsa hâkim, güçlülerin karşısına dikilebilir. Yetkililerin, bir hâkimle sık sık temas halinde olmaktan veya rezalet ve bedel ödemekten çekinerek adaletin işleyişini engellemekten kaçındığını görmüş.

Garip duygular sarmış. Haysiyetini hissetmiş. Bu, onun asli vatanı değil ama buna rağmen durumu, kendi ülkesinde olduğundan daha iyi. Burada askerler bir gece kapınızı çalıp sizi neresi olduğu belli olmayan yerlere götüremez. Yaralı bir asker gelip de hayatının tüm kırıklarını ve üstleriyle yaşadığı sorunları sizin üzerinize boca edemez. Burada tırnaklarınızı yerinden söküp parmaklarınızı eksiltemezler. Ülkemizde ustaca yapılan tüm işkence şekilleri, burada artık yasak. Korkunç bir suçtan ötürü hüküm giymiş olsalar bile mahpusların da hakları var.

Farklılıkların gölgesinde yaşamak başlangıçta o kadar kolay olmamış. Biz benzerliği kutsamış toplumlarız. Vatandaş, komşusunun, dedesinin ve haritanın herhangi bir bölgesinde oturan her vatandaşın birebir kopyasıdır. Benzerlik, altın kuraldır. Ait olmadaki benzerlik. Tek kaynak, tek renk, tek ezgi. Her farklılık, bozulmanın kapısını aralar. Her sorgulama, tatminkârlığın ve neşenin huzurunu kaçırır. Ne de olsa aileden, tekrarlanmaması ve detaya girilmemesi yeğlenen en zorlu sorulara net cevapları tevarüs ettik. Burası farklı bir dünya. Onlar, dokunulması veya yanına yaklaşılması yasak olan halenin sihrinden sıyrıldılar. Her şey sorgulanabilir, imtihana tabi tutulabilir, teşrih masasına yatırılabilir ve tekrar gözden geçirilebilir. Başlarda şiddetli bir korku duymuş. Değil mi ki kesin hükümler, sizi sorular karşısında dona tutulmaktan kurtarır; size korunaklı bir ortamda çatı ve yastık bahşeder. Şüphe, sorgulama ve miras alınan şeyleri tekrar gözden geçirme rüzgârlarına karşı kapıları kapatmanıza yardımcı olur.

Aynı nehirde yıkanmamış, farklı kitapları okumuş, farklı değerlere ve evrene ve gündelik olaylara ilişkin sorulara yönelik farklı cevapları olan insanlarla bir arada yaşamaya alışması gerekiyordu. Değerleri farklı olduğu gibi topluma ve bireyleri arasındaki ilişkiye hükmeden kurallara olan bakış açıları da farklı. Devlete, anayasaya, bireye ve haklarına, yargıya, eğitime ve özgürlüğe bakışları falan hep farklı. Sorun hiçbir zaman basit değildi. İmtihanı kaybeden; ihtiyaçlarını toplayıp hemen ya da kendini ıssız bir adaya veya patlamaya hazır bir bombaya dönüştürdükten sonra kapılarını kilitleyen arkadaşları olmuş.

Yeni ülkesinde evlenmiş, çocuk sahibi olmuş ve çocuklarını okula göndermiş. Çocuklar, yeni ülkeye daha fazla ait olmuş. Diline, adetlerine ve değerlerine daha fazla ayak uydurmuş. Onların atalar ülkesinin izlerini tümden yitirmelerinden korktuğu için onlarla birlikte tatilleri, gözlerini açtığı topraklarda geçirmeye heves ediyormuş. Ancak zamanla çocukların, özgür dünyaya ve onun düşünce tarzına, sembollerine ve mantığına daha fazla dalmış olduklarını fark etmiş.

Günler geçmiş. Çocuklar mezun olmuş ve iş dünyasını adımlamış. Şirketler onlara gerçek bir vatandaş olarak muamele etmiş. Yeterlilik, tek ölçüt. Çocuklar, yeteneklerine eş değer fırsatlara sahip olmuş. Kalbinin derinliklerinde, bunun geldiği ülkede pek benimsenen bir tarz olmadığını biliyormuş. Etiketler, bir iş bulmak için yeterli gelmez, bir yerlerde dayınızın olması gerekir; emniyette, partide veya bir cemaatte… Böylece işe alım, bir nevi askerlik gibi olur. Zira işe girmenize izin verenlere borçlu hale gelirsiniz.

Arap Baharı, ülkesine estiğinde küresel kalkınmadan yoksun kalınan onca senenin telafi edileceğini düşünmüş. Ülkesinin hızla çağa ayak uyduracağını, vatandaşların dersini aldığını zannetmiş. Seçimler gerçekleştiğinde hayal kırıklığı büyük olmuş. Kaderinin anayasanın veya kurumların değil de güçlü bir adamın elinde olmasına alışan toplumlarda seçim sandıklarını açmak yeterli olmaz. Geçmişin güçleri, rüyaları süpürmek için zorla meydanı ele geçirir ve her hak arayışı, bir parçalanma ve çatışma tasarısına dönüşür. Kendisini emeklilik yaşı gelir gelmez dönüş kapısının açık olduğuna ikna etmek için ülkesini defalarca ziyaret etmiş.

Aslında sakin Fransız şehrindeki bahçenin ağaçlarını budamak için geldi. Yerlinin bir Arap olduğunu anlayınca konuşma başladı. Ben hikâyeleri sevdiğim için başladım ona sorular sormaya. Hikâyesi beni çekti. Bana, öz yurdunu ziyaret ettiğinde huzur değil de istikrarın köksüzlüğünü hissettiğini söyledi. Ülke hala despot bir adam ya da zalim bir ideolojiye gebe olmanın tehdidi altında. Çocuklarının veya torunlarının bir iç savaşa veya küçük kör orduların maceralarına maruz kalmasını istemiyor. Bana, ülkesindeki yeni politikacılardan, yolsuzlardan, maceracılardan, bağnazlardan, liberallerden, ılımlılardan, gündelik yenilgilerden, gerileyen hizmetlerden, kurumların kırılganlığından, ekmeği, hayatı ve geleceği için endişelenen vatandaştan bahsetti. Karar vermek artık zor değil: yeni ülkesinde kalacak. Konuşmayı şu sözlerle bitirdi: “Ülkelerimiz ürkütücü. Evlatlarınızın onu teslim alması zor. Ben gerçek anlamda bir tuzaktan kaçtım ve çocuklarımı bu tuzağa düşürmeyeceğim”.