Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Amerika’nın cevap veremediği soru! | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Dünyanın herhangi bir ülkesi, yılda yaklaşık 12 bin kişinin ateşli silah saldırılarında öldürülmesine yol açan bir durumla karşı karşıya kalırsa, yetkili makamları gerekli tüm yasaları çıkararak ve uygulayarak buna karşı mümkün olan bütün tedbirleri almaktan kaçınmaz. Yasa çıkarma ve tedbir alma, böyle bir durumla karşı karşıya gelen herhangi bir ülkeden beklenen mantıklı ve doğal bir eğilimdir. ABD’de durum farklı görülüyor. Ateşli silahlarla toplu katliam olayları devam ederken, ABD hükümeti silahların yaygınlaşması ve bu silahlarla işlenen cinayetleri engelleme noktasında aciz kalıyor.

Las Vegas’ta geçtiğimiz pazar günü, soğuk kanlı kanlı bir katil, konser dinlemeye gelen 59 kişinin (sayının artması bekleniyor) ölmesine, 500’den fazla kişinin yaralanmasına yol açan bir katliama imza attı. Amerika’daki bu ve buna benzer her katliamdan sonra, vatandaşlar arasında yoğun biçimde dağılmış olan silahlar üzerine, bir taraftan silahların sınırlandırılmasını savunanlar, diğer taraftan da güçlü silah endüstrisi lobisi ve ABD Anayasası’nın ikinci fıkrasına dayanarak bireysel silahlanmayı kişisel hak ve özgürlük olduğunu savunanlar arasında, sonu geleceğe benzemeyen tartışmalar yaşanıyor.

Silah satın alma ve taşıma özgürlüğünü ifade özgürlüğünden aşağı kalmayan kutsal bir anayasal hak olarak gören ve bu haklarla çelişen herhangi bir mevzuatın geçmesini engellemek için önemli paralar harcayan güçlü ve etkileyici lobilerin etkisi altında kalan ABD Kongresi ise, silahların çoğalmasını kısıtlayan ya da kontrol eden yasaları çıkartmakta aciz ya da isteksiz görünüyor. Silah taşıma veya bulundurmayı kontrol etmek için mevzuat çıkarmaya çalışan devlet başkanları bile, güçlü muhalefetle karşı karşıya kaldıkları ve çabalarının fiyaskoyla sonuçlandığı bilinen bir gerçektir.

Çelişkili bir durum; dünyanın herhangi bir yerinde terör faaliyetinde öldürülen bir vatandaşı için kıyametler koparan ve ülke içi ve dışında her türlü tedbir ve yasayı çıkaran ABD makamları, 59 kişinin Las Vegas’taki bir Amerikalı tarafından sebepleri henüz bilinmeyen nedenlerle öldürülmesi üzerine, yine aynı makamlar üzüntü ve derin etkilenme beyanatını vermekten öteye gidemiyorlar. 270 milyon silahın sivillere ait olduğu bir ülkede, silah sorununu ele alan yasaları gözden geçirmek veya yasaları yürürlüğe koymak için ciddi bir hareket görülmüyor. Böylesine vahim ve ürkütücü katliamın gerçekleştiği ve katliamın terör faaliyeti olup olmadığı sorgulandığı bir ülkede, gerçekleşen tek şey; anayasanın ikinci fıkrasında değişikliğin yapılıp yapılmaması ya da silahlanma hakkının kutsallığı tartışmalarının başlamasıdır.

Herhangi bir terör eylemi gerçekleştiğinde, ‘radikal İslamcı terör’ün durdurulması yönünde gerekli önlemlerin alınması için çağrı yapan tweetleri atma şansını kaçırmayan Başkan Donald Trump, Las Vegas katilini terörist olarak tanımlamayı reddetti. Katili hasta ve akli melekeleri yerinde olmayan biri olarak tanımladı. Adil olmak gerekirse, Trump, bu alanda yalnız değil, terörizmi siyasi veya ideolojik çalışmayla sınırlayan ve bu sınıflandırmaya dini de dahil eden bir çok kişi var.

Kişisel olarak, Las Vegas’taki gibi toplu cinayetlerin terörist eylem olarak nitelendirilmemesini mantıklı bulmuyorum. Bana göre, Las Vegas katliamının suçlusu Stephen Paddock, Manchester katliamının suçlusu, Salman Al Ubaidi’den farklı değil. Her ikisi de bir konser dinlemeye gelen onlarca masum insanı öldürdüler. Her ikisi de, eylemlerinden dolayı teröristtir, her iki eylemin sebepleri ve eyleme yol açan ideolojisi farklılık gösterse de.

İlginçtir, Paddock’un Las Vegas’ta gerçekleştirdiği katliamından sonra, katliamın DEAŞ tarafından yapıldığı söylenen bir açıklama yapıldı. Ancak, ABD emniyet güçleri, ilk görüşte şüpheli görünen açıklamayı önemsemedi ve ardından yapılan ön incelemelerden sonra da katil Paddock ve aşırıcı örgütler -ister dini (Hıristiyan veya İslam) veya ırkçı olsun- arasında herhangi bir bağlantı olduğuna dair bir kanıt bulamadığı için bu iddiayı reddetti.

Gerçek şu ki, terörle savaşta yılda yaklaşık 1 trilyon dolar harcayan ABD’de, bireysel silah cinayetlerinde bir yılda ölenlerin sayısı 11 Eylül terör saldırılarında ölenlerden daha fazla iken, silahların yayılmasına ve kullanılmasına karşı alınacak tedbirleri ve mevzuatı kabul etmekte aciz ve yetersiz kalıyor. Peki bu acizliğin ve eksikliğin nedeni nedir?

Konuyu, anayasaya ve özellikle de anayasanın ikinci maddesine, yani kişilerin silah satın alma ve taşıma hakkına bağlayanlar var. Amerikalılar, kurucu Anayasa’daki silahlara ilişkin düzenlemeleri reddettikçe silahları kontrol almaya yönelik her girişim başarısızlığa mahkum olacaktır. Bununla ilgili tartışmalar yakın gelecekte durmayacak gibi gözükmekle birlikte, bireysel silahlanmayı kontrol altına almanın önündeki en büyük engel yeterli siyasi iradenin yokluğu olarak görülüyor. Amerikan Kongresi ve Eyalet meclislerinin üyelerinin çoğunluğu silah lobisinin baskılarından etkileniyor. 1791 Anayasası’nın kontrolsüz silahlanmaya izin vermediğini ve silahlanmanın, dünyadaki birçok yasa gibi Amerikan yasalarında da çeşitli yasal icraatlara tabi tutulduğunu bilen Amerikalıların yüzde 51’i bireysel silahlanmanın kontrol altına alınması gerektiğini düşünmesine rağmen buradaki asıl sorun hükümetin sermaye ve çıkar gruplarının baskılarına boyun eğmesinden kaynaklanıyor. Bireysel silahlanmanın neden olduğu ölümlerin azaltılmasının önündeki en büyük engel ise Amerikan politikasının, her şeyden daha fazla para ve çıkar lobilerinin etkisi altında olmasıdır.