Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

ABD ‘11 Eylül’ saldırılarını anıyor | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Washington/Muhammed Ali Salih

ABD, 11 Eylül 2001’de yaşanan saldırının kurbanlarını anmaya hazırlanıyor. Bu yıl ilk kez New York’taki saldırıları anlatan ve yaşananların seslerini simüle eden gezici bir sergi açılacak. Gezici serginin ilk durağı İndiana eyaleti olacak. Burada yapılacak olan açılışın eski İndiana Valisi ve şuan ABD Başkan Yardımcısı olan Mike Pence tarafından yapılması bekleniyor. ABD Başkanı Donald Trump ise, 11 Eylül saldırılarını anmak için bugün Pensilvanya’da yapılacak törene katılacak. Burası ABD Kongresi veya Beyaz Sarayı hedef aldığı düşünülen dördüncü uçağın düştüğü yer. Bununla birlikte New York’taki saldırıların kurbanlarını temsilen yaklaşık 3 bin mum 24 saat yanacak. Tamamen çöken Dünya Ticaret Merkezi kulelerinin altında bulunan metro istasyonu önceki gün yeniden açılırken, saldırıların üzerinden 17 yıl geçmesine rağmen halen bin 100 kişinin kimliği tespit edilemedi.

Saldırılardan bu yana Amerikalılar her yıl 11 Eylül kurbanlarını anmak üzere New York’ta yıkılan Dünya Ticaret Merkezi kulelerinin bulunduğu yerde düzenlenen törene katılıyorlar. Herkes saldırıların gerçekleştiği saatte bir dakikalık saygı duruşunda bulunuyor. Bunun yanı sıra Pensilvanya’da dördüncü uçağın düştüğü noktayı eşi Melania Trump ile birlikte ziyaret edecek olan Başkan Donald Trump’ın bir konuşma yapması bekleniyor. ABD Başkanı her zaman olduğu gibi bir gün önce Twitter hesabından yazdığı mesajla 11 Eylül saldırılarını andı ve bu kez ‘her zamankinden daha büyük’ bir anma töreni yapılacağını söyledi. ABD Başkanı terörle mücadelede elde ettiği başarılardan bahsederek, bu başarılarını önceki ABD Başkanları George W. Bush ve Barack Obama’nın başarıları ile karşılaştırdı ve “Hiçbir Başkan terörle benim gibi mücadele etmedi. Terör nerede olursa olsun yok edilmeli” ifadelerini kullandı.

Kimlikleri halen belirlenmeye çalışılan bin 111 kurban

Bir yandan anma törenleri, Guantanamo Hapishanesi’ndeki davalar ve olay üzerinden sürdürülen siyasi ve ideolojik sömürü devam ederken, bir yandan da New York’taki saldırılarda hayatını kaybeden, henüz kimlikleri belirlenemeyen kurbanlarla ilgili araştırmalar sürüyor.

New York’taki Adli Tıp Merkezi uzmanları, daha fazla kurbanın kimliğini tespit etmelerine yardımcı olan yeni DNA analiz teknolojileri kullanıyorlar.

ABD’nin doğu kıyısında bulunan Devlet Adli Tıp Enstitüsü’nün laboratuarındaki araştırma ekibi, sürekli gelişen teknolojiye rağmen yüzlerce insan kemiği ve kalıntısı üzerinden kurbanların kimliklerini tespit etmek için yoğun bir şekilde çalışıyor. Ekip, öncelikle yıkılan ikiz kulelerin moloz yığınları arasında bulunan kemik kalıntılarını tahlil ediyor. Ardından kemikten alınan örnek öğütülerek toz haline getiriliyor. Sonrasında ise insan DNA’sını orta çıkarmak için bir takım kimyasallarla karıştırılıyor. Son olarak, laboratuarda saklanan diğer DNA’lar ile karşılaştırma ve eşleştirmeler yapılıyor.

Adli tıp görevlilerinden Mark Desire, ‘Dünya Ticaret Merkezi Protokolü’ adı verilen yeni bir teknolojiden bahsetti. Bu teknoloji Arjantin, Kanada, Güney Afrika ve diğer ülkelerde yaşanan tren ve uçak kazalarının yanı sıra terör saldırıları kurbanlarının kimliklerini tespit etmek için de kullanıldı.

Ancak tüm bu işlemlerin başarıyla sonuçlanacağı garantisini veremediklerini vurgulayan Desire, “Kemik, üzerinde çalışılması en zor biyolojik materyal. Her şeyden önce, kemikler DNA’yı yok eden ateş, küf, bakteri, güneş ışığı, jet yakıtı ve dizele maruz kaldı. Sonuç olarak, elinizde çok az miktarda DNA içeren bir numune olabiliyor” ifadelerini kullandı. Enstitü, saldırıların gerçekleştiği yerde bulunan 22 bin parça insan kalıntısı üzerinde testler gerçekleştirdi. Bu numunelerden bazıları 10 veya 15 kez analiz edildi.

2 bin 753 kurbandan bin 642’sinin kimlikleri tespit edilebildi

Şuana kadar 2 bin 753 kurbandan bin 642’sinin kimlikleri tespit edilebildi. Geriye kalan bin 111 kurbanın kimlik tespit çalışmaları sürüyor. Bazen laboratuvarda yeni bir isim tespit edilemeden yıllar geçiyor. Mark Desire, “Bunlar 2001’de elimizde olan protokollerle aynı. Ancak süreci her aşamada geliştirdik” şeklinde konuştu. Laboratuvarın bu program için yetersiz olduğu iddialarını reddeden Desire, bu laboratuvarın Kuzey Amerika’daki en gelişmiş ve en donanımlı laboratuvar olduğunu söyledi.

Son olarak geçtiğimiz yıl kurbanlardan birinin daha kimliğinin tespit edilmesinin ardından Temmuz ayında saldırı sırasında Güney Kulesi’nin 89. katında bulunan Keefe, Bruyette & Woods (KBW) çalışanı 26 yaşındaki finans analisti Scott Michael Johnson’ın kimliği belirlendi. Adli tıp ekibinden Veronica Cano, “Bu konuda rahatladım. Etkilenmememiz için eğitildik, ama herkes bir şekilde etkileniyor. Profesyonel olmaya ve bu ailelerin dertlerini sonlandırmaya çalışıyoruz” dedi.

Laboratuvar, diğer ölüm ve kayıp vakıaları ile uğraşırken, bir bölümünü sadece 11 Eylül kurbanlarının kimlik tespiti araştırmalarına ayırdı. Ekip çalışmalarını, bir zamanlar ‘Ground Zero’ olarak bilinen yerden yaklaşık 2 km uzaklıkta bulunan ayrı ayrı ofislerde sürdürüyor. Bazı kurbanların aileleri zaman zaman laboratuvarın yanında bekliyorlar. Cano, “Onlarla kucaklaştığımda ve teşekkürlerini ilettiklerinde duygusal olmamak elde değil. Birileri için iyi bir şeyler yapabilmek beni mutlu ediyor” ifadelerini kullandı. DNA’ların karşılaştırılıp kurbanların kimliklerinin belirlenmesi için ölenlerin yakınları ve aile üyelerinden alınan örnekler önemli bir rol oynuyor. Ancak bu şekilde kurbanların kimlikleri tespit edilebiliyor. Laboratuvarda yaklaşık 17 bin örnek bulunuyor. Fakat kimliğinin tespit edilmesini sağlayacak akraba veya aile üyesinden alınmış örneği olmayan yaklaşık 100 kurbana ait kalıntılar da var. Bu çok hassas prosedür, sevdiklerini kaybedenlerin verdikleri örnekler o kişinin kimliğinin nasıl ve ne şekilde belirleneceğini sağlıyor.

Bir zamanlar New York’un siluetini çizen ikiz kulelere yönelik saldırıda 24 yaşındaki oğlu Brad’i kaybeden Mary Fetchet, “Sevdiğiniz kişinin kimliğinin tespit edildiği haberi size ulaştığında, korkunç şekilde öldürüldükleri o güne geri dönüyorsunuz. Fakat aynı zamanda onu defnedebilecek olmanız biraz olsun teselli ediyor” diyor. Bununla birlikte Fetchet, ‘11 Eylül Sesleri’ adlı bir derneğin üyesi. Dernek, bu trajediden etkilenenlerin uzun vadede ihtiyaçlarını karşılamaya yardımcı olmaya çalışıyor.

2001 yılında, dönemin Adli tıp müdürü Charles Hirsch, insanların kimliklerinin tespit edilmesi için yardıma ihtiyaçları olduğunu anladı ve bütün kalıntıların korunması talimatı verdi. Arjantin’den Güney Afrika’ya dünyanın dört bir yanından adli tıp ekipleri çalışmalara yardımcı olmak için New York’a geldi. Kurbanların aileleriyle yapılan görüşmelerden birinde Desire, ekibinin gelecek çalışmaları ile ilgili olarak, “Şu anda daha fazla kimlik tespit edebilmemize yardımcı olacak bir program üzerinde çalışıyoruz” dedi. Ardından tebessüm ederek, “Şuan bu kimlikleri tespit edecek olan adli tıp uzmanları anaokulu veya ilkokulda okuyor olabilir. Ancak ekibimiz bunun ne kadar önemli olduğunun farkındalar” ifadelerini kullandı.

Fahrenheit 11/9 Belgeseli

Amerikalı yönetmen Michael Moore, saldırıların yıl dönümünden bir hafta önce ilki 2004 yılında vizyona giren ‘Fahrenheit 9/11’ belgeselinin ikincisi olan ‘Fahrenheit 11/9’ adlı belgeselin fragmanını yayınladı. Yönetmen Moore, belgeselin birincisinde eski ABD Başkanı George W. Bush’u ‘teröre karşı küresel savaş’ olarak nitelendirdiği olayın aslında ‘Afganistan ve Irak’ın işgali’ olduğunu belirterek eleştirmişti. Moore ikinci belgeselinde şu anki ABD Başkanı Trump’ı eleştiriyor. Film, “Yaşadığımız bu tuhaf günlerin sonunda ne olacağını bilmiyoruz” ifadeleriyle başlıyor ve Trump’ın 2015 yılı sonunda seçim kampanyasını başlattığı görüntülerle devam ediyor. Yönetmen filmde ara sıra kullandığı esprili dille ‘bu kâbustan nasıl uyanacağına’ dair ipuçları veriyor. Filmin bir kısmında, Trump’ın saldırılarla ilgili açıklamaları ve Müslümanların düzenlediği sevinç gösterilerinden kesitler yer alıyor. İkinci film aynı içeriğe sahip ilk filmden bir takım görüntüleri de içeriyor. İlk film, geçtiğimiz hafta ABC televizyonunun da söylediği gibi, Müslümanların sevinç gösterilerine ait görüntülerin kurgudan başka bir şey olmadığını aktarıyor.

Tazminat ödemeleri devam ediyor

Saldırılarla ilgili pek çok işlemle birlikte saldırının kurbanlarına yönelik tazminat ödemeleri de devam ediyor. Bununla ilgili çok sayıda dava dosyası var. Kimi, saldırı sırasında ortaya çıkan toz ve kirliliğin kendilerini kanser ettiğini söylüyor, kimi de psikolojilerinin bozulduğunu. Bu kişiler yalnızca saldırı sırasında olay bölgesine yakın olan kişiler de değil. O anda televizyon karşısında olaya şahit olanlar da psikolojik rahatsızlıkları nedeniyle tazminat davası açıyor.

Geçtiğimiz hafta New York’ta bulunan bir federal kurum, bu iddiaların bir kısmını doğruladı. Associated Press (AP), binlerce Amerikalının saldırı nedeniyle kansere yakalandığını bildirdi. 9 bin 795 kişinin uçakların binalara çarpması sonucu etrafa saçılan uçak yakıtı, çimento tozu ve uçuşan cam parçaları karışımından kaynaklanan zehirli toz nedeniyle kansere yakalandıkları tespit edildi.

New York’ta bulunan Mount Sinai Hastanesi’nde federal program başkanı olan Dr. Michael Crane, “Beş yıl önce programın başlamasından bu yana, 11 Eylül saldırılarına bağlı hastalık vakalarını takip ediyoruz. Kansere yakalanan kişilerin sayısında belirgin bir artış oldu” şeklinde konuştu.