Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

ABD’de esen İran rüzgarları | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Beyrut Refik Hariri Uluslararası Havalimanı yakınlarındaki “Deniz Piyadeleri” üssüne düzenlenen saldırının 35. yıldönümü nedeniyle 25 Ekim’de Hizbullah’a yaptırım getirme kararını imzalamasının ardından ABD Başkanı Donald Trump: “Hizbullah’a en üst düzey sert yaptırımlar getirdik” açıklamasını yapmıştı

Trump: “İran’ın Hizbullah’ın kuruluşunda önemli bir rolü vardı ve hala örgütü finanse etmeyi sürdürüyor. Ama artık İran eskisi gibi zengin değil. Akdeniz’de eskisi kadar varlık gösteremeyecek çünkü hayatta kalmaya odaklanmak zorunda” dedi.

Bu sözler çok güzel ama Başkan Trump’ın İran’ın şu anda zaten ABD’de içerisinde faaliyet gösterdiğinden haberi yokmuş gibi görünüyor. Georgia eyaletindeki Norkus şehrinde bulunan “Fatımatu’z-Zehra İslami Merkezi” faaliyetleri kapsamında fanatik İranlı din adamlarını ağırlıyor. Şii merkezin bu ayki programı ve konukları, ABD’de bu ideolojinin desteklenmesinin nedenleri ile ilgili endişeler yaratıyor. Kar amacı gütmeyen bir kuruluş olan ama çalışanları doğrudan İran rejimine bağlı olan “Bağlılık Merkezi” geçen ay bu fanatik din adamlarından yaklaşık 12-14’ünü ağırladı. Bunların arasında İran’ın dini lideri Ali Hamaney’in aşırı bağlı olan ve destekleyen Mirza Muhammed Ali Bey de bulunuyordu. “Vela Merkezi”nin elektronik sitesinde yer alan açıklamaya göre, Chicago doğumlu Mirza Muhammed, doksanlı yılların başında Kum şehrinde eğitim görmüş. ABD’de katıldığı programlarda yapmış olduğu konuşmalar, taşıdığı radikal bakış açısını gösteren en önemli kanıtlardır.

Humeyni’nin ölüm yıldönümü münasabeti ile 2003 yılının Haziran ayında yaptığı konuşmada Mirza Muhammed; Humeyni’nin Velayet-i Fakih ilkesine getirdiği yorumu desteklediğini vurgulayarak beklenen Onikinci İmam ortaya çıkıp İslam aleminin başına geçene kadar, Velayet-i Fakih’in bir orta yolu temsil ettiğini belirtti. Ardından Humeyni’nin yaşadığı çağda yaşamamızı nasip ettiği için Allah’a şükretti.

Bir başka konuşmasında Muhammed Mirza; kendisini dinleyen aileleri, çocuklarına Humeyni’yi tanıtmaya teşvik ederek: “Humeyni; bizim ve çocuklarımızın kendisi hakkında daha çok bilgi sahibi olmamız gereken bir şahsiyettir. O insalığın ve İslam’ın gerçek bir kahramanıdır” diye konuştu.

“Vela” kurumunda araştırmacı olarak çalışmasının yanında Muhammed Mirza, California eyaletinin Adelanto şehrinde bulunan “İmam Ali Enstitüsü”nün eğitim kadrosununda bir üyesi. Enstitü, öğrencilerini din saflarına katmayı, daha sonra onları yurtdışında hem Irak hem de İran’da daha fazla eğitim görmeleri için hazırlamayı amaçlıyor.

Bu konuda konuştuğum kişi bana, birinci sınıf öğrencilerinin ders programında yer alan bir dersin bu eğitim programları hakkındaki endişelerini arttırdığını anlattı. Bu dersin adı; İslam Şeriati Yasaları ve ders kitabı olarak okutulan kitabın yazarı Ayetullah Nasır Makaram Şirazi. Kum şehrinin önde gelen din bilginlerinden olan Şirazi, gerektiği gibi başını örtmeyen genç kızların sert bir şekilde cezalandırılmaları çağrısında bulunması ile tanınıyor. Son önerisi ise İran’ın halihazırda yaşadığı mali krizden sorumlu oldukları gerekçesi ile “sarraflara” ölüm cezası verilmesiydi.

“Vela” kurumunda görev yapan tek radikal araştırmacı din adamı Mirza Muhammed değil, Washington doğumlu ve Hizbullah’ı destekçisi Şeyh Üsame Abdülgani’yi de bu kurumda görev yapan radikal bir din adamıdır. Kendisi, Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ı övmek için hiçbir fırsatı kaçırmıyor. “Vela” kurumu ile ilgili raporlarda yer alan bilgilere göre, İran’ın radikal ideolojisi ABD’de gittikçe daha fazla gelişiyor ve güçleniyor. ABD’yi “Büyük Şeytan” diye niteleyen İran, terörü desteklemek başta olmak üzere radikal ideolojilerini, ABD makamlarının hiçbir müdahalesi ile karşı karşıya kalmadan ülkenin her yerinde yaymaya çalışıyor.

Elde edilen bilgilere göre, Arizona’daki Şii grup geçen ay Hem İran rejimini hem de Hizbullah’ı destekleyen konuşmacıları ağırlamış. Arizona’daki “İslami Eğitim Kurumu”nun internette yayınladığı ilanlara göre geçen Eylül ayında konuşmacı olarak Şeyh Üsame Abdülgani seçilmiş.

Yaptığı konuşmanın başlığı ise: “Nasıl doğru yolda kalabilirisin?”. İnsanların İran’ın dini liderini ve Hizbullah’ı sürdürdükleri kutsal savaşta desteklemesi gerektiğini söyleyen Abdülgani, katılımcılara gururla Kum’da öğrenci iken Nasrallah ile ilgili hatıralarını anlattı. Nasrallah’ın tatillerde kendilerini ziyaret etmesini: “Bizim için bir bayram gibiydi” diye niteledi. Ardından sözlerini sürdürerek: “Bunlar, Lübnan’da zaferin gerçekleşmesinden çok uzun seneler önceydi. Kardeşlerim; size karşı açık olacağım, bilin ki İslam’ın tüm dini alimleri bir vadiye, Sayın Ali Hamaney bir vadiye yönelse bizim de O’nun yöneldiği vadiye yönelmeliyiz. Doğru yolu bulamadıklarında ve kafaları karıştığında müslümanların Hamaney ve Nasrallah’ın sözlerine uyması gerekir. Zor zamanlardan geçtiklerinde, her kafadan bir ses çıkarken gerçeği kaybettiklerini hissettiklerinde tek yapmaları gereken Hamaney ve Nasrallah’ın sözlerini hatırlamaktır”.

Katılımcılara, Onikinci İmam Mehdi’nin çok yakında ortaya çıkacağını haber verdiği kısım ise konuşmasındaki en endişe verici kısmıydı. Arizona’da Şeyh Üsame Abdülgani: “İmam Mehdi’nin ortaya çıkacağı zamana gittikçe daha çok yaklaşıyoruz. Zaman çok yaklaştı ve biz bu anı kaçırmak istemiyoruz” diye konuştu.

Bilindiği gibi, ne zaman İran’da ekonomik durum kötüleşse rejim, her daim Mehdi inancından medet umuyor. İmamın kanlı bir savaş sırasında ortaya çıkacağını, gerçek müslümanları zafere götüreceğini, İran’ın kendi ideolojisine göre İslam şeriatlerine dayalı bir dünya egemenliği kuracağını anlatıyor.

Özgeçmişine bakılırsa Şeyh Abdülgani, ABD’nin başkenti Washington doğumlu ve 20 yaşında eğitim görmek için Kum şehrine gitmiş. Orada 20 yıl boyunca İslami okullarda eğitim aldıktan sonra Velayet-i Fakih ideolojisinin ateşli bir savunucusu olarak ABD’ye geri dönmüş.

Bugün Michigan eyaletinin Dearborn şehrinde yaşayan Abdülgani’nin öğretileri terörü destekleyen İran rejiminin koruması altında almış olduğu aşırılıkçı eğitimi yansıtıyor. İranlı liderlerin Suriye’de savaşan tüm Devrim Muhafızları” gruplarına verdikleri “Müsteşar” adını, kendisi de taşıyor. İran rejimine göre, bu müsteşarlar Suriye hükümetinin resmi talebi üzerine kendisine yardım etmek için Suriye’de savaşıyorlar. Ama en büyük müsteşar olarak görülen General Kasım Süleymani’nin bu müsteşar grupları arasında dolaşması rejimin gözünden kaçmış gibi görünüyor. Rejime göre, Kasım Süleymani yıkıcı savaşları planlayan ve yöneten bir general değil müsteşardır.

ABD’deki İran faaliyetleri hakkında bana bilgi veren kişi:”Geçen temmuz ayında, Michigen eyaletinde faliyet gösteren üç Şii merkez, İran rejiminin ideolojisini destekleyen faaliyetler düzenledi. Bunlardan biri olan “Zeynep Merkezi” Şeyh Abdülgani’yi misafir konuşmacı olarak ağırladı. Bu merkezler; İran’ın dini liderinin mesajlarını yayıyor ve kendisini tüm müslümanların takip etmesi gereken en yüksek dini otorite olarak görüyor” dedi.

Ardından bu kişi şunları ekledi: “Hamaney’i destekleyen ve Hizbullah’a bağlı bir din adamını ağırlaması, Arizona’daki İslami Eğitim kurumunun Şii aşırıcı ideolojilerin propagandasını yaptığını gösteren güçlü bir göstergedir”. Bu kurumun yapmadığı diğer güçlü göstergeler ise dini rejimden yorulmuş olan İran halkı ile aynı düşünceleri paylaşmıyor olmasıdır. Kuşkusuz Arizona’daki kurum, İran’da ezilenlerin ve baskı görenlerin tarafını tutuyor olsaydı İran rejiminin insan hakları ihlallerini anlatacak bir konuşmacıyı ağırlardı ya da İran’da imamlar rejimine karşı olan ılımlı Şiiler için bir platforma dönüşürdü. Kendisine üye olan Şiileri, İranlı göstericilerin yanında yer almaları için seferber eder ya da en azından göstericilerin davalarına dikkatleri çekmeye çalışırdı.

Ama bu kurumların faaliyetleri, mevcut İran rejimi tarafından finanse edildiklerini ve seferber edildiklerini açık bir şekilde ortaya koyuyor. Bu tür kurumlara tepki olarak, sadece Arap ülkelerinde değil, ABD’de bu kurumlar ve merkezler denetlenmelidir. İfade özgürlüğüne saygı gösteren ABD yasalarının sağladığı özgürlük ortamında bu kurumlar, Büyük Şeytan olarak adlandırdıkları ABD’ye karşı her türlü kışkırtıcı dili kullanmaktan kaçınmıyor. Bu nedenle, bu alan ile ilgili yasalar her zaman haklı mıdır diye düşünmeden edemiyoruz.