Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Abdurrahman Bedevi, Necip Mahfuz ve iki muhbir | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Necip Mahfuz, kahvehane yaşamına 1943 yılında, yani 23 Temmuz Devrimi’nden 10 yıl önce başladı. Daha sonra Mahfuz, kahvehanelerin bir kaynak olduğunu ve bu kaynaktan pek çok şahsiyetin beslendiğini söyleyecekti.  Necip Mahfuz’un ilk kahvehanesi, Abbasiye’de bulunan Kuştimur Kahvehanesi’ydi. Öyle ki kahvedeki zamanlar bölgedeki arkadaşların katıldığı bir sempozyuma dönüştü. Sonra arkadaş grubu “Arabî” kahvehanesine, oradan da Opera kulübüne geçiş yaptı.

Bir gün yabancı bir konukla beraber Abdünnasır’ın konvoyunun Opera Meydanı’ndan Ezher’e geçmesine karar verilmişti. Emniyet görevlilerinden birisi kahvehanede bir grup insanın varlığını fark etti. Görevliye bunun 1943’ten beri yapılan bir söyleşi olduğunu ifade ettiler. Bunun üzerine emniyet görevlisi, grubun, her defasında yakın bir polis merkezinden izin almasını söyledi. Daha sonra söz konusu görevli, bütün oturumlara gizli bir muhbirin katılmasını da zorunlu hale getirdi. Zavallı muhbirin Sartre, Camus ve Kafka etrafında cereyan eden şiddetli tartışmalar hakkında bir rapor yazmak için duyduklarını derlemeye çalıştığını düşünün. Zavallı muhbir, tartışmanın sebebinin William Faulkner’in Amerika’nın güney yaşamından ne derece etkilendiğiyle ilgili olduğunu nereden bilecekti.

Adam endişeye kapıldı. Bundan dolayı Necip Mahfuz’a söz konusu raporun yazımında zorluk çektiğini ve duyduklarından hiçbir şey anlamadığını dile getirdi. Mahfuz’un yeni bir görevi daha olmuştu. Tolstoy’daki insani derinliğe yoğunlaşarak haftalık raporu yazması hususunda muhbire yardım edecekti.

1967 yılında duayen Arap filozofu Dr. Abdurrahman Bedevi, Bingazi Üniversitesi’nde ders vermeye geldi. Sadece akademisyenler değil, aksine ilime susamış bütün şehir bunu sevinçle karşıladı.

Salim Kabtî, “Abdurrahman Bedevi Bingazi’de” adlı kitabında Mısırlı düşünürün ilk yıllarını saadet içerisinde geçirdiğini anlatıyor. Sadece kampüsün içerisinde değil, tam tersine küçük şehrin tamamında Abdurrahman Bedevi’nin taraftarı bulunuyordu. Sonra eylül ile birlikte bir devrim belirdi. Abdurrahman Bedevi, Uluslararası çapta, haklarında çeşitli eserler yazılmış yaklaşık 60 düşünür hakkında derseler vermek için her gün üniversiteye gitmeye devam etti.

Bir gün Abdurrahman Bedevi; bilimsel ve fahri diplomalarıyla, Mısır ve Mısır dışındaki Arap üniversitelerindeki geçmişiyle birlikte “Halk Komiteleri” hapishanelerinden birine götürüldü. Bu cehennemde “Yeşil Kitap” dışında bütün kitaplardan mahrum bir şekilde 6 yıl geçirdi. Salim Kabtî’ye göre Abdurrahman Bedevi’yi hapse götüren şey, Bedevi’nin derslerini kavramakta zorluk çeken yalancı bir öğrencinin yazdığı uydurma bir rapordu. Öğrenci, başka bir bölüme geçmek yerine Abdurrahman Bedevi gibi bir düşünürün kapitalizmin ve komünizmin alternatifi olan “Üçüncü Dünya Teorisi”nin, sahibine bağlı bir hapishaneye gitmesine karar verdi. Veyahut söz konusu öğrenci, hocasından kendisine yardım etmesini ya da kendisini muaf tutmasını isteyebilirdi. Ancak hocanın Eflatun, Sokrat ve Farabi’den bahsettiğini duyunca bunun bozgunculuğa bir çağrı olduğunu zannetti. Doğal olarak bozgunculuk, liderin reddettiği bir şeydir.