Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

30 Haziran… 5 yılın ardından Mısır | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

O zamanlar Arap Baharı olarak lanse edilen ama aslında kaos, köktencilik ve terör baharı olan akımın çatırdıyarak yıkılıp yok olmasının ardından Mısır ve Arap Dünyası’nda şartlar, kavramlar ve gelecek tamamen değişti. İşte dün 30 Haziran Cumartesi günü bu büyük olayın 5. yıl dönümüydü.

Peki, bu 5 yıl süresince Mısır devleti ve halkının karşı karşıya olduğu ekonomik sorunların sona erdiğini söyleyebilir miyiz? Tabi ki hayır. Ancak bundan daha da önemlisi şu; Mısır ve halkı şu bahar olarak nitelenen olayların yarattığı kaostan ne elde etti? Cevap; ekonomik sorunları ikiye katlandı. Ancak bu bağlamda doğru bir okuma elde etmek için olaylara bir de şu açıdan bakmamız gerekiyor… O zamanlar yaşanan bu büyük olayın Mısır devleti ve halkı, Arap Dünyası, bölge ve dünya üzerindeki gerçek etkisi ne oldu?

Bu olaylar neticesinde Mısır devleti köktenci ve terörist bir cemaat olan Müslüman Kardeşler ve müttefikleri tarafından esir alındı. Oysa gösterilerin başlangıcında bu cemaat ne yönetime gelmek ne de siyasi bir pozisyon elde etmek istemediğini tek amacının meydanlarda gösteriler yapan gençlere destek vermek olduğunu açıklamıştı. Buna rağmen cemaat, yapılan ilk seçimlerde yönetimi tam anlamıyla ele geçirmek, sendikaları kontrolü altına almak ve her yol ve yöntemi deneyerek devlet ve kurumlarına sızmak için tüm imkanlarını seferber etmekte tereddüt etmedi. Devlet başkanlığını kazandıktan sonra da devletin her kademesine kendi adamlarını yerleştirdi. Ardından sızamadığı iki büyük kuruma yani yargı ve medyaya tüm gücüyle vahşi ve şiddetli bir şekilde saldırmaya başladı.

Tüm bunlar bölgede Arap ülkelerine ve halklarına düşman iki proje olan İran ve Türkiye ile Katar’ın tam desteği ile gerçekleşti. Bunlar cemaatin bölgesel destekçileriydi. Uluslararası destekçileri ise köktenci Müslüman Kardeşler’in Katar ve İran’ın dostu eski ABD başkanı Barack Obama yönetimiydi.

Ancak Mısır ve halkı 30 Haziran’da ayağa kalkıp buna karşı çıkarak İran mollarının ve bölgedeki düşman projelerin küçük bir uydusu olmayı reddetti. Mısır halkı ordunun desteğini de alarak ayaklandı ve oynanan bu oyunlara bir kitle halinde karşı koydu. Böylece Mısır halkı devletlerini heybeti ve egemenliği ile tam anlamıyla geri almayı başardı. Mısır, tarihini ve değerlerini savunmak için yekvücut oldu. Mısır halkı, köktenci ve terörist hükümeti devirmek için cadde ve sokakları doldurarak yeni bir tarih yazdı.

Sosyal ağlar ve hızlı iletişim imkanları sayesinde insanların birçok şeyi artık hatırlamıyor. Sık sık onları olayları açıklayan ve doğru analizler sunan hatırlatmalara ihtiyaç duyuyorlar. Bu nedenle burada Suudi Arabistan’ın bu dönemde Mısır devleti, ordusu ve halkının seçimini destekleyen güçlü bir duruş sergilediğini yeniden hatırlatalım. Suudi Arabistan, bu olaylar üzerine Mısır halkının taleplerini destekleyen güçlü bir açıklama yayınlamıştır. Birkaç dakika sonra bunu BAE’nin destekleyici açıklaması gelmiştir. Ardından bir diğer destekleyici açıklama da Kuveyt’ten gelmiştir. Obama idaresi ise sessiz kalmayı seçmiştir. Böylece Mısır tekrar istikrara kavuşabildi.

Bugün artık bazı görüş ayrılıklarına rağmen Arap ülkelerinin ve halklarının çıkarlarını her alanda hem yumuşak hem de sert gücü birlikte kullanarak koruyan güçlü bir Arap ekseni kurulmuş bulunuyor. Yine de tarihin o günden sonra değişmeye başladığını söyleyebiliriz. O gün bölgede kaoslu bir istikrarı isteyen eksen yıkılarak, devletlerin istikararını koruyan eksen kuruldu. Her ne kadar bölgedeki düşmanlarımız hala aynı politikalarını devam ettiriyor olsalar da artık daha zayıf ve kırılganlar. Sadece Mısır’da değil kaosu yaymak istedikleri tüm Arap ülkelerinde etkileri zayıfladı. Dahası tüm politikaları ve stratejileri ile eski yönetimin yaptığı hata ve yanlışları düzeltmeyi amaçlayan Donald Trump’ın yönetimi gelmesi ile ABD’de kendine gelerek çıkarlarını korumaya ve uluslararası prestijini yeneden kazanmaya başladı.

Bu 5 yılın ardından Mısır, kendi imkanları, Arap ve küresel ortaklarının çabaları ile büyük projelerin hayata geçirildiği bir şantiyeye dönüştü. Bu projelerin başında da ikinci Süveyş kanalı projesi yer alıyor. Buna ek olarak Sina ve diğer bölgelerde Suudi Arabistan ve BAE’nin işbirliği ile büyük projeler hayata geçiriliyor. Mısır’a destek kesintisiz devam ediyor. Doğal engeller, toplumların gelişimi var olan imkanlar gibi sosyal engeller dışında hiçbir şey bu projeleri durduramıyor.

Şüphesiz 30 Haziran 2013’te elde edilen en büyük kazanç, Mısır devleti ile halkının, Arap ülkelerinin elde ettiği siyasi ve stratejik kazançtır. Elde edilen bu büyük kazancın ne kadar önemli olduğunu anlamak için bunun aksi olan senaryoyu hayal etmemiz yeterlidir. Bu senaryoda Müslüman Kardeşler, Mısır’da yönetimi ele geçiriyor ve o zamanlar cemaatin bazı önde gelenlerinin söylediği gibi 100 yıl boyunca yönetimde kalıyor. Bu felaket dolu senaryo gerçekleşseydi neler olabileceğini hayal edebiliyor musunuz? O zaman Mısır tüm o büyük tarihi ve değerleri ile bölgesel dengelerde hiçbir değeri olmayan küçücük bir devlete dönüşecek ve aynı bugün kapalı bir ideolojiye hapsolmuş ve aşırı yoksullukla mücadele eden İran gibi olacaktı. İran halkı bugün Allah’ın ve Ayetullahların adı ile baskı, cinayet ve işkencenin her türlüsüne katlanmak zorunda. Bu da yetmezmiş gibi devletin güvenlik güçleri, çeteleri ve milisleri tüm güçleri ile İran halkına baskı ile boyun eğdirmek ve onu açlığa mahkum etmek istiyor. Buna gösteri ve protestolarla karşı çıkması halinde de baskı ve tutuklamalarla cezalandırılıyor.

Arkada bıraktığımız bu 5 yıl Mısır halkına aslında kimin müttefik ve dost, kimin düşman olduğunu açık bir şekilde gösterdi. Sina bölgesinde ve Mısır’ın farklı yerlerinde saldırılar düzenleyip kan döken terörün sorumlusu Müslüman Kardeşler cemmati ve her ne kadar farklı isimler taşısalar da aslında ondan türemiş olan diğer terörist gruplardır. Bu teröre mali ve siyasi destek verenler de yine dünün düşmanları İran, Türkiye ve Katar’dır. Mısır’ın dostu olan Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Kuveyt ise kendi halkları ile Mısır ve halkı için daha iyi bir gelecek inşa etmeye ve bunu desteklemeye devam ediyorlar.

Bu bağlamda Mısır’ın dostları arasında bazı bölgesel sorunlarda benimsenmesi gereken politik tutum konusunda kimi görüş ayrılıklarının olduğunu inkar edemeyiz. Ancak bu siyasette anlaşılabilir bir durumdur. İttifak ve eksenlerde genellikle bu karşılıklı anlayış üzerine kurulur. Ancak bundan daha önemli olan şey büyük çıkarlara, önemli stratejilere ve etkin politik yönelimlere önem vermektir. Bu çerçevede Mısır, Arap ekseninin ve galip ittifakın bir parçasıdır. Aynı şekilde önemli bir yatırım ve ekonomik partnerdir. Dolayısıyla halihazırda ve gelecekte ülkeler için daha önemli ve yararlı olacak şeyleri korumak için bazı konularda kafa karışıklığına yol açabilecek önemsiz ayrıntılara takılmamalıyız.

Tarih boyunca büyük anlaşmazlıklar ve düşmanlıklar yaşandığı gibi ittifaklar ve bağlılıklarda yaşanmıştır. Aynı şekilde güç dengeleri ile taraflar arasındaki ilişkilerde de sürekli bir gelişim olmuştur. Başarılı politikacılar, realist aydınlar ve rasyonalist yazarlar yaşadıkları zamana ve arzu edilen geleceğe hizmet edecek şekilde bütün bu değişimlerle etkileşim kurabilen kişilerdir. Siyasi başarılar; duyguları bir kenara bırakıp çıkarları ön plana almaya, geleceği inşa edebilme ve hayallerini gerçekleştirebilme kapasitesine bağlıdır.

Son olarak, tek söyleyebileceğimiz, siyasete de aynı tarihin doğası gibi kimi zaman istikrarın kimi zamanda kaosun hakim olduğudur. Ancak günümüzde bölgemizin tamamına büyük anlaşmazlıkların hakim olduğunu, birbirine zıt, aykırı ve çelişkili projelerin her gün birbiri ile çatıştığını da unutmayalım. Buna rağmen genel göstergeler ılımlı Arap ekseninin düşmanlarına karşı gittikçe daha fazla güç kazandığına işaret ediyorlar. Mısır’ın birçok şeye ihtiyacı var. Ama ne olursa olsun kardeşleri hep onun yanında olmaya devam edecek.