Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

ABD’nin gündemi ‘Trump’ın basınla ilişkisi’ | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

ABD’deki Kongre ara seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından, geçtiğimiz Çarşamba günü Beyaz Saray’da gerçekleştirilen bir basın toplantısında neler yaşandığına ilişkin çok şey söylendi. ABD Başkanı Trump ile CNN muhabiri Jim Acosta arasındaki diyalog ABD gündeminde geniş yer buldu.

CNN muhabiri Jim Acosta’nın ‘mesleki ahlak ilkeleri çerçevesinde soru sorma ve cevap alma hakkı’ konusunda birçok soru gündeme geldi. Bu sorulardan bazıları şu şekildi; “Acosta gerçekten profesyonellik sınırlarını aşıyor mu? Buna karşılık, Trump’ın gazetecilerin soru sormasını engelleme hakkı var mı?”

Jim Acosta, ilgili basın toplantısında Başkan Trump ile sözlü bir tartışmaya girdi. Acosta, “Sayın Başkan, seçim kampanyası sırasında yaptığınız açıklamalardan birini size hatırlatmak istiyorum” diyerek sözlerine başladı. Acosta, Meksika sınırından ABD’ye gelen göçmen konvoyunun Trump tarafından, “ABD’nin bir tür işgali” olarak değerlendirilmesinin ve göçmenlerin şeytanlar olarak nitelendirilmesinin sebeplerini sordu. Trump, göçmenlerin ABD’ye gelmesinin sadece meşru yollarla olması gerektiğini savunarak, Acosta’nın sorusunu cevapladı. Acosta’nın söz konusu göç hadiselerinin bir istila olmadığını söylemesi üzerine Trump, “Bence ülkeyi benim yönetmeme izin vermelisin. Sen de CNN’i yönet, eğer bunu iyi yapsaydın reytingleriniz çok daha iyi olurdu” ifadelerini kullandı.

İkinci soru Trump’ı kızdırdı

Acosta, Trump’ın seçimler ile ilgili Rus müdahalesine yönelik soruşturmalara ilişkin endişeleri hakkında ikinci bir soru sordu. Trump ise bu soruya cevap olarak, “Bu kadar yeter. Bu kadar yeter. Mikrofonu bırak” dedi.

Acosta’nın, Trump’ın mahkumiyet olasılığı hakkındaki endişeleri hakkında başka bir soru sormak istemesi üzerine Beyaz Saray’da görevli bir kadın, Acosta’nın elinden mikrofonu almaya çalıştı. Kürsüden uzaklaşan Trump ise gazetecinin elindeki mikrofonu bırakmasının ardından kürsüye tekrar geri döndü ve mikrofonu alınan gazeteciye, “Sen kaba ve korkunç bir insansın. CNN için çalışmamalısın” diyerek konuşmasına devam etti. Acosta, mikrofon olmaksızın başkan ile olan tartışmasını sürdürdü.

CNN, Jim Acosta’ya sahip çıktı

Konferansın ardından Beyaz Saray tarafından yapılan açıklamada, Acosta’nın, elinden mikrofonu almaya çalışan Beyaz Saray görevlisine tacizde bulunduğu ve ona hakaret ettiği kaydedildi. Olayın ardından Beyaz Saray, CNN’in Beyaz Saray muhabiri Jim Acosta’nın Saray’a giriş kartını askıya aldı.
CNN tarafından yapılan açıklamada, Jim Acosta’nın Saray’a giriş kartının askıya alınmasının sebebinin sormuş olduğu zor sorulardan kaynaklandığı kaydedilerek, Beyaz Saray Sözcüsü Sarah Sanders’ın yalan söylediği belirtildi. Basına sızan haberlerde, CNN’nin, Acosta’nın basın kartını askıya alan gizli servise karşı bir dava açmayı planladığına dair bilgiler yer aldı.

Basın meseleleri konusunda uzman olan Avukat Floyd Abrams, “CNN’nin elinde basın özgürlüğü maddesine dayanan güçlü bir dava var. Başkan Trump, beğenmediği bir soru sorulduğu takdirde (özellikle Acosta’nın Trump’ın kaçınmak istediği iki konu hakkında sorular sorması gibi), basın kartlarını almakla tehdit ederek gazetecileri sindirmeye çalışmakla suçlanıyor” açıklamasında bulundu.

Acosta’nın soru sorma hakkını savunanlar ile onu edepsizlik etmek ve başkana karşı saygısızca davranmakla itham edenler arasındaki tartışmalar gittikçe tırmanıyor.

Tuhaf olan şu ki, Donald Trump başkanlık için adaylığını koyduğu sıralarda, 2016 yılının Mayıs ayında düzenlediği bir basın toplantısında, Acosta’nın hazırladığı rapor hakkında, ‘son derece profesyonel’ değerlendirmesinde bulunmuş ve Acosto’ya hitap ederek, “Seni televizyonda izledim. Sunmuş olduğun şey gerçekten çok güzel” ifadelerini kullanmıştı.

Ancak Başkan Trump’ın seçimleri kazanmasının ardından 11 Ocak 2017’de düzenlediği ilk basın toplantısında, Acosta’nın Rusya hakkında sorduğu bir soruyu görmezden gelen Trump, diğer muhabirlerden sorularını sormalarını istedi.

Acosta, Beyaz Saray Sözcüsü Sarah Sanders’la, Trump’ın medyayı halkın düşmanı olarak tanımlamasıyla ilgili bir tartışmaya girdi. Medyada Acosta’nın davranışını kınayan birçok yazı yazan Sanders, Beyaz Saray muhabirinin politik bir aktiviste dönüşmemesi gerektiğini ifade etti. Washington Post’a CNN’nin Acosta’yı savunulamaz bir konuma soktuğunu dile getiren Sanders, Acosta’nın daha zor bir duruma düştüğünü kaydederek, kanalın izleyicilerinin ve internet sitesindeki görüntülenmelerin sayısının arttığını söyledi.

Profesyonel gazetecilik standartlarının aşılmaması ve başkana soru sorarken saygılı davranılması gerektiği ilkesini destekleyenler, Trump’ın asla basın özgürlüğüne saldırmadığını, haber yayınlamaktan ziyade propaganda yapan basın organlarında çıkan yalan haberleri eleştirdiğini söyledi. Ayrıca hiçbir programı engellemediğini, herhangi bir gazeteyi durdurmadığını ifade ettiler.

Bazıları ise Beyaz Saray’da muhabir olarak çalışma izninin, kişilere tanınan bir hak değil, bir ayrıcalık olduğunu dile getirdiler. Bu nedenle, Jim Acosta’da olduğu gibi, herhangi bir yanlış davranış nedeniyle söz konusu kartın askıya alınabileceğine işaret ettiler.

50 yıl önce de benzer bir olay yaşanmıştı

Washington 50 yıl önce yine buna benzer bir olaya tanık olmuştu. Vietnam Savaşı ile bağlantılı olarak Cumhuriyetçi ve Demokrat politikacılara olan karşı çıkışlarıyla bilinen Nation dergisi muhabirlerinden Robert Cheryl’in basın kartı Beyaz Saray tarafından askıya alınmıştı. Cheryl, Johnson başkanlık koltuğunda bulunduğu 1966 yılında Beyaz Saray’a giriş izni için başvurmuş fakat, Cheryl’in bu talebi reddedilmişti. Söz konusu ret, 1972 yılında Nixon yönetimi sırasında da tekrarlandı. Gazeteci bunun üzerine dava açtı ve uzun süren davanın neticesinde, anayasanın basın özgürlüğünü sağladığına ve basın mensuplarından herhangi birinin basın kartının keyfi olarak veya ikna edici olmayan sebeplerden dolayı askıya alınmasının yasakladığına hükmedildi. Basın kartının askıya alınması, anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle reddedildi.

Medya ve Gazetecilik Profesörü Rebecca Heinz, şu açıklamalarda bulundu:

“Jim Acosta gibi gazeteciler iyi bir eğitim almışlardır. Ayrıca mesleki tutumlarında onlarca yıllık bir deneyime sahipler. Gazetecilerin, özellikle tartışmalı konular söz konusu olduğunda zor sorular sordukları ve kendileri ile görüşmelerde bulunan kimseleri rahatsız ettikleri doğrudur. Fakat bunun sebebi kötü insanlar olmalarından dolayı değil.”

Heinz tarafından ortaya atılan bir başka nokta ise Beyaz Saray görevlisinin muhabirin elinden mikrofonu almasıyla ilgiliydi. Heinz, Beyaz Saray yetkililerinin, örneğin Acosta’nın mikrofonunun sesini kesmek gibi daha profesyonel yöntemler kullanabileceğini dile getirdi.

Profesör Rebecca Heinz, Beyaz Saray’ın Acosta’ya yönelik suçlamalarının kabul edilmemesi hususunda uyarıda bulunarak, görevini yerine getiren Acosta’nın veya kendisinden istenilen şeyi yapan Beyaz Saray görevlisinin herhangi bir hatası olmadığını söyledi. Heinz, asıl hatanın, “gazetecilerle iletişim kurmak için elverişli olmayan bir ortam oluşturulması ve Trump’ın basını defalarca halk düşmanı olarak tanımlaması” olduğunu belirtti.

Beyaz Saray, Trump gibi bir başkan görmedi

Öte yandan Beyaz Saray, daha önce medyayı halkın gerçek düşmanı olarak nitelendiren ve medya aleyhinde geniş çaplı bir konuşma yapan Başkan Trump gibi medyaya saldıran bir Amerikan başkanına şahit olmadı. Medya, basın özgürlüğü ve düşünce özgürlüğü, ABD Anayasası tarafından güvence altına alınmış ve Amerikan demokrasisinin ayrılmaz bir parçasıdır. Çünkü medyanın işlevi, yerel, ulusal ve uluslararası meseleleri izlemek ve gerçek olanı ayırt ederek bunları kamuoyuna duyurmak ve insanların karar vermelerine yardımcı olmaktır.