Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

ABD ve Suudi Arabistan… En güvenilir müttefik | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Kral Abdülaziz el-Suud, ABD Başkanı Roosevelt ile Amerikan savaş gemisi “Quincy”de 1945 yılının Şubat ayında Great Bitter Lake bölgesinde bir görüşme gerçekleştirdi. O günden bugüne ABD’li siyasetçiler, Suudi Arabistan’ı Ortadoğu’da en güvenilir müttefik olarak addediyor. Suudi Arabistan’la yapılacak bir ittifak aracılığıyla Washington, 300 milyon Müslüman’ın dostluğunu garantileyebilir. Ki şu an dünyadaki Müslümanların sayısı 1,5 milyara ulaştı. Aynı zamanda Washington, Ortadoğu’daki en değerli mücevheri koruyabilir. Çünkü Suudi Arabistan, şu an ve geçmiş yüzyılda sanayi medeniyetinin anahtarı olan petrol kaynağına sahip bir ülkedir.

Bu kapsamda şu dikkat çekici bir durumdur ki aslında Riyad ve Washington arasındaki ilişki, ABD’nin petrol ülkelerine yönelik geleneksel pragmatik bakışının ötesinde yer alıyor. Washington, Suudi Arabistan’ı Ortadoğu’da bölgesel istikrarın gücü olarak görüyor. Diğer yandan Washington, Suudi Arabistan’ın ABD’nin girdiği birçok savaşta özellikle de soğuk savaş döneminde ve Sovyetler Birliği’yle mücadelede önemli bir aktör olduğunu belirtiyor. Zira Suudi petrol fiyatlarının uygun olduğu bir ortamda Riyad’dan Washington’a yapılan petrol akışı, ABD’de askeri ve endüstriyel kalkınmanın ve istikrarın sürmesini garantileyen önemli bir faktördü.

Kral Abdülaziz el-Suud ve Başkan Roosevelt görüşmesinden torun Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın Washington’da Başkan Trump’la görüşmesine kadar geçen süreçte iki devlet arasındaki ikili ilişkiler yoğun bir şekilde devam etti. Umut kanalları ve işbirliği ufukları bu ilişkilerde en üst düzeydeydi. Dünyanın şu anda şahit olduğu gibi zor ve çalkantılı zamanlarda umut ve işbirliğine olan ihtiyaç artmaktadır.

Bu önemli ziyaret, Katar-ABD ve Türkiye-ABD İlişkileri Konseyi üyesi ve petrol şirketi Exxon Mobil’in Başkanı olan ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, görevden alındıktan sonra stratejik Arap çıkarlarıyla uyumlu bir şekilde Başkan Trump yönetiminin kartları yeniden düzenlediği bir zamanda gerçekleşiyor. Rex Tillerson’ın Katar-ABD İlişkileri Konseyi’nin üyesi olması, Katar’ın yalanlarına uzun bir süre ahlaki koruma sağlamasına neden oldu. Hatta Rex Tillerson, Katar’ı ‘bölgedeki ılımlı güç’ şeklinde ifade edecek kadar ileriye gitti. Bu da hakikate aykırı bir durumdur.

Prens Muhammed bin Selman, ABD’de yeni bir Dışişleri Bakanı’nın (Mike Pompeo) olduğu dönemde kraliyetin stratejik vizyonunu taşıyarak Washington’a gidiyor. Prens Muhammed, başta İran olmak üzere Körfez’de ve Ortadoğu’da klasik şer odaklarına karşı koymak için ılımlı güç sıfatıyla Suudi Arabistan’ın oynadığı rolün farkındadır. İran’daki dini rejimin hakikatini bilen Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın söyleyeceği şey, ABD’nin Tahran’a yönelik bakışını büyük bir ihtimalle etkileyecektir.

Barack Obama ve önceki Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın adamlarının arkasında durmaya çalışan Tillerson zamanındaki gevşeklik dönemi sona erdi. Zira Obama ekibi, yapılabilecek en kötü anlaşma olan nükleer anlaşmayı netleştirmeye çalıştı. Pompeo ve Washington’ın güvenilir müttefikleri, 12 Mayıs’tan önce İran’ın bölgedeki emperyalist kibrini engellemek için sahneyi yeniden inceliyorlar. Söz konusu tarihin İran’ı iki seçenek arasında bırakması tahmin ediliyor: Ya nükleer bombaya giden yolu kesecek gerçek bir anlaşma ya da anlaşmazlık. Bu durum, masada ortaya atılan diğer çözümlerin önünü de açabilir.

Prens Muhammed bin Selman, Amerikalılara ABD medyası üzerinden kararlı ve kesin düşüncelerle hitap ediyor. Bu düşüncelerdeki asıl amaç, ülkenin ve halkın değerlerini küçümsemeden ve abartmadan himaye etmektir. Bu tutum, şeffaflıktan dolayı ABD kamuoyunun saygı gösterdiği bir kişilik türüdür.

Veliaht Prens Muhammed bin Selman’a göre kritik meseleleri ortaya atmak, kişinin kendisinden başlıyor. Bunun için Prens Selman, ABD medyasına yaptığı konuşmada İran’ın nükleer bomba geliştirmesi halinde ülkesinin uzun bir süre kolları bağlı kalmayacağını, aksine kraliyetin de aynı şeyi yapacağını ifade etti. Bunun için Tahran’la stratejik dengelerin bozulması doğru bir şey değildir. Başta ‘yeni Hitler’ olmak üzere İran’ın yöneticileri, endişe içerisinde oturuyor. Ki yeni Hitler, köktenci, ırkçı ve şovenist milliyetçiliğin yeniden ortaya çıkması için İran devrimini Arap ve İslam dünyasına ihraç etmeyi istiyor.

Veliaht Prens Muhammed, Mısır ve İngiltere’ye yaptığı ziyaretlerin ardından bu önemli ziyaretinde Amerikalılarla buluşuyor. Bu ziyaretler, Prens Muhammed’in gerçekten doğru ve aydınlatıcı düşünceler taşıdığını teyit etmektedir. Aynı ölçüde Prens Muhammed, İslami düşüncenin köklerini oluşturan tolerans ve çoğulculuk çerçevesinde din, ırk ve mezhep bakımından farklı olan ötekilerle uzlaşılan ve kendilerine müsamaha gösterilen bir zamanın gelmesini ümit ediyor.

Bugün ABD, Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın siyasi düşünceyi yenileme projesini takdire şayan bir proje olarak addediyor. Çünkü kraliyet, bağnazlık ve radikalizmden uzak bir şekilde ılımlı dini söylemi yenileyerek İslam dünyasında öncü, sözü dinlenen ve sancağı dalgalanan bir ülkedir. Suudi Arabistan, radikalizm ve terörle mücadele etmek için sahada tam bir gücü temsil edebilir. Suudi Arabistan, Arap ve İslam dünyasını düşmanlıktan uzak bir şekilde barış yoluna sevk edebilir. Barış yolu, ideolojik ya da dogmatik düşüncelerden ziyade bilgi felsefiyle doludur.

Ekonomi ise kapitalist bir toplumda temel dayanak olarak kalmaya devam ediyor. Bu kapsamda Prens Muhammed bin Selman’ın ziyareti de ABD’li yatırımcılarla kraliyette gün yüzüne çıkan ekonomik fırsatlar arasındaki buluşmanın öncüsü olacaktır. Bölgede geleceği resmetmeyi iyi bilen ellerle çizilen yeni ekonomik projeler var. Böylece Suudi ekonomisi, petrole dayalı ekonomiden üretime dayalı ekonomik düşünceye geçiş yapıyor. Bunun için NEOM projesi, genelde uluslararası ve özelde ise ABD sermayesine tanınan fırsatlara bir örnektir.

Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın öncülüğünde yürütülen Suudi Arabistan diplomasisi, Amerikalıların gözünde kraliyetin gerçek fotoğrafını resmetmeye çalışıyor ve kraliyetin yanlış fotoğrafını çizmeleri için başkalarına fırsat vermiyor. Bu ziyaret, Körfez ve Ortadoğu’nun yeni haritasını yani adalet, barış ve ekonomik refah haritasını çizme ziyaretidir.