Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

İsrail’i eleştirmek suç mu? | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

İngiltere bugünlerde ‘antisemitizmin pratik tanımı’ adı altında geniş çaplı bir tartışmaya tanıklık ediyor. Muhalif İşçi Partisi Lideri Jeremy Corbyn, çoğu kişinin antisemitizm kavramı ile İsrail Devleti’ne yöneltilmiş eleştiriyi birbirine karıştıracak kadar kapsamının genişletildiğini düşündüğü tanımın benimsenmesine itiraz etti.

Konunun ayrıntılarını takip etmeyenler için açıklayalım; ‘antisemitizmin pratik tanımı’, yasal olarak bağlayıcı olmayan bir tanımdır. 26 Mayıs 2016’da, 31 devletin temsilcisinin yer aldığı Uluslararası Holokost Anma İttifakı tarafından benimsenmiştir. Bu tarihte tartışmalı örnekleri ile birlikte antisemitizm kavramının işaret edilen tanımını kabul ettiler. Bazıları bunu, İsrail Devleti’nin Filistinlilere karşı uyguladığı ayrımcı ve ırkçı politikaların eleştirilmesine yönelik düşünce özgürlüğüne bir baskı olarak değerlendirdi.

2016 yılının sonlarında iktidardaki Muhafazakâr Parti hükümeti, söz konusu tanımın olduğu gibi benimsenmesine karar verdi. O zamandan beri de muhalefetteki İşçi Partisi ve lideri Corbyn üzerindeki baskılar arttı. Zira Corbyn, parti söylemlerinde ve politikalarındaki etik kurallar çerçevesinde bu tanımı böylece kabul etmeyi reddetti. Bu tanımı destekleyen Yahudi çevreler ise bu tutumundan ötürü Corbyn’e karşı bir kampanya başlattı ve hakkında şöyle söyledi: Onun bu tutumu, İşçi Partisi içerisinde yer alan antisemitist eğilimi gözler önüne seriyor. Aslında Corbyn ve diğer pek çokları için sorun, antisemitizmin şu tanımında değildir: “Yahudilere yönelik ister lafzî ister kendilerine, mal varlıklarına, dinî ve toplumsal kurumlarına dönük saldırı şeklinde olsun; nefret suçu olarak yorumlanabilecek her türlü eğilimdir”. Asıl mesele, bu tanımın ardından gelen ve antisemitist tavır olarak kabul edilen şu örneklerdedir: ‘Yahudi halkının, örneğin İsrail’in meşru bir ırkçı devlet olduğunu iddia etmek suretiyle kendi kaderini tayin etme hakkına itiraz etmek’, ‘İsrail’in çağdaş politikalarını Nazi politikaları ile kıyaslama’, ‘Yahudiler hakkında basmakalıp iddialar yayarak ya da kitlesel Yahudi gücü, uluslararası Yahudi komplosunun varlığına dair efsaneler, Yahudilerin medya, ekonomi, hükümetler veya herhangi bir toplumsal kuruma egemen oluşu gibi şeylerden bahsederek Yahudilerin şeytanlaştırılması’, ‘(başka ülkelerde yaşayan) Yahudi vatandaşlarının, İsrail’e çok daha sadık oldukları ya da dünyanın dört bir yanındaki Yahudilerin İsrail’i, yaşadıkları ülkelerin çıkarlarından önde tuttukları yönündeki suçlamalar’, ‘İsrail’den kabul edilemez veya diğer demokratik devletlerden istenmeyen bir tavır sergilemesini isteyerek çifte standart uygulamak’.

Birçoğu Yahudi olan aydınlar, antisemitizmin esnek bir şekilde tanımlanmasını, özellikle de tanım ile verilen örnekleri sorunlu gördüler. Zira söz konusu örnekler, İsrail’in bazı politikalarını ve bunlar arasında da özellikle işgal edilmiş topraklardaki apartheid (ırk ayrımı) rejimini ya da yayılmacı politikasının ve kıyıcı, acımasız muamelelerini eleştirmekten alıkoyuyor. Avukat ve aynı zamanda Oxford Üniversitesi’nde misafir öğretim üyesi olan Steven Sidley, İngiliz gazetesi The Guardian’da ‘antisemitizmin pratik tanımı’ ve Jeremy Corbyn’in bu tanıma yönelttiği eleştiriler etrafında dönen tartışmaya dair bir yazı kaleme alan 4 Yahudi’den biriydi. Ona göre bu tanıma gerek yok. Özellikle bir devlet olarak İsrail’i ve Filistinlilere karşı ayrımcı politikalarına yönelik meşru eleştirileri kısıtlamak söz konusu olduğunda. O bunu, İngiltere yasalarında ve uluslararası sözleşmelerde yer alan düşünce ve ifade özgürlüğü ilkesinin esasından kabul ediyor.

Sidley, İngiltere’de bulunan Yahudiler ve Yahudi olmayanların, antisemitizme varmadan İsrail’in politikalarını eleştirme hakkına sahip olduğunun altını çiziyor. Filistinlilerin kendi kaderini tayin etme hakkını reddeden bir devletin ırkçı bir devlet olduğunu düşünenlere veya geçmişte Doğu Avrupa’da silahsız Yahudilere ateş açanlarla bugün Gazze’de silahsız Filistinli göstericilere ateş açanlar arasında ahlakî bir kıyaslama yapılıp yapılamayacağını sorgulayanlara işaret ederek de bunun örneğini verdi.

Elbette antisemitizmin tanımını eleştirenlere cevap vermeye koyulanlar da var. Onlar da diyor ki İsrail’e ve politikalarına saldırmak, üstü kapalı antisemitizm ve Yahudi karşıtlığıdır. Onlara göre İsrail’e bir Yahudi devleti olarak bakıp ırkçılıkla nitelendirmek kabul edilir şey değildir ve antisemitizm çerçevesine dâhil edilebilir. Bu zihniyetin sorunu, İsrail’e dokunulmazlık sağlamaya çalışması, Filistinlilere yönelik yaklaşımları açıkça ırkçı bile olsa politikalarını eleştirmeyi engellemesidir. İsrail’in son zamanlarda benimsediği ulusçu kanunu örnek alalım. Buna göre İsrail, ‘Yahudi halkının ulus devletidir ve bu devletin kaderini tayin etmek yalnızca Yahudi halkının hakkıdır’. Bununla İsrail’deki Arapları, Hıristiyanları, Dürzîleri ötekileştirerek daha aşağı konumlara yerleştiriyor. Bu, dünya çapında geniş eleştirilerle karşılaşan ırkçı-ayrımcı bir politikadır. İsrail içinden ve dışından Yahudilerin de eleştirdiği bir durumdur.

Aralarında önde gelen isimlerin de yer aldığı pek çok Yahudi, İsrail’in Filistinlilere dönük uygulamalarını eleştirdiği gibi bu kanunu da eleştirdi. Bu isimlerin arasında İsrail’in politikalarını çoğu zaman ırkçılıkla nitelendiren Maarif Gazetesi’deki yazıları tanınan ünlü yazar Gideon Levy ile Knesset’in kabul ettiği ulusçu kanunun kendisini İsrailli olmaktan utandırdığını söyleyen dünyaca ünlü İsrailli müzisyen Daniel Barenboim de yer alıyor. Şimdi bu isimler, İngiltere’de tartışma konusu olan ‘pratik tanım’a göre antisemitist mi oluyor?

Corbyn ve partisinin politikasına karşı başlatılan mevcut kampanya ne şekilde sonlanırsa sonlansın ortalıkta dönen tartışma, ‘Antisemitizmin Pratik Tanımı’na ve asıl sorunun beraberinde gelen ve İsrail’e yönelik eleştirileri engelleme girişimi olduğu açıkça görülen örneklerde yattığını gösterdi.