Londra: İbrahim Hamidi
Özellikle ABD yönetimi, DEAŞ’ın ortadan kaldırılmasının ardından askerlerini bölgeden geri çektikten sonra, Suriye-Türkiye-Irak sınırınının kesiştiği bölgeye Arap kuvvetlerinin konuşlandırılması olasılığıyla ‘boşlukları doldurmaya’ çalıştığı bir dönemde, geçtiğimiz iki gün içinde Deyr-i Zor’da yaşanan çatışmalar, Washington’ın Fırat Nehri’nin doğusundaki müttefikleri arasında, bir sonraki aşamada etnik ve siyasi pek çok karmaşanın yaşanacağına dair işaretler verdi.
PYD’nin askeri kanadı olan YPG’nin omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Ahmed Carba liderliğindeki Suriye’nin Yarını (Gad) Hareketi’ne bağlı Arap, ‘Elit Güçleri’ arasındaki çatışma, ABD’nin savaş sırasında Suriyeli müttefikleri ile iletişim kurmasını sağlayan ve Rakka’nın DEAŞ’tan kurtarılmasına yardım eden ABD’nin DEAŞ’la Mücadele Koalisyonu Özel Temsilcisi Brett McGurk tarafından sona erdirildi.
Konunun ayrıntılarında ise, 60 bin Kürt ve Arap savaşçıdan oluşan ‘SDG’nin 50 kişilik silahlı bir grup, iki gün önce gece yarısı Deyr-i Zor’un doğusundaki Ebu Hamam kasabasına giderek Elit Güçler liderinden Ebu İmad’dan silahlarını teslim etmelerini talep ettiler.
Öte yandan SDG’nin DEAŞ ile mücadeleye ve Rakka’nın özgürleştirilmesine katkıda bulunduğu, Elit Güçler’in Uluslararası DEAŞ’la Mücadele Koalisyonu’na 3 bin kişilik katılımı ile DEAŞ’ın bozguna uğratıldığı unutulmamalı.
Elit Güçler liderliği tarafından yapılan açıklamaya göre, 50 kişilik SDG’li grup ile Ebu İmad arasında yaşanan sözlü tartışmanın ardından açılan karşılıklı ateş sonucu iki Kürt milis ile Ebu İmad’ın karısı yaralandı. Bölgedeki diğer Arap aşiretleri üyelerinin Ebu İmad’a destek vermesiyle SDG’li grup arkalarında bir araç bırakarak hızla olay yerinden uzaklaştılar. Aracın Arap yetkililerden biri tarafından ertesi gün SDG liderlerine teslim edildiği belirtilen açıklamada, aracı teslim edenlerin SDG’li liderlerden biri tarafından, ABD’lilerden Ebu İmad’ın kalesini DEAŞ bölgesi olarak bombalamasını isteyeceğini söyleyerek tehdit ettiği belirtildi.
Suriyeli Aşiretler ve Kabileler Yüksek Meclisi
Burada bazı üst düzey temasların yanı sıra üç doğu vilayeti Deyr-i Zor, Rakka ve Haseke’nin siyasi oluşumu olan, Kahire Platformu’nda temsil edilen ve bu yıl başlarında Soçi’de düzenlenen Ulusal Diyalog Konferansı’na katılan Suriyeli Aşiretler ve Kabileler Yüksek Meclisi’nin müdahalesi bulunuyor. Meclis, ABD ve Rusya’ya iki taraf arasındaki çatışmanın durdurulması için müdahale etmeye çağıran bir bildiri yayınladı.
Cuma günü yayınlanan bildiride, “SDG, 4 Mayıs sabahı Elit Güçler’e karşı şiddetli bir saldırıda bulundu. Suriyeli Aşiretler ve Kabileler Yüksek Meclisi olarak, bir Arap-Kürt bölünmesinin eşiğine gelinmesine ve daha fazla Suriyeli kanının dökülmesine sebep olabilecek bu tehlikeli eylemden SDG’yi sorumlu tutuyoruz” ifadeleri yer aldı.
Elit Güçler liderliği tarafından yapılan açıklamaya göre, Suriyeli Aşiretler ve Kabileler Yüksek Meclisi’nin bildirisinin ardından SDG’li grup cumayı cumartesiye bağlayan gece Elit Güçler liderliği ile DEAŞ arasında ilişki olduğu iddialarına dayanarak Ebu İmad’ın evine geldi. İki taraf arasında şiddetli bir çarpışma için hazırlıklar yapılırken ABD’nin DEAŞ’la Mücadele Koalisyonu Özel Temsilcisi Brett özellikle Fırat’ın doğusundaki ABD’nin etkisi altında bulunan bölgelerde olası bir Arap-Kürt çatışması riskine karşı olaya müdahale etti.
SDG’li grup Cezire bölgesine doğru geri çekildi. Ancak Arap aşiret liderlerinin SDG’nin gençleri bünyesine dahil etme ve Türkiye’de hapiste olan PKK lideri Abdullah Öcalan’dan övgüyle bahsedilerek Deyr-i Zor’da eğitim müfredatına eklenmesi gibi Arap bölgesinde sürdürdüğü etkisini artırma çalışmalarına yönelik eleştirilerin yükseldiği bir ortamda yaşanan bu olayda yaralanan Ebu İmad’ın karısının, karnındaki bebeği kaybetmesi, Arap – Kürt gerginliği bağlamında aşiretler arası intikamı tetikledi.
Suriyeli Aşiretler ve Kabileler Yüksek Meclisi üyelerinden birinin açıklamalarını aktaradan Alman Haber Ajansı’nın (DPA) haberine göre, Anlaşmazlığın ana sebebi, Kürtlerin bulunmadığı bölgelerde Arap aşiretlerinin SDG’ye katılmak yerine Elit Güçler’e katılmasıyla YPG’nin kendileri için tehlike oluşturdukları gerekçesiyle bölgede herhangi bir Arap grubunun varlığını kabul etmeme kararı alması.
Ancak bunun aksine Kürt bir lider yaptığı açıklamada, Kürt hegemonyasını reddederek SDG’nin yarısının Araplardan oluştuğunu kaydetti. Kürt lider, etnik boyuta değil, idari birimler bazında Federal Kuzey bölgesi taslağını öne sürdüklerini belirtti.
Öte yandan, SDG, 5 bin ila 10 bin kilometre karelik bir alanı hala kontrol eden DEAŞ’ı ortadan kaldırmak üzere, hafta sonu ‘Fırat’ın Gazabı’ operasyonuna başladı.
DEAŞ’a yönelik son operasyonunu başlatan Washington, müttefiklerine DEAŞ’ı yok etmek için birlikte çalışma çağrısında bulundu. ABD Başkanı Donald Trump’ın, Fırat Nehri’nin doğusundaki 2 bin ABD askerinin geri çekilmesi ve yerlerine alternatif olarak Arap veya yabancı ülkelerden gelen müttefiklerin geçmesi için hazırlık yapılması kararının bir parçası olarak SDG ve Arap güçleri arasında ortak bir operasyon odası oluşturuldu.
ABD Başkanı Trump ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un görüşmeleri çerçevesinde Fransız ordusu, ABD ordusuyla işbirliği yaparak kuzey ve doğu Suriye’deki varlığını genişletirken, ABD’nin yeni Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, Arap ülkelerinden askerlerin de katılımını önerdi. Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şükri ise fikrin masaya yatırıldığına işaret etti. Alınan bilgilere göre, önerilen fikirler arasında ABD-Rus anlaşmaları ve uzlaşısı çerçevesinde 10 bin Mısırlı asker bölgede konuşlandırılması bulunuyor.
Kürt lider, bunun SDG ve YPG’nin Elit Güçler’e yönelik saldırısının özelikle Kahire’de ikamet eden Ahmed Carba’nın koalisyon ve büyük Arap ülkeleriyle iyi ilişkileri göz önünde bulundurulduğunda, Arap boyutunda yerel bir Arap ortağa karşı önleyici bir saldırı olarak açıklayabileceğini belirtti.