Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Bildiğini okumanın cezası | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Kuzey Kore lideriyle ABD başkanının geçen ay yaptıkları toplantıya rağmen, Kuzey Kore nükleer bomba yapım malzemesi üretimini artırdı. Bu haber dün sabah, Amerikan «NBC» kanalı tarafından «gizli bir istihbarat kaynağına atıfta bulunarak» yayınlandı. İki hafta sonra da, Başkan Donald Trump’la Rus mevkidaşı Vladimir Putin ile bir araya geleceği teyit edildi.

Haberin kaynağına dikkat çekmek isterim; (Başkan Trump’la arası açık olan) ABD İstihbaratından adı verilmeyen bir kişi. Komplo teorilerini sevmem, ama olaylara olan tepkiler bir komplonun tertip edildiğine gösteriyor. Komplo teorisini destekleyen bir başka delil de, bir biri ile ilişkili olmadığı düşünülen olayların zamanlamasına dikkat çekmek isterim: ABD-Rusya zirvesinin ilanı, ABD-Kuzey Kore zirvesinin başarılı olması, Moskova’nın dünya kupasını başarılı şekilde düzenlemesi, Suudi Arabistanlı kadınların direksiyon arkasına geçmesinin tarihi anı, Yemen’de meşruiyeti destekleyen Uluslararası Koalisyonun El Hudeyde Limanı’ındaki başarısı ve Husilerin ilk defa müzakere masasına oturmayı kabul etmesi, İngiliz kurumlarının Avrupa Birliğinden çıkmasını kanuni zorunluluk haline getiren Westminister Parlamenter kararın Kraliçe Elizabeth tarafından imzalanması.

Tüm bu anlattığım olaylar arasında, hepsinin bir ay içinde olması dışında, bir ilişkinin olmadığını düşünebilirsiniz.

Uluslararası medya kuruluşlarının bu olaylara karşı yanıtını araştırsak olaylar arasında şu bağlantıyı da buluruz: bu tepkiyi veya yanlış haberleri yaymak isteyenler CNN, BBC, Guardian, Washnigton Post, New York Times Times, Le Monde v.b. geniş etkisi olan ve Arap ve batılı entelektüeller arasında ’saygın’ medya organlarını seçmişler.

Bu medya kurumlarının Yemen’deki pozitif gelişmeleri ele almalarına ve haberleştirmelerine gelince; sivillerin kötü durumuyla ilgili sesler yükseldi (sanki Husilerin hükmü altında siviller cennette yaşıyorlardı!). Yukarıda saydığım medya organları Yemen’deki savaşın bir tek Suudi Arabistan tarafından yapıldığı izlenimini veriyorlar, bundan dolayı İngiliz bakanlar parlamentoda birkaç kez Yemen’deki koalisyon güçlerinin BM Güvenlik Konseyinin kararlarını uygulamak amacıyla bulunduğunu hatırlatma gereği duydu.

Yine yukarıda adını saydığım medya organları (hepsi İngiltere’nin Avrupa Birliğinin üyesi olarak kalma taraftarı), İngiltere’nin Avrupa Birliğinden çıkamayacağını, AB’den çıkmasının İngiltere’ye zararlı olacağını savunarak AB’den ayrılmayı protesto etmek amacıyla geçen hafta düzenlenen protesto yürüyüşündeki protestocuların sayısını abartarak 250 bin protestocu olduklarını iddia etti (Polis yetkililerine göre 70 bin, organizatörlere göre 100 bin, hal bu ki, İngiltere’nin Tony Blair döneminde Irak’a karşı savaşı protesto edenlerin sayısı yaklaşık 2.5 milyon protestocuydu).

Bu medya organlarının Başkan Trump ve mevkidaşı Putin arasındaki beklenen zirveyle ilgili tutumu daha da garip ve aynı anda tehlikeli, adeta İrlandalı sosyalist yazar Georges Bernard Shaw’ın (1856-1950) uzmanlaştığı politik ciddi bir komedi oyununun konusu olabilir.

ABD ve Rusya’nın birbirlerinin şehirlerini, üslerini ve çıkarlarını hedef alan nükleer füzeleri dünyayı birkaç defa yerle bir edilmesine ve dinozorlar dönemine geri göndermesine yeter de artar. Tek fark, dinozorların 150 milyon yıl önce yok olmasına yol açan meteorun yol açtığı tahribattan sonra dünyanın bir kere daha hayata elverişli hale dönmesi için gerekli sürenin, nükleer ışınlardan dolayı, bu sefer çok daha uzun süre alacağıdır.

Bir başka konuya dikkatinizi çekmek isterim; geçen yüzyılın altmışlı, yetmişli ve seksenli yıllarında nükleer silahların azaltılması ve soğuk savaş döneminde Washington ve Moskova liderlerinin buluşması için protesto yapan akımların bu gün beklenen zirveye karşı akıldışı tutum almaktalar.

Şahsen, ABD Başkanı Ronald Reagan ve Sovyetler Birliği Komünist Parti Genel Sekreteri Mihail Gorbaçov arasında 1986 yılının Ekim ayında yaptıkları ve 1987 yılında nükleer füzelerin sayısının azalması ve Sovyetlerde demokratik reformların oluşmasıyla sonuçlanan Reykjavík zirvesi esnasında gazeteci arkadaşlarımın hamasi söylemlerini hala hatırlamaktayım.

Bu arkadaş ve meslektaşlarımın bazısı geçen Cuma günü BBC ekranından Başkan Trump’ı Reagan’ın 30 yıl önce yaptığını bir kere daha yapacağı için eleştirdiler.

Bu meslektaşlarım barış yerine nükleer silahların çoğalmasını, paranın bilim, tıp ve eğitim yerine silahlanmaya yönlendirilmesini mi istiyor, acaba?

Yukarıda değindiğim olayların ortak noktası bu medya kuruluşları tarafından pozitif değil de negatif yönde ele almasıdır.

Neden?

Bence, çoğunluğun görüşüne önem vermeksizin dünya kamuoyunu doğru bildiği şekilde yönlendiren ana kurumlar (the establishment) olarak bilinen (ortanın solunda yer alan düşünce akımına yakın duran) liberal güç ve organizasyonlar bu gelişmelerin kendilerince uygun gördükleri statükoyu (status – quo) değiştirebileceğine inandıkları için.

Eğer halkın çoğunluğu, (popüler gazetelerin beşte biri veya yüzde onundan dahi daha az gazete dağıtım sayısına sahip olsalar bile) dev televizyon ağları ve gazetelerde büyük liberal ve şöhreti olan gazetelerden ve uzmanlardan oluşan uzmanlar tarafından hazırlanan senaryonun dışına oy verirse (başkanlıktaki Amerikalılar ve AB’deki oy kullanma hakkı gibi) bu etkili aydınlar, popülist çoğunluğun cahil veya yanılmış olduğunu düşünür, ve halkın düzeltilmesi gereken bir hata yaptığına inanırlar.

Fakat, kurumlar tarafından belirli klişelerle biçimlendirilmiş halklar bağımsız hareket etmeye cesaret ederse, vay hallerine. Klişelerin yeniden gözden geçirilmesi ve sahadaki durumu anlamaya çalışmak yerine, kurumlar halklara saldırarak biçtikleri klişe içinde kalmaları ve fazladan negatif sınırlar içinde kalmak amacıyla yanlış bilgilerle kasten aldatılır.

Kurumun tercih ettiği aday yerine siyasi müessesenin dışından ve politik olmayan bir iş adamını seçerek kamuoyunu şekillendiren CNN ve Washington Post tarafından formüle edilen senaryoya karşı isyan çıkarmaya cesaret eden Amerikan seçmenine karşı yapılan batı liberal politikaların bir özeti değil midir?

Bu politika gereği, bu kurumlar Başkan Trump’ın ekonomik başarıları küçümse ve (aşırı eleştiriye ve fabrikasyon habere çok öfkelenerek kendini kaybettiğini keşfettikten sonra) Kore’deki başarılarını gölgelemek için kendisini kışkırtarak tepkisini öne çıkarma ve haber yapma yoluna gitti. Yine bu kurumlar, (1936’da Berlin Olimpiyatlarına ev sahipliği yapan Hitler’e benzeterek) bir süredir şeytanlaştırdığı Rus lideriyle yapacağı toplantıdan önce adı verilmeyen kaynağa dayanarak bu toplantının zararlı olacağını, Pyongyang’ın Washington’u aldatarak nükleer silah üretmeye devam edeceğini de haber vereceklerdir!