Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

ABD, Rusya’yı baskı altına almak ve İran’ı Suriye’den çıkarmak istiyor | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

İran askerleri ve düzensiz kuvvetlerinin Suriye’den çıkarılması meselesi Suriye ile ilişkilerde “Amerikan politikasının” temel unsuru haline geldi. Washington, söz konusu hedefe ulaşmak için Moskova’nın Suriye’deki İran altyapısına karşı yaptırımlar uygulaması konusunda İsrail’e yeşil ışık yakmasıyla paralel olarak Rusya’ya yönelik baskı belgelerini elinde tutuyor.

Şarku’l Avsat’ın Batılı diplomatik kaynaklardan edindiği bilgilere göre Donald Trump, yönetimindekilerle ve müttefikleri ile yapmış olduğu görüşmelerin sonrasında Suriye’nin kuzeydoğusundaki 2 bin askerin bölgede kalması konusunda kararlı. Trump ayrıca ülkenin kuzeydoğusu ile kuzeyinde, Suriye arazisinin üçte birinden fazla bir alana yayılmış olan Uluslararası Koalisyon’un bulunduğu uçuşa yasak bölgede kalınmasında da ısrarlı olduğunu vurguladı.

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton ve ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ise Uluslararası Koalisyon üyelerinden Fransız, İtalyan ve İngiliz özel birimlerinin yer aldığı askeri varlığın hedefleri konusunda görüş ayrılığı yaşıyor. Söz konusu askeri varlık, Suriye-Ürdün – Güney Irak sınırındaki El-Tanf Üssü ile Fırat Nehri’nin güneyini ve ülkenin kuzeybatısındaki Münbiç’i de kapsıyor.

Bolton, söz konusu hedefin iki amaca hizmet etmesini istiyor. Bunlardan ilki, DEAŞ’la savaşmak ve yeniden ortaya çıkmalarını engellemek. Diğeri ise İran’ın askeri varlığını gözetlemek ve İranlı kuvvetlerin ve milislerin geri çekilmesi için baskı yaparak ülkelerine geri dönmelerini sağlamak.
Pompeo ise askeri varlığın hedeflerine bir üçüncüsünü daha ekledi. O da Suriye’deki siyasi çözümü gerçekleştirmek amacıyla baskı yapmak, 2254 sayılı kararı uygulamak ve anayasal reformları yürürlüğe koymak.

Kaynakların aktardığına göre Pompeo, siyasi çözüme ulaşmaya yönelik ABD’nin baskı planını göstermek adına üç önemli ismi atamak istiyor. Bu isimler: Washington Yakın Doğu Çalışmaları Analisti David Schenker, Ortadoğu Ulusal Güvenlik Konseyi Eski Yetkilisi Joel Roban ve ABD’nin eski Ankara ve Bağdat Büyükelçisi James Jeffrey.

İsrail, Moskova’nın İran’ı Suriye’den çıkaramayacağını, İran’ın varlığının meşru olmakla birlikte derinlemesine müdahalelere engel olmayacağını belirten Kremlin’den yetki alarak Tahran’a ve Hizbullah’a bağlı mevzilere baskın yapmaya devam ediyor.

Batılı bir diplomat konuya ilişkin şu açıklamalarda bulundu:

“Rusya, İran’ın Suriye’deki gücünü zayıflatmak istiyor. Fakat şu anda İran’ı bölgeden çıkarmak istemiyor ve İsrail’in istekleri ile İran’ın hırslarını dengelemeye çalışıyor.”

Taraflar, “Suriye siyasetinde” tüm konuları ele almış görünüyor. Bu konulardan biri de düzeni devam ettirmek adına Uluslararası Koalisyon’daki üye devletlerin desteğini almak ve bu amaç için 300 milyon dolar sarf etmek. Bunun büyük bir kısmı, Washington’ın 230 milyon doları Suriye’den Irak’a intikal ettirmesiyle gerçekleşti. Bir diğer konu ise Suriye’nin kuzeydoğusundaki diplomatik varlığını güçlendirmek. Bunların ABD Büyükelçisi William Roback’in çoğu zaman bölgede zaman geçirmesi ve Joel Roban’ın bu bölgelere kısa ziyaretler yapmasıyla gerçekleşeceği ifade edildi.

ABD’li uzmanlar Fırat’ın doğusundaki bölgenin Washington yönetiminin Moskova ve Şam ile yaptığı müzakerelerde bir ana baskı unsuru olarak kullanılabilmesi için tüm etkenlere sahip olduğuna inanıyor. Suriye petrolünün yüzde 90’ı (2011’den önce günlük 360 bin varil çıkarılıyordu), doğalgazın yüzde 50’si ve Fırat Nehri kenarındaki en büyük üç baraj bölgede bulunuyor.

Bunlara ek olarak bölgede özellikle de pamuk ve hububat da mevcut.

Diplomatik kaynaklara göre bölgedeki imkanlar Moskova’ya baskı uygulamak için çok şey ifade ediyor. Özellikle rejim bölgesi, fosfat dışındaki stratejik kaynakları içermeyen alanlar bakımından ülkenin yüzde 60’ını oluşturuyor.

Washington’ın üstünde durduğu diğer bir mesele ise gereken siyasi şartlar oluşmadan ve İran’ın rolü zayıflatılmadan yeniden imarın mümkün olmamasıdır.

Bir diplomat şu ifadeleri kullandı:

“Washington’ın Moskova’ya mektubu ya bu hedefi gerçekleştirir ya da Rusya’nın imar yükünü üstlenmesi ile rejim bölgesinde başarısız bir devlet ortaya çıkar.”
Ayrıca Washington, mültecilerin Suriye’ye dönüşünü de siyasi çözüm veya İran’ın rolünün azalmasıyla ilişkilendiriyor. Pompeo bunu BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura’ya geçen hafta Washington’daki son görüşmesinde bildirdi. Washington, Moskova’nın mültecileri iade etme önerisine uzak durması için Avrupa ülkelerine baskı yaptı.

Moskova, 1,7 milyon mülteciyi içeren iade planını gerçekleştirmek için baskısını sürdürüyor. Devlet Başkanı Vladimir Putin, geçen hafta Berlin’de Almanya Başbakanı Angela Merkel ile müzakerelerde bulunmuştu. Ayrıca, 7 Eylül’de Tahran’da gerçekleştirilmesi planlanan Rus-Türk-İran zirvesinde ve günü belirlenmeye çalışılan Rus-Türk-Alman-Fransız zirvesinde müzakereleri sürdürmeyi planlıyor.

Rusya Savunma Bakanlığı’nın mültecilerin iadesine dair fikirlerini içeren bir bildiri sunması ise dikkat çekici. Zira söz konusu bildiride Birleşmiş Milletler istatistiklerine göre Avrupa ve komşu ülkelerde 6 milyon 648 bin Suriyeli mültecinin bulunduğu belirtiliyor. (Bu mültecilerden 3,5 milyonu Türkiye’de, 534 bini Almanya’da ve 976 bini de Lübnan’da bulunuyor.)

Bakanlık, mültecilerin çoğunluğunu barındıran Türkiye-Lübnan ve Ürdün’le iş birliği yapmanın önemine ve bunu gerçekleştirmek için sınır hattına 10 güvenlik koridoru oluşturulması gerektiğine işaret etti.

Washington, İran’ı bölgeden çıkarmaya ve önemini azaltmaya yönelik baskıları ve elinde bulundurduğu “müzakere belgeleri” ile Rusya’yı baskı altına almaya devam ediyor.

DEAŞ’a karşı yürütülen savaşın sürdürülmesinde ısrar etmesiyle eş zamanlı olarak Moskova’nın önümüzdeki dönemde dünya güvenliğini sağlamaya, mültecilerin iadesi için siyasi destek sunmaya ve imar için çalışmaya devam etmenin yanı sıra İdlib’te bir şekilde hakimiyet kurması bekleniyor.