Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

ABD, Rus casusların topraklarında çalışmasına neden izin verdi? | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Londra: Necla Habriri

Önce ABD ve Avrupa ülkeleri, ardından da Kanada ve Avustralya tarafından sınır dışı edilmelerine karar verilen 100’ün üzerinde diplomat için ‘casus’ ve ‘gizli istihbarat ajanı’ nitelemelerinin kullanılması diplomat ile casus arasındaki farkın ne olduğu ve Rus casusların topraklarında faaliyet göstermelerine neden izin verildiği konusunun sorgulanmasına neden oldu.

Her ne kadar casusluk birçok ülkede taviz verilmeyen faaliyetlerin başında gelse de diplomatik ve istihbarat çevrelerinde yaygın bir biçimde uygulanıyor. Faaliyet çerçevesi ise genellikle de yasalar ve ilkelerle çerçeveleniyor.

Bir ülke dost bir devletteki diplomatik temsilciliğine casuslar gönderdiğinde söz konusu şahısların bir istihbarat teşkilatı için resmi diplomat olarak çalışan ‘istihbarat ajanlar’ olduklarını açıklıyor. AP’ye göre söz konusu kişiler, genellikle her iki ülkenin de çıkarları doğrultusunda bilgi alışverişi yapmak için ev sahibi ülkenin istihbaratıyla iletişim kuruyor.

Ancak durum, ikili ilişkileri sorunlu ülkeler söz konusu olduğunda topraklarındaki ‘diplomatların’ çalışmalarının içeriği nadiren ev sahibi ülke ile paylaşılıyor.

1979’da Tahran’da yaşanan ABD Büyükelçiliği rehine krizi hakkında yazılan ve ‘Washington Post’ gazetesinde yayımlanan bir makalede, casusluk faaliyetlerinin belirli alanlarla sınırlı olmadığını, herhangi bir köprüden geçen kamyon sayısından tutun da ülke başbakanının yazışmalarının okunmasına kadar tüm başlıklarda olabileceği belirtildi.

İngiliz ‘The Guardian’ gazetesi, İngiliz İstihbaratı (MI6) eski subaylarından Harry Ferguson’ın casuslar ve diplomatlar arasındaki fark hakkında şu ifadeleri kullandığını yazdı:

“İstihbarat ajanları, açık olan her yolu deneyerek topraklarında kendilerine ev sahipliği yapan ülke yetkilileri tarafından sağlanmayan bilgileri araştırır. Diplomatlar ise bu bilgileri elde ettikleri takdirde ülke yetkililerine iletir. Ancak bunun için herhangi bir araştırmaya girmezler.”

Ulusal Güvenlik Ajansı’nın (NSA) eski çalışanlarından John Schindler’in AP’ye yaptığı açıklamaya göre ev sahibi ülkeler genellikle topraklarında herhangi bir lişiyi diplomatik misyona kabul etmeden önce ilk olarak dosyasını, ardından davranışlarını ve görüşmelerini inceleyerek diplomat ve casus ayrımını yapıyor.

1961 yılında ev sahibi ülke tarafından diplomatların resmi ve özel yazışmalarının gizliliğinin ihlalini önlemek için Viyana Diplomatik İlişkiler Anlaşması imzalanmıştı. Bu ayrıcalıklar, New York’taki Birleşmiş Milletler (BM) misyonları için de geçerliydi.

Bu noktada ABD’nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Nikki Haley dün, ülkesinin ABD’deki ikametlerini kötüye kullanan BM görevlisi 12 Rus istihbarat ajanını sınır dışı ettiğini söyledi. Haley, “Yapılan incelemenin ardından 12 istihbarat ajanının ulusal güvenliğimize yönelik düşmanca casusluk faaliyetlerinde bulunduğuna karar verdik” ifadesini kullandı.

Ancak ABD, söz konusu gizli istihbarat ajanlarının topraklarında faaliyet göstermesine neden izin veriyor?

AP’ye göre bu sorunun cevabı faaliyet gösteren casusları ortaya çıkararak takibe almanın onları sınır dışı etmekten çok daha yararlı olması.

İkinci sebebe gelince; Rus ajanların sınır dışı edilmesi durumunda ABD’nin Rusya’da çalışan istihbarat teşkilatlarının diplomatik olarak sınır dışı edilme ihtimali.

22’den fazla Batı ülkesi, aldıkları kararla dün 100’ün üzerinde Rus diplomatı topraklarından çıkardı.