Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Abbas son kozunu mu oynuyor | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Abbas’ın karargâhında Hamas Hareketi’ni meşru daireye çekmek için alınan yaptırımların faydalı olup olmadığı etrafında yaygın bir tartışma dönüyor. Söz konusu yaptırımlar, Gazze üzerindeki hakimiyetini sonlandırması veya Hamas’ın egemen değil de ortak olduğu bir formül bulunması.

Hamas, söz konusu yaptırımları önemsemeyip üzerindeki baskıyı azaltacak alternatif kaynaklar sağlayabileceğini her duyurduğunda tartışma daha da büyüyor ve daha etkili yaptırım çağrıları yükseliyor. Bu gerginlik mali olmaktan ziyade, siyasi bir gerginlik.

Bu noktada, Hamas’ın inadını son bir cerrahi bir operasyonla tedavi etme fikri ortaya çıktı. Azzam el-Ahmed ve Musa Ebu Merzuk’un medya yoluyla kurumlarına sundukları haliyle tasarı şu: Ulusal Meclis toplanma çağrısı yapar ve yasal bir oturum düzenlenir. Meclis, yeni bir icra komitesi ve merkezi yeni bir meclis kurmaya yetkili olur. Faydasız ve sonuçsuz ikili diyaloglardansa mutabakat dosyasını taşıyarak bir karar alabilir.

Ulusal Meclis sızdırıldığı şekliyle -henüz resmi olarak ilan edilmedi- bu toplantı çağırısını yaparsa, meclis toplantısının tek hedefinin Hamas’ı kıstırmak ve onun Gazze’deki egemenliğine karşı yaptırımların dozunu yükseltmek olduğu anlaşılır. Partiler, onların uzantıları ve tabiî ki Hamas, bu uygulamaya ve Filistin davası ile bizzat Filistin Kurtuluş Örgütü’nü (FKÖ) tehlikeye sokacak bu çekişmeye itirazını yükseltmelidir.

Ulusal Meclis’in kanunen yeterli sayı ile toplanması ve duruma göre meclisi toplamasını gerektirmeyerek tüm kararları alabileceği bir çoğunluğu elde etmesi, Fetih’in (FKÖ) temsilcileri ve müttefiklerinin tiranlık yönetimi için bir fırsat sunuyor gibi görünüyor. Böyle bir olay Amman Meclisi’nde de yaşanmış; Meclis bütün partiler ve kayda değer sayıda bağımsızlar ile ilişkisini koparmıştı. Kanuni sayının tamamlandığını ilan eden de kendini ve Ürdün’ü FKÖ’yü kurtarmaya ve Filistinliler’i temsil ve idare etmede onun rolü ve meşruiyetini geri getirmeye adamış olan Melik Hüseyin’di.

Amman Meclisi olayı üzerinden 30 yıldan fazla bir süre geçtikten sonra, bu koza sığınmayı gerekli gördüren belki de tefrikayı sonlandırmak. Bunun için yapılan bir dizi görüşmeden sonra nüfuz paylaşılsa bile, Filistin yönetim binasına yüksek duvarlar örme teşebbüsünü gerçekleştirmektir. Ya da bundan 6 ay önce Beyrut’ta herkesin katıldığı son toplantıya göre, Filistin saflarını birleştirme teşebbüsüdür. Bütün bunlar tartışmasız tek bir sonucu doğurdu: istenenin tam tersini gerçekleştirme ve tüm dünyaya Filistin meselesinin devasız bir felce uğradığını ilan etme.

Bu özet, Başkan Abbas’a iki seçenek sunuyor: ya son kozunu kullanır ya da durumu olduğu haliyle bırakır. Bu seçeneklerin bir üçüncüsü yok. Her iki seçeneğin de faydaları ve sakıncaları var. Bununla birlikte eğer iyi yönetirse, Ulusal Meclis’e hükmetme üstünlüğü, mevcut durumu korumak için şüphe barındıran bir ayrıcalıkla birlikte büyük oranda kalır. Bu, sürpriz bir uyanış hayalini koruma korkusu olarak ifade edilen, sıkıntılı bir ayrıcalıktır. Herhangi bir ayrılıkta işler yine eskiye döner. Bu gerekli uyanış, Mescid-i Aksa’da kazanılan ama tefrika bekçilerinin gündem ve politikalarına bir nebze olsun etki etmeyen zaferden bir saat sonra potansiyelini kaybetti.

Ulusal Meclis’i kanunen yeterli sayı ile toplamak kolay olabilir. Bununla birlikte bu meydan okuma büyük bir soruya cevap verecek: Meclis, dahili ve siyasi düzeyde bozulan Filistin dengelerinden kurtarılması mümkün olan şeyleri kurtarabilecek mi, yoksa yalnızca bir sayı taşıyıp tek bir görevle yani meşruiyetinin şekli bir yenilenmesi ile sınırlı mı kalacak?