Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Avrupa, ABD’nin yaptırımlarına karşı neden İran’ın yanında? | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

İran, Salı sabahı uygulamaya konulan ABD yaptırımlarının etkisini kırmak için Avrupa Birliği’ne (AB) güveniyor. Avrupa, Tahran’ın bölgesel politikası ve Yemen, Suriye, Irak, Lübnan’daki rolünün yanı sıra füze ve balistik programlarına doğrudan sert eleştiriler yöneltmesine rağmen, nükleer anlaşmaya bağlı kalıyor. Ancak, Tahran’la ekonomik, ticari ve yatırım ilişkilerini sürdürüp, petrol ve doğalgaz ihracatının devam etmesini sağlamak için de yaptırımları delmenin yollarını arıyor.

Doğal olarak şu soru akıllara geliyor; Avrupa ülkeleri neden İran’ın yanında yer alarak Washington ile ilişkilerin gerilmesi riskini alıyor?

Şarku’l Avsat’a demeç veren Avrupalı diplomatik kaynaklar, Avrupa’nın bu tutumunun sebeplerine dair değerlendirmede bulundu. Bunların en önemlisi, İran’a yönelik uzun yıllar süren yaptırım ve tecrit durumundan sonra Avrupa’nın, şirketlerinin ‘hemen hemen her şeye ihtiyacı olan’ İran ekonomisinin sunduğu fırsatlardan faydalanması yönündeki isteği.

Söz konusu kaynaklar, Tahran’a giderek, ticari sivil havacılık, petrol ve gaz, otomotiv, ilaç ve elektrik mühendisliği gibi tüm stratejik sektörlerde milyarlarca dolar değerindeki sözleşme ve anlaşmalara girmeye hevesli olan büyük şirketler olduğuna değindi.

Ekonomik çıkmazdaki Avrupa, İran pazarından umutlu

Avrupa ülkelerinin bu pazara olan ihtiyacına dair kanıtın, Fransa’nın geçen yılki ticaret açığının 62.3 milyar euroya ulaşması olduğunu kaydeden kaynaklar, bu durumun bu yılın ilk altı ayında daha da kötüye giderek 33.5 milyar euroya ulaştığı bilgisini verdi.

Bu duruma göre, eski kıta ile ABD arasında ’ticaret savaşı’ mevcut iken, Avrupalı şirketlerin İran’dan çekilmesi ve son üç yıl içinde imzalanan sözleşmelerin dondurulması, daha fazla ticari açık ve kayıp olması anlamına geliyor.

Ancak, Washington tarafından dayatılan sınır ötesi yasaların reddedilerek, ekonomik, ticari ve yatırımla ilgili kendi başına karar verme anlamında Avrupa’nın ‘ekonomik egemenliği’ olmasını isteyen Avrupa vizyonuna göre, ABD yaptırımlarının reddedilmesinin bir başka yönü daha var.

Avrupa: Ekonomik bir dev, siyasi bir cüce

Şarku’l Avsat’a konuşan diplomatik kaynaklar, Avrupa’nın genellikle ‘ekonomik bir dev ama siyasi bir cüce’ olarak görüldüğünü belirterek, ABD’nin emirlerine ‘boyun eğmeyi’ kabul ettiği takdirde kendisini ‘siyasi bir cüce’ haline getireceğini de ifade etti.

Öte yandan, Avrupa tarafının görüşüne göre, nükleer anlaşma; Tahran’a getirilen kısıtlamalar ve Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (IAEA) tarafından yürütülen genişletilmiş denetimler sayesinde ‘İran’ın nükleer bir güce dönüşmesine karşı bir garanti’ anlamına geliyor.

Ancak bu yaklaşım, anlaşmanın ‘zayıflığının’, İran’ın yarın öbür gün nükleer güce dönüşmesinin en büyük garantisi olarak gören ABD Başkanı Trump yönetimi ve müttefiklerinin vizyonuna ters düşüyor.

Bu duruma göre, Paris, Londra ve Berlin gibi üç Avrupa başkenti anlaşmanın ilk olarak İran ile başa çıkmayı her türlü seviyede garanti ettiğini, böylece Ortadoğu bölgesinin ciddi güvenlik ve siyasi krizlerden kurtarılacağını düşünüyor.

Buradan yola çıkarak, Tahran ile ticari ilişkilerin sürdürülmesi, İran’ı cezbetme ve kontrol altında tutmanın bir yolu olarak görülüyor.

Avrupalıların, İran’a, Washington’un ‘provokasyonlarına’ karşı, Hürmüz Boğazı veya Babu’l Mendeb gibi uluslararası deniz trafiğini kapatma tehdidini kullanması gibi yanlış bir adım atmaması yönünde şiddetle tavsiyede bulunduğunu aktaran diplomatik kaynaklar, Avrupa’nın İran’a, 2020 başkanlık seçimleri ve Washington’daki ara seçimlerde meydana gelecek olan siyasi değişiklikleri bekleyerek ABD fırtınasının önünde ‘boyun eğme’ çağrısında bulunduğunu da belirtti.

Öte yandan, Avrupa, gerek şirketleri, gerekse İran’dan petrol satın alan diğer taraflarla iletişim yoluyla, Tahranlı yetkililerin anlaşmayı bozmaması için satın alımlara ve ödeme yapmaya devam etmenin yolunu arıyor.

Trump’ın İran’a yönelik hedefinin tam olarak bilinmemesi endişe yaratıyor

Fakat Şarku’l Avsat’a bilgi veren kaynaklara göre, Avrupalıları asıl endişelendiren şey, Trump yönetiminin İran’daki hedefinin ne olduğunu tam olarak bilmemeleri.

ABD’nin niyeti, İran’ı ekonomik baskılarla dize getirerek kendi şartlarının yer aldığı müzakere masasına geri döndürmek mi? Ya da hükümeti zayıflatmak veya rejimi değiştirmek için İran sokaklarını harekete geçirmek mi?

Avrupalılar, geçtiğimiz ay İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif’in de yer aldığı, İran’la nükleer anlaşmanın (Kapsamlı Ortak Eylem Planı) taraflarının katıldığı Viyana’da düzenlenen toplantıda nükleer anlaşmaya bağlılıklarını teyit ettikleri gibi İran’a verdikleri sözü yerine getirmeyi düşünüyor.

Tahran ise, Avrupalıların İran’ın petrolünü ihraç edip ekonomik ve finansal ilişkilerini sürdürme kabiliyetine rağmen, gerçekte ne yapacaklarından emin değil gibi görünüyor.

Bu şüpheler, Cumhurbaşkanı Ruhani ve Dışişleri Bakanı Zarif’in ‘Avrupa’dan somut adımlar beklediklerine’ dair son ifadeleri ile bir kez daha vurgulandı.

İşin aslı, Kasım ayında başlayarak petrol, doğalgaz ve İran Merkez Bankası’nı hedef alacak ABD yaptırımlarının yürürlüğe girmesinden önce büyük Avrupalı şirketler, İran pazarından çekilmek anlamında pek etkilenmiş görünmüyor.

İran’ın gelirlerinin üçte ikisi petrol ve doğalgazdan gelirken, Çin, Hindistan ve Türkiye’nin İran’dan petrol alımını durdurmayacağını açıklamasına rağmen, şu an günde 2.2 milyon varil seviyesine ulaşan petrol ihracatının, yaptırımların ardından yarıya ineceği tahmin ediliyor.

Avrupa, şirketleri aracılığıyla ‘havuç ve sopa’ politikasını kullanmaya çalışırken, bir yandan şirketlerine İran piyasasında kalıp ABD yaptırımlarına tabi tutulmaları halinde zararlarının telafi edileceği sözünü veriyor, bir yandan da Amerikan yasalarına boyun eğmeleri halinde Avrupa’nın yaptırımlarıyla yüzleşeceklerine dair onları tehdit ediyor. Bu da, şirketlerin, ABD yaptırımları ve Avrupa yaptırımları arasında seçim yapmak zorunda olduğu anlamına geliyor.

‘Ülkelerin isteği’ değil, ‘şirketlerin çıkarları’ belirleyici olacak

Ancak bugün görülen, bu şirketlerin yaptırımları beklemeyeceği ve ülkelerinin istediği gibi değil, çıkarlarının doğrultusunda karar verecekleri yönünde.

Avrupalıların tutumu ise sadece şirketlerini değil, ABD ve İran arasındaki ‘bilek güreşinin’ kaderini de etkileyecek gibi görünüyor.