Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

ABD’nin en önemli müttefikleri ile ilişkilerine dikkat! | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Şüphesiz günümüzde Ortadoğu’nun yaşamakta olduğu birçok krizin, bu gazete okuyucularının dikkatini bu kadar çekmesinin ardındaki nedeni anlamak çok da zor değil. Bu nedenle, insanların bu yazıda vereceğim birtakım tavsiyeleri kabul edeceğini ümit ediyorum.

İlk olarak, ABD ile Japonya ve Avrupa gibi geleneksel siyasi ve ekonomik müttefikleri arasında yaşanan gelişmelere dikkat çekmek istiyorum. 40 yıllık diplomatik kariyerim sırasında ve bir üniversite profesörü olarak, daha önce bu ilişkileri hiç bu denli etkileyen büyük sorunlar yaşandığına tanık olmadım. Bu uzun deneyimime dayanarak, ittifak üyelerinin arasında ekonomik bir savaşın yaşandığı durumlarda güvenilir bir siyasi ittifakın kurulmasının ve sürdürülmesinin imkansız olduğunu belirtmek isterim.

İlişkilerin sorunlu olduğunu düşünmemi sağlayan ilk olay, 7-8 Haziran tarihlerinde Brüksel’de Nato üyesi ülkelerin savunma bakanlarının katılımı ile düzenlenen toplantıdır. Bu toplantının, askeri harcamalara ve askeri gücün geliştirilmesi konularına odaklanması bekleniyordu. Aslında tüm NATO üyelerinin ABD Savunma Bakanı James Mattis’e güvendiğinden şüphemiz yok. Ancak bu güven, ekonomik sorunların NATO’nun gündemini meşgul etmesini engellemeye yetmedi.

Kanada Savunma Bakanı Harjit Sajjan, NATO toplantıları sırasında ABD’nin Kanada’ya dayattığı yeni ticari engelleri gündeme getireceğini belirtti. Gerçekten de Trump idaresi, ABD ulusal güvenliğini korumak adına Kanada’dan çelik ithalatına yeni vergiler uygulayacağını açıklamıştı. Kanadalılar ise ülkelerinin ABD ulusal güvenliğine karşı bir tehdit olarak görülmesinin komik olduğunu belirtiyor. Aynı şekilde bazı NATO üyesi Avrupa ülkeleri de toplantılar sırasında Avrupa’dan çelik ve alümünyum ihracatına uygulanan yeni Amerikan vergilerini görüşmek istediklerini açıkladı.

Yine bu bağlamda NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, 5 Haziran’da yaptığı basın açıklamasında ekonomik çatışmaların kendi içlerinde büyük bölünmelere neden olduğunu ve bunun olumsuz sonuçlarının en aza indirilmeye çalışılması gerektiğini ifade etti.

Dikkat çeken ikinci gelişme ise, dün, 8 Haziran’da gerçekleşen ve sanayileşmiş 7 ülkenin liderlerini bir araya getiren G7 Zirvesi’dir. Bu zirveye hazırlık olarak geçen hafta düzenlenen toplantıda, 7 ülkenin ekonomi bakanları ortak bir bildiri üzerinde anlaşamadı. Bu toplantı, taraflar arasında ticaret ve çevre politikaları ile ABD’nin İran nükleer anlaşmasından çekilmesi konusunda var olan büyük anlaşmazlıkları günyüzüne çıkardı.

Geçmiş 60 yıl boyunca her zaman ABD’nin en yakın müttefiği olan bu ülkelerin ortak bir bildiride anlaşamaması, ‘olağandışı’ bir durum. Bir Japon yetkili, 20 yıldır her zirve öncesindeki hazırlık toplantılarına katıldığını ve bu süre boyunca ABD’yi, ‘şimdi olduğu kadar tecrit edilmiş bir halde görmediğini’ ifade etti.

Bu çerçevede, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve İngiltere Başbakanı Theresa May bu hafta Başkan Donald Trump ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Ancak basında yer alan haberlere göre bu görüşmeler, oldukça sıkıntılı geçti.

ABD’ye yöneltilen en güçlü eleştiriler, belki de kendisinin en yakın müttefiki sayılabilecek Kanada’dan geldi. Kanada’nın çelik ve alüminyum ihracatına uygulanan yeni vergilere karşılık Başbakan Justin Trudeau da bazı Amerikan ürünlerine yeni vergiler uygulanması kararı aldı. Buna ek olarak ABD’nin ticari uygulamalarının, Amerikan askerleri ile birlikte savaşan Kanada için bir hakaret sayıldığını açıkladı. Büyük bir çelik fabrikasının yer aldığı Kanada’nın Hamilton şehrinde yaşayan bir kadın, New York Times gazetesinin 1 Haziran sayısında yer alan açıklamasında, yeni ABD vergilerinin Kanadalılara yöneltilmiş büyük bir darbe olduğunu belirtti.

Bu arada Başkan Trump geçen hafta yönetiminden, İran ve Kuzey Kore ile ticari projeler yürüttüğü için kendisine yaptırım uygulanan Çin’in en büyük telekomünikasyon şirketi “ZTE” üzerindeki yaptırımların kaldırılmasını talep etti ki şirkete uygulanan yaptırımlar şirketin imzalamış olduğu bu tür anlaşmaların yasadışı görülmesine neden olmuştu. ABD’nin yasal yaptırımlarının çok sert olduğu tartışılmaz. Ancak Başkan, twitter’de yayınladığı mesajında bu yaptırımları kaldırmasının nedeninin, Çin işgücünü korumaya çalışmak olduğunu belirtti. Ancak ABD yönetiminden, aslolarak NATO ülkeleri ve Japonya ile bozulan ekonomik ilişkileri için endişeli olması gereken Başkan’ın neden ABD’nin müttefiği olmayan Çin’in işgücünü bu kadar önemsediğini belirten herhangi bir açıklama gelmedi.

Belki de bu, Trump’ın müzakere stratejisinin bir parçası ve her an fikrini değiştirebilir. Ne de olsa Nato, hemen gelecek hafta yıkılacak değil. Meksika ve Kanada gibi ABD’nin ticari partnerlerinin aksine Japonya ve Avrupa ülkeleri, ‘intikam alma’ ve ‘ticari bir savaş yürütme’ yönündeki tehditlerini henüz hayata geçirmiş değiller.

NATO, 1956’da Süveyş krizi ile 2003’te Irak Savaşı gibi birçok kriz atlatmıştır. Ancak bu iki krizin de ne ticari ne de ekonomik nedenlerle ortaya çıkmadıklarını unutmayalım. ABD’nin NATO eski büyükelçisi Ivo Daalder, bu hafta içinde Amerikan medyasına yaptığı açıklamada, NATO gibi ittifakların ‘güven’ üzerine inşa edildiğini ifade etti. Ancak bizim gördüğümüz, Trump yönetiminin en önemli Batılı müttefikleri ile ilişkilerini baltalamaya çalıştığı. Oysa Başkan Franklin Roosevelt’ten günümüze tüm geçmiş ABD başkanları, hayatlarını bu ilişkileri geliştirmeye adamışlardı.

Son olarak, ilişkiler bu şekilde devam ettiği sürece 20 yıldan daha kısa bir süre içerisinde jeopolitik durumun günümüzden tamamen farklı bir halde olacağını söyleyebiliriz.