Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

ABD raporu El Kaide – İran işbirliğini ortaya koydu | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Washington’daki New America Center’ın araştırması, İran ile El Kaide arasında uzun zamandır devam eden bir işbirliği olduğunu ortaya koydu.

Söz konusu çalışma, 2011 yılında Pakistan’ın Abbottabad kentinde aralarında El Kaide lideri Usame bin Ladin’in de bulunduğu bir binaya yönelik gerçekleştirilen saldırının ardından CIA tarafından elde edilen 300 gizli belgeye dayanıyor.

Rapora göre, İran ile El Kaide arasındaki işbirliği “iki taraf arasındaki ideolojik farklılıklar ve güven eksikliği” nedeniyle stratejik değildi. Daha çok her aşamanın şartlarının gerektirdiği karşılıklı çıkarlardan kaynaklanıyordu.

Rapor iki CIA dokümanına odaklandı. Bunlardan biri, El Kaide ile İran arasındaki ilişkiye ayrılmış 19 sayfadan oluşuyor. Bu belgeye göre, İran’ın El Kaide’ye sunduğu herhangi bir işbirliği, ABD karşıtı dış politikasına hizmet esası üzerine kuruluydu. Belgede, “gerçek bir düşmanlık” olan nitelendirilen bu politikanın sahte bir oyun olmadığı kaydediliyor.

Belgede, İran’ın para, silah ve gerekli olan her şeyle yardım sağlamaya hazır olduğu ve İran rejiminin “nihai amaçlara dayanan” siyasal pragmatizmini somutlaştırdığı belirtiliyor.

Belgede ayrıca, diğer şeylerin yanı sıra İranlıların Suudi Arabistan ve Körfez’deki Amerikan çıkarlarına saldırmak için Lübnan’daki Hizbullah kamplarında yeni cihatçılar eğitmeyi teklif ettiği bilgisi de yer alıyor.
Belgelerden birinde, İran’ın Bin Ladin’i, Ebu Musab el-Zerkavi’nin Şiilere ve Irak’taki kutsal mekanlara yönelik saldırılarını durdurmak için arabuluculuk yapmak için ikna etmeye çalıştığı kaydediliyor.

Belgelere göre, El Kaide’nin görüşü, 1988 yılında kuruluşundan bu yana İran’ın örgüte karşı başlangıçta “esnek bir politika” geliştirdiğiydi. Bu nedenle, örgütün üyelerinin ve Bin Ladin aile fertlerinin bile, 11 Eylül saldırıları ve ardından Taliban’ın düşüşü sonrasında İran’a sığınma konusunda bir çekinceleri olmadıkları görülüyor. Ayrıca El Kaide, para ve insan kaçakçılığı faaliyetlerinde İran’ı bir geçit olarak kullandı. Buna rağmen belgeler, taraflar arasındaki güvensizliği ve El Kaide’nin İran’ı düşman olarak gördüğü gerçeğini gizlemiyor.

İran ile El Kaide arasındaki güvensizlik, ABD’yi mevcut düşman, İran’ı ise “ertelenmiş düşman” olarak tanımlayan bir El Kaide belgesi olduğunu kanıtladı.

Aynı zamanda, ikamet koşullarını ihlal eden veya İran politikasına aykırı görüşleri aktaran İran’daki El Kaide üyeleri birçok kez tutuklandı. İran istihbaratı söz konusu kimseleri takip ediyor, telefon görüşmelerini dinliyor ve casusları vasıtasıyla bütün hareketlerini izliyordu.

Ancak, 11 Eylül saldırıları ile birlikte Bush’un teröre karşı savaş ilan etmesi ve İran’ı “kötülük ekseni” ülkeleri arasına dahil etmesinin ardından İran’ın El Kaide’ye yönelik politikası değişti.

New America Center raporuna göre İran ile El Kaide arasındaki güvensizlik iki nedenden ötürü göz ardı edildi: İran’ın ABD’ye karşı ittifak kurmak istemesi ve Afganistan’dan kaçan örgüt liderlerinin İran’a sığınmaya ihtiyaç duymaları.

Belgeler El Kaide’nin liderleri için sığınak sağlanması ve tutuklanan liderlerinin serbest bırakılması hususunda pragmatik olduğunu ortaya koydu.

New America raporuna göre, El Kaide’nin ideolojik ilkelerine bağlılığı ve İran dahil olmak üzere Müslüman ülkelerin rejimlerinin meşruluğunu reddetmesi, iki taraf arasında işbirliğinin daha stratejik bir düzeyde olmasını engelledi.

Raporun devamında, “El Kaide, küresel bir terörist kampanya başlatarak uluslararası topluma meydan okumakla birlikte dünya düzeninin ve devlet rejimlerinin meşruluğunu reddetti” ifadeleri yer aldı.

Geçen ay, BM uzmanlarından oluşan bir ekip, İran’daki El Kaide liderlerinin daha etkili olduğunu ve Suriye’deki olayları etkilemek için radikal İslamcı lider Eymen ez-Zevahiri ile birlikte çalıştıklarını gösteren bir rapor yayınladı.

BM üye ülkelerinin büyükelçilerinden edinilen raporda, İranlıların ve Zevahiri’nin “İdlib’de El Kaide ile bağlantılı bir grupla işbirliği yaptıkları” belirtti.

Raporda, İran ile El Kaide arasındaki ilişkinin son yüzyılın doksanlı yıllarında ve özellikle Hizbullah milis liderinden İmad Mughniyeh ile Usame bin Ladin’in tarafların tecrübelerinden yararlanma amacıyla bir araya geldikleri sırada güçlü olduğu kaydedildi.

Raporda, Bin Ladin’in CIA tarafından elde edilen belgelerinin İran’ın El Kaide’ye verdiği desteği ortaya koyduğuna ve Bin Ladin’in kendi yazdığı bir mektupta “İran para, bireyler ve yazışmalar için ana koridorumuzdur” ifadelerini kullandığına dikkat çekildi.

Raporda ayrıca, İran ile El Kaide arasındaki söz konusu ilişkiden dolayı örgüt saflarında yarılmaların olduğu kaydedilirken, El Kaide’den ayrılan Cemal el-Fadl’ın New York’taki terörist duruşmaları sırasında “Bazı yoldaşlarım Lübnan’a gitti ve burada Hizbullah’tan bombalamaların nasıl yapılacağı konusunda eğitim aldılar. Büyük binaları yok etmek için patlayıcı yapımını gösteren bir video kesiti izledim” ifadelerini kullandığı belirtildi.

11 Eylül saldırılarına ilişkin soruşturma komisyonu tarafından yayınlanan raporda, İran ve Hizbullah’ın El Kaide’ye teknik uzmanlık desteği verdiği ortaya çıktı.

Bu yılın başlarında, bir İngiliz gazetesi İran’ın “El-Kaide’yi DEAŞ örgütünün rahminden yeniden diriltmeyi” planladığına dair bir rapor yayınladı. Bu, Tahran ile El Kaide komutanları arasındaki koordinasyon yoluyla gerçekleşti. Bu kimseler DEAŞ savaşçılarının saflarını birleştirmek ve Kudüs Gücü ve Hizbullah’a Hizbullah’a benzer yeni bir El Kaide örgütü kurmak için Şam’a gittiler.

Raporda, uluslararası koalisyon liderliğinin, El Kaide’nin yeniden canlandırılması amacıyla DEAŞ örgütünün Irak ve Suriye’deki galibiyetlerinden İran’ın istifade edeceği endişesini taşıdığı belirtildi.

“Tahran’ın El Kaide’yi yeniden canlandırma hususunda şeytanla ittifakı” başlıklı raporda, “İran cömertliği, El Kaide’nin yeniden canlanmasında önemli bir rol oynadı” ifadeleri yer aldı.