Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Jeffrey, Amerika’nın Suriye’deki hedefleri açıkladı: DEAŞ’ın hezimeti ve İran’ın bölgeden çıkarılması | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Büyükelçi James Jeffrey, Washington yönetimin Suriye’deki varlığına ilişkin hedeflerinin; terör örgütü DEAŞ’ın hezimete uğratılması ve İran güçleri ile birlikte ona bağlı milislerin Suriye topraklarından çıkarılması olduğunu yineledi. Söz konusu hedeflerden ilkinin Başkan Donald Trump tarafından açık bir şekilde birçok kez vurgulandığını ve son olarak geçen Eylül ayında toplanan Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda dile getirildiğini belirten Jeffrey, ateşkes ile birlikte bir anayasal komitenin oluşturulmasının da hedefleri arasında bulunduğunu kaydetti.

Jeffrey, önceki gün Washington’da bulunan Dışişleri Bakanlığı’nın genel merkezinde düzenlenen bir basın toplantısında, Suriye’deki çatışmayı sonlandırmaya yönelik Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura tarafından yürütülen politik sürecin geri dönüşü olmayan yenilenmiş bir süreç olduğunu ve Suriye halkının kendi kaderini tayin etmesini içerdiğini ifade etti. Bunun BM tarafından kolaylaştırıldığına dikkat çeken Jeffrey, söz konusu kolaylıkların İran’dan gelen tüm güçlerin Suriye’den çıkarılmasını da içeren “çatışmanın şiddetinin azaltılması” çerçevesinde sağlandığını belirtti.

İran milislerinin Suriye’den nasıl çıkarılacağına dair açıklamada bulunmayan Jeffrey, Suriye rejiminin kuvvetlerini Suriye topraklarından çıkarması için İran’a baskı yapacağını belirtti. Bu, John Bolton’un geçen ay Moskova’ya yaptığı ziyaret sırasında Rusya ile varılan anlaşma çerçevesinde ve geçen yaz Helsinki’de bir araya gelen Trump ve Putin arasında gerçekleşen görüşmelerde kararlaştırılmıştı. ABD kuvvetlerinin Suriye topraklarındaki İran güçleri ile doğrudan karşı karşıya gelmesi beklenmezken, buna karşılık Washington’un ekonomik yaptırımlarının Tahran’ın vereceği karar üzerinde etkili olması bekleniyor.

Jeffrey, Beşşar Esed rejimine yönelik gelecekteki çözümlere katılım hususunda yapmış olduğu açıklamalarda, Washington’un Suriye rejimini değiştirmek istemediğini fakat hükümetin ve devletin davranışlarını ve tutumlarını değiştirmesini talep ettiğini belirtti.

Jeffrey, şu açıklamalarda bulundu:

“Bu sadece bizim bakış açımız değil. Bu, 2012’den beri Suriye ile ilgili yapılan bir dizi uluslararası sözleşmede bulunan genel anlayıştır. Bu bakış açısı 2254 sayılı karar ile zirveye ulaştı. Ruslar, Esed’in ülkedeki rolünün tekrar kendisine iade edilmesini, rejimin tanınması için komşu ülkeler ile birlikte dünya çapındaki ülkelere delegeler gönderilmesini, mültecilerin ülkelerine geri dönmesini ve Esed’in Arap Birliğine katılması istiyor.”

Jeffrey sözlerini şöyle sürdürdü:

“Müttefiklerimizi olan Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile birlikte Fırat nehri boyunca DEAŞ’a karşı sürdürdüğümüz mücadeleden farklı olarak, Suriye’de bugün nispeten bir ateşkes var. Ne yazık ki, çatışmalar bitmedi ve tehlikeler devam ediyor. Suriye’deki kuvvetler göz önüne alındığında, burada şu 5 gücün bulunduğuna şahit oluyoruz: ABD, İran, Türk ve Rus kuvvetleri ile bazı zamanlarda çıkarları dolayısıyla bölgede bulunan İsrail Hava Kuvvetleri birimleri. Ancak gerilimin tekrar tırmanmasına dair riskler, aralarında Hizbullah, DEAŞ, el-Kaide, Heyet-i Tahrir’üş Şam (HTŞ) ve el-Nusra Cephesi gibi örgütlerin de bulunduğu çeşitli çevrelerden kaynaklanıyor.”

Suriye hükümetinin diplomatik ilişkilerinde karlı olduğunu iddia ettiğini ifade eden Jeffrey, “Ancak rejim Suriye topraklarının tamamını kontrol etmiyor. Ülke topraklarının yarısından fazlası rejimin kontrolü altında. Nüfusun yarısı rejimin yönetiminden kaçtı. Uluslararası düzeyde meseleye baktığımızda, Suriye rejiminin dışlandığını ve Suriye krizinin çözümü hususunda kaydedilen büyük ilerlemelere şahit olunmadıkça, ülkenin imarı için fon sağlanmayacağını görüyoruz” dedi.

Suriye’deki ABD askeri varlığının tek hedefinin DEAŞ’ı yenilgiye uğratmak olduğunu ve dolaylı olarak kötü niyetli İran faaliyetleri üzerinde etkin olmak için müttefiklerine destek olduklarını belirten Jeffrey, bununla doğrudan askeri müdahale olmaksızın onları Suriye’den çıkarmak istediklerini kaydetti.

Jeffrey, Washington’un Suriye rejiminde ve İran’ın Suriye’deki rolünde köklü değişiklikler yaşanmadıkça DEAŞ’ın mutlak yenilgiye uğratılamayacağını düşündüğünü belirterek sözlerine şöyle devam etti:

“İkinci amacımız, ateşkesi temel alarak çatışmayı ortadan kaldırmaktır. Özellikle Eylül ayı sonunda Rusya ve Türkiye arasında imzalanan anlaşma oldukça önemlidir. Nitekim Fransa, Türkiye ve Almanya liderleri ile 27 Ekim’de bir araya gelen Ruslar, bir kez daha daimi bir ateşkes üzerinde anlaştılar. Bu oldukça önemlidir. Ateşkes, Aralık 2015’te çıkarılan 2254 sayılı BM kararının da hedefidir. Karar, barışa doğru atılan önemli bir adım olarak ülke çapında ateşkes ilan edilmesi çağrısında bulunuyor.”

Jeffrey, Suriye rejiminin mülteciler ve göçmenlere yönelik politikası ve bu kimselerin dünya çapında yayılmasıyla ilgili olarak:

“Geri dönme kararı, bizzat mültecilerin kendileri tarafından alındı. ABD hükümeti mültecileri geri dönmemeye zorlamadı. Ayrıca hükümetleri, onları karşılamamaları veya geri dönmelerini engellemeleri için zorlamadık. ABD’nin bu husustaki tutumu, mültecilerin bu kararı gönüllü olarak vermeleri ve dönüşlerinin güvenli bir şekilde gerçekleşmesi gerektiğidir.”

Jeffrey, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (UNHCR) mülteciler ve mülteci organizasyonları hakkında birçok bilgi sağladığını belirterek, Rus iddialarının temelsiz olduğunu ve ABD’nin kimsenin geri dönmesini engellemeye çalışmadığını söyledi. Geri dönen 6 milyon kadar mültecinin Suriye rejimi tarafından durdurulduğunu dile getiren Jeffrey, bunun, rejimin kendi vatandaşlarına karşı takındığı korkunç bir tutum olduğunu ifade etti.

ABD Dışişleri Bakanlığı Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, ABD eyleminin, BM’nin Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura’nın Suriye Anayasası üzerinde çalışmaya başlanmasına ilişkin çabalarının başarılı olmasındaki katkılarını dile getirdi. Bunun politik süreci yeniden canlandırmaya yönelik önemli bir adım olduğunu kaydeden Jeffrey, Rusya, Fransa, Almanya ve Türkiye tarafından desteklenen Washington’un hedefinin “anayasa komitesinin bu yılsonuna kadar oluşturulması” olduğunu söyledi. ABD’nin anayasa komisyonu için bir toplantı düzenlenmesine ilişkin yükümlülükleri hususunda Rusya’dan hesap soracağını belirten Jeffrey, Şam rejimini masaya oturtmak için Moskova’nın etkisini kullanmasını beklediklerini dile getirdi.

Jeffrey, Washington’un ulaşmak istediği üç hedefe dayanılarak uluslararası çabaların devam etmesini ve böylece güvenli bir sistemin inşa edilmesi ile birlikte savaşın nihai bir şekilde sona erdirilmesini umuyor. Bu bağlamda Jeffrey, “Hepinizin bildiği gibi, bu çatışma ilk başta Suriye halkı için korkunç sonuçlar doğurdu. BM Özel Elçisi, ölüm oranının 400 binin üzerinde olduğunu, yaklaşık 200 bin kişinin hapsedildiğini ve yine 100 bin kadar kişinin ise bir şekilde kaybolduğunu açıkladı. On binlerce kişi işkence gördü. Çatışmalar DEAŞ’ın ortaya çıkmasına sebep oldu ve bundan kaynaklanan şiddet dalgası Suriye ve Irak ile birlikte Türkiye ve Avrupa’yı da vurdu. Ayrıca Türkiye, Lübnan ve Ürdün’e yönelik büyük bir mülteci akınına sebep oldu. Avrupa ve tüm dünya için önemli olumsuz politik etkileri olan bu çatışmayı çözüme kavuşturmak için her türlü çabayı sarf etmemiz gerekiyor. ABD yönetiminin kararlı bir şekilde üzerinde durduğu şey budur” dedi.