Bu önemli soru, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gücünü arttırmasının ardından, özellikle Suriye krizi ve YPG konusu çerçevesinde sıklıkla gündeme geldi.
Washington’un Türkiye’nin terörist grup olarak gördüğü Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) verdiği desteğin yanı sıra Fethullah Gülen’in iade etmemesi ve Türkiye’nin Rus S-400 hava savunma sistemini satın alma fikrinden vazgeçmemesinden dolayı gerilmiş olan ilişkiler, Türkiye’de yargılanan ABD’li rahip Andrew Brunson’un serbest bırakılmamasının ardından iyice gerildi.
Truman Doktrini
Geriye doğru bakıldığında, ‘ABD’nin güvenliğine karşı doğrudan veya dolaylı olarak saldırı tehdidi olduğunda, ABD hükümeti bu saldırganlığı durdurmak için adım atması gerektiğini’ söyleyen, 1947’de ABD Başkanı Harry Truman tarafından Sovyet tehdidine karşı hazırlanmış bir plan olan Truman Doktrini’ni hatırlamak gerekiyor.
Başkan Truman, Sovyetler Birliği baskısı ile karşılaşan 1952’de NATO üyesi olan Türkiye ve Yunanistan’a askeri yardım yapılmasına karar verdi.
1954’ten bu yana ise, Amerikan birliklerinin Türkiye’deki İncirlik hava üssünü kullanımı ile ilgili yapılan anlaşma ile Washington ve Ankara arasındaki ilişki güçlendirildi.
İlk büyük kriz, 1974’te yaşandı
Soğuk Savaş’ta iki müttefik arasındaki ilk büyük kriz, 1974’te Kıbrıs iç savaşı sırasından Türkiye’nin Kıbrıs’ın kuzeyine birliklerini göndermesinin ardından ABD’in takındığı muhalif tutum ve silah ambargosu nedeniyle yaşandı.
İki ülke arasındaki ilişkiler, Türkiye’deki turizm sektörüne büyük zarar veren, uyuşturucu kaçakçılığı nedeniyle Türkiye’de hapis yatan bir gencin hikayesinin anlatıldığı 1978 yapımı ‘Geceyarısı Ekspresi’ isimli film ile daha da gerildi.
İki tarafın, Ankara’nın modern Amerikan askeri teçhizatını satın alması karşılığında savunma ve ekonomik işbirliği anlaşmasını imzalaması ise 1980’lerde gerçekleşti.
Türkiye, 11 Eylül 2001’deki olaylardan sonra teröre karşı ABD’nin müttefiki haline gelmesine rağmen, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) 2003’te Irak’a giren ABD’li kuvvetlere lojistik yardım sağlanması kararı kabul edilmedi.
Türkiye’nin PKK’ya karşı yürüttüğü operasyon, Başkan George W. Bush döneminde de iki taraf arasında anlaşmazlık konusu oldu.
Türkiye 2007 yılında Washington Büyükelçisini geri çekti
Ardından, 1915 olaylarını ‘soykırım’ olarak tanımlayan Ermeni tasarısının ABD Temsilciler Meclisi’nin Dış İlişkiler Komitesi’nde kabul edilmesinin ardından Türkiye 2007 yılında Washington Büyükelçisini geri çekti.
ABD Başkanı Barack Obama’nın Türkiye’yi ziyaret ettiği 2009 yılında ilişkiler düzeldi ve Obama Türkiye’nin bir müttefik ve dost olarak önemini vurguladı.
Gülen’i iade talebi
Arap Baharı ve daha sonra Suriye krizinin patlak vermesi, iki taraf arasındaki farkları tekrar ortaya çıkarırken, Ankara’nın, Temmuz 2016’da meydana gelen başarısız darbe girişimine destek verdiği yönünde Washington’u suçlamasıyla gerilim tırmandı. Türkiye’nin Fethullah Gülen’i yargılamak üzere iade talebi Washington tarafından ısrarla reddedildi.
ABD eski Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’un Şubat ayında Türkiye’yi ziyaret ettiği zamanki mekanizma, iki NATO müttefiki arasındaki anlaşmazlığı normale döndürmeyi başaramamış gibi görünüyor.
Ayrıca, iki ülkedeki güçlü lider figürleri olan Donald Trump ve Recep Tayyip Erdoğan’ın ışığında farklılıklar devam etti.
Milli güvenliğimizi tehdit eden adımlarını görmezden gelemeyiz
Rahip Brunson’un serbest bırakılmaması halinde Türkiye’ye yaptırım uygulanacağına dair yöneltilen tehditlerin ardından yaşanan son kriz ilişkileri gerse de, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, “ABD yönetiminin, Türkiye’nin güvenlik endişelerini anlaması durumunda bu ilişkiyi kurtarmak ve ileri götürmek hâlâ mümkün olabilir. Ancak NATO müttefikimizin, sınırlarımızın içinde ve dışında milli güvenliğimizi tehdit eden adımlarını görmezden gelemeyiz. Başkan Trump, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türkiye’yle iyi ilişkilere sahip olma niyetinde olabilir” şeklinde açıklama yaptı.
Durum ne olursa olsun, taraflar arasında birbirine güvenin zayıf olduğu net olarak görülüyor.
Ankara, Moskova ile yakınlaşıyor
ABD, küresel anlamda Çin ve Rusya ile bölgesel olarak da İran ile bir mücadele içinde iken, Ankara, Moskova ile yakınlaşıyor.
Türkiye, Orta Doğu, Balkanlar ve Orta Asya’daki ABD politikasının önemli anahtarlarından biri konumunda yer alıyor. Ankara’nın ayrıca Tahran’la da iyi bir ilişkisi var ve bu nedenle ABD ile İran arasındaki mesajları iletebilir.
Buna ek olarak Washington, ne olursa olsun, ABD yönetimi için hayati olan Türkiye ile İsrail arasındaki uzun vadeli ilişkileri yeniden tesis etmek için kalıcı bir fırsat koluyor.
ABD ve Türkiye arasında herhangi bir uzaklık ve boşluk olmaması yönündeki isteğin en önemli nedeni ise, Rusya’nın bu boşluğu doldurmak için hazır olduğu gerçeği.
Gerçek ilişkiler ticaret hacmi ile ölçülür
Devletler arasındaki gerçek ilişkilerin ticaret hacmiyle ölçüldüğünü unutmadan, Şarku’l Avsat’ın edindiği verilere göre 2016’da ABD’nin Türkiye’ye ihracatı 12.5 milyar dolar iken ithalatı ise 9.9 milyara ulaştı.
Bu durumda, iki ülke bu ilişkiden vazgeçmeyi göze alamayacak derecede önemli ticaret ortakları olmaya devam ediyor. Fakat bu, ‘kedi ve fare’ oyununun iki müttefik arasında biteceği anlamına gelmiyor.
Suriye, Kürt sorunu ve diğer anlaşmazlık içeren dosyaların iki ülke arasındaki ilişkilerde iniş ve çıkışların yaşanması muhtemel görünüyor.