Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

ABD, Rusya’nın Suriye’deki savaşı bitirmeye yönelik endişesini kullanıyor mu? | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Geçtiğimiz Nisan ayında ABD, İngiltere ve Fransa’nın Esed’in Duma’da kimyasal silah kullanmasına karşılık olarak Suriye rejimine bağlı hedeflere düzenlediği saldırı gösterdi ki ufukta Suriye savaşı için bir son gözükmüyor.

Saldırının hemen arkasından Esed yönetimi kısa bir video kesiti yayınladı. Videoda Şam’da halka açık yerlerde saldırıya karşı yapılan gösteriler sırasında Beşşar Esed, sakin bir şekilde ofisine doğru yürüyordu.

Rusya herhangi bir kimyasal saldırı olmadığına veya bunu muhalif güçlerin yaptığına ilişkin çeşitli mesajlar gönderdi. Bu sırada da muhalif unsurların kontrolünde bulunan bölgelerde hava bombardımanına devam ediyordu.

Özetle, saldırı biter bitmez Esed rejimi ve müttefikleri her zamanki gibi çalıştıklarını göstermek istedi. Bununla beraber bu saldırı, Suriye için bir barış planı oluşturmada başlangıç noktası olabilecek önemli bir etkene ışık tuttu: Rusya’nın endişesi. Ancak bu endişe, ABD Suriye için kapsamlı bir siyasi strateji ortaya koymadıkça bir işe yaramaz.

ABD’nin önderliğinde gerçekleşen saldırının ertesi günlerinde Rusya, bu türden saldırıların devam etmesi durumunda tavrına yönelik açıklamalarının tonunu yükseltti. Duma’da kimyasal silah kullanımından kısa bir süre sonra gerçekleşen BM Güvenlik Konseyi toplantısında Rus Büyükelçi Vasily Nebenzya, ABD’nin Suriye’ye yönelik saldırılarının ‘tehlikeli çağrışımlara sebep olabileceğini’ söyledi ve Suriye’de ‘yasa dışı askeri bir macerada sorumluluğun üzerine kalacağı’ konusunda Washington’u uyardı. Rusya’nın bu tutumu ABD, Birleşik Krallık ve Fransa’yı Suriye içinde kimyasal silah kullanımı ve yapımı ile olan bağlantılarına dayalı olarak belirledikleri üç hedefe 100’den fazla füze atmaktan geri durdurmadı.

Rusya’nın tutumunda dikkat çeken şey, lafta kalmasıydı. Rusya, Suriye içindeki askeri kaynaklarını beklenen saldırıyı durdurmak üzere seferber etmedi. Rusya’nın tehlikelerine karşı uyardığı yansımalar da sadece Rus hava saldırılarına dayanmaya devam eden Suriye halkının çektikleri oldu.

Trump’ın ABD liderliğinde gerçekleşecek bir saldırının yakın olduğunu duyurmasıyla ABD, İngiltere ve Fransa ortaklığında askeri operasyonun gerçekleştiği gün arasında geçen dönemde Rusya ve Suriye rejimi, askeri donanımlarını olası hedefler olmasını bekledikleri üslerden başka bir yere taşıdı. Rusya ve rejimin muhalif unsurların kontrol ettiği bölgelere yönelik hava saldırıları da savaşçı Amerikan uçakları ile bir çarpışmanın yaşanmaması için durduruldu.

Atılan bu adımlar, Rusya ve Suriye rejiminin Amerika’nın tehdidini son derece ciddiye aldıklarını gösterdi. Bu, 5 sene önce Barack Obama, Suriye’de kimyasal silah kullanımının Amerika’nın kırmızı çizgisi olduğunu duyurup askeri bir misilleme uyarısı yaptığında yaşanan benzer bir senaryoyu anımsatıyor. O zamanda Suriye hükümet ofisleri ve askeri üsler boşaltılmış ve rejim gelmeyen saldırıya hazırlanmıştı.

Bu kez saldırı gerçekleşti ama rejim ve Rusya fırtınadan kurtuldu. Tıpkı bir yıl önce ABD rejimin Han Şeyhun’da kimyasal silah kullanmasının ardından Suriye’nin askeri noktalarına 59 füze attığında yaptıkları gibi. Gerek Obama gerekse Trump’ın başkanlığında ABD’nin Suriye rejimi tarafından kimyasal silah kullanımına karşı verdiği yanıt, hiçbir şey yapmamaya ya da sembolik bir işe kalkışmaya dönüştü. Her ikisi de Rusya’ya Suriye’de muhalefetin kontrolünde bulunan bölgelerde iktidarı ‘Kül Olmuş Topraklar Stratejisi’ ile rejime geri vermeye dayalı görevine devam etmesi için yeşil ışık yaktı.

Rusya ve Beşşar Esed rejiminin uyguladığı Kül Olmuş Topraklar politikası, muhalefetin elinde bulundurduğu bölgelerin altyapısına ciddi zararlar eriştirmeyi hedefliyor ki bu şekilde bölge sakinleri bir daha dönme ihtimali olmaksızın buraları terk etmeye mecbur kalsın. Rejim, bu tek yönlü kaçışa halkın geri dönüşünü yasal dayanaktan mahrum bırakmayı hedefleyen yeni politikalar eşliğinde yardımcı oluyor. Suriye Hükümeti son olarak Suriyelilerin herhangi bir varlık için mülkiyet hakkını ispatlayan belgeleri şahsi olarak yerel belediyelere sunmalarını şart koşan yeni bir karar çıkardı. Aksi takdirde ilgili varlık için sahip oldukları mülkiyet hakkı iptal olacak. Aynı şekilde Suriyelileri mülkiyet hakkından mahrum etmek için başka bir yol olarak hükümet yetkilileri tarafından mülkiyet senetlerinin kasıtlı olarak yok edildiğine dair veriler de mevcut.
Ülke içinde yerinden edilmiş kişilerin ve rejimden kaçan sığınmacıların Suriye hükümetinin mülkiyet hakkı konusunda koyduğu imkânsıza yakın şartları karşılama ihtimali olmadığı için binlerce Suriyeli, şu an kendilerini öyle bir durumda buldu ki artık yıkılmış evlerinin yerine bir çadır kurmak için bile geri dönemeyecekler. Rejimin ve Rusya’nın Suriye’de yaptığı şey, istenmeyen halkı yerlerine rejime sadık başkalarını yerleştirmek için rejimin geri almayı istediği bölgelerden uzaklaştıran uzun vadeli bir demografik değişim sürecidir.

Rusya ve rejimin daha büyük bir şey için hazırlıklar tamamlandıktan sonra ABD’nin önderliğinde yapılan saldırının hemen ardından tekrar iş başı yapması gösteriyor ki ABD ve müttefikleri her zaman olduğu gibi Rusya’yı baskı altına almak için bir fırsatı daha ellerinden kaçırdılar ve bedelini ödeyen Suriye halkından başkası olmadı. Tehlikeli konuşmalarına rağmen Rusya, ABD ile Suriye’de doğrudan bir çatışma içerisine girmek istemiyor. Ancak ABD’nin Suriye’deki savaşı bitirme konusunda ciddi olmadığını gördüğü sürece de Suriye’deki faaliyetlerini fütursuzca sürdürecek.

ABD’nin yönettiği saldırının ardından geçen sürede Rusya’nın gerilmesi savaşta başarılı olamadığının göstergesidir. Bu gerginlik Rusya ile müzakere yoluyla Suriye’deki savaşı bitirmeye çalışmak için siyasi iradesi olmasa da ABD’ye bir fırsat sağlıyor. Üstelik Suriye’de barış yolunda ilk adımın ABD’siz atılamayacağının da altını çiziyor. Zira ABD, dünyada geriye kalan en büyük güç ve Rusya’yı baskı altında tutabilecek tek oluşum. Bununla beraber bu fırsatı geç olmadan kullanması gerekir.