Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Amman’da İran – İsrail görüşmesi | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

İsrail’in 10 Mayıs gecesi gerçekleştirdiği (Füzeler Gecesi) saldırı askeri anlamda oldukça belirleyiciydi. Suriye’nin güneyinde dayatılmak istenen güvenlik düzenlemeleri açısından da önemli bir adımdı. Tel Aviv’in işgali altındaki Golan Tepeleri’nde yer alan İsrail mevzilerinin füzelerle vurulmasının ardından aynı gece Tel Aviv buna Suriye’deki onlarca İran mevzilerini hedef alan füze ve hava saldırıları ile karşılık verdi. Ardından İsrail Savunma Bakanı Avigdor Liberman ülkesinin gerçekleştirdiği saldırıda Suriye’deki İran mevzilerinin ve tesislerinin tamamının imha edildiğini duyurmuştu.

Suriye İnsan Hakları Örgütü söz konusu saldırılarda 7’si Suriye, 21’i de İran ordusundan olmak üzere aralarında Tahran’a bağlı milislerin de olduğu 28 askerin öldüğünü açıkladı. İsrail’in sızdırdığı bilgilere göre ise bu saldırılar sırasında İran Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs Gücü Tugayları’nın konuşlandığı stratejik bir nokta da hedef alındı. Ayrıca İsrail’in Golan Tepeleri’ni hedef alan saldırıları komuta ettiğini iddia ettiği Tugay Komutanı General Kasım Süleymani de saldırının gerçekleştiği gece askeri üste bulunuyordu.
Yine İsrail kaynaklı bilgilere göre İsrail füzeleri Hama’daki üslerden birinde konuşlanmış olan Kudüs Gücü Tugayları’na ait mevzileri ve tesisleri kasten hedef aldı, Süleymani’nin bulunduğu bina hariç tamamını imha etti. Ancak başka kaynaklara göre saldırıda Süleymani’nin Suriye’de bulunduğunu doğrulayan herhangi bir açıklama yapılmadı.

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, söz konusu saldırı hakkında yaptığı açıklamada İran’ın gerilimi tırmandırmak istemediğine vurgu yapmıştı. Buna karşılık Netanyahu yaptığı açıklamada tehditlerine hız vererek şu ifadeleri kullanmıştı:

“İsrail, İran’ın nükleer silahlara sahip olmasına izin vermeyecektir. Aynı şekilde İran’ın Suriye’nin herhangi bir noktasında yoğun olarak askeri güç bulundurması da İsrail için kabul edilemez bir durumdur. Suriye’deki Hizbullah’a ait füze depolarına saldırı düzenlemeyi ve İran’dan Lübnan’a gönderilen füze konvoylarını imha etmeyi sürdüreceğiz.”

ABD’nin ve Rusya’nın ortak yürüttükleri diplomatik çabalar genişleyerek Lübnan’ı da kapsayabilecek bir savaşın çıkmasına yol açması muhtemel herhangi bir adımı engellemeyi amaçlıyor. Ancak Suriye rejiminin Dera ile Kuneytra şehirlerini hedef alacak bir askeri operasyon başlatacağı yönündeki uyarısını 28 Mayıs’ta askeri uçaklar aracılığıyla bölgede dağıtması için sürpriz olmuştu. Bildiride silahlı muhaliflerden teslim olmaları, aksi halde ölüm ile yüzleşecekleri belirtiliyordu.

Rejimin bu adımına Suriye’deki durumun daha da kötüleşmesini engellemek adına gerilimin düşürülmesi için Moskova ile işbirliği içinde hareket eden Washington’ın karşılığı hızlı oldu. Washington yaptığı sert açıklamada rejimin güneydeki gerilimi azaltma bölgelerinde ateşkesi ihlal eden saldırılarına karşılık “Gerekli ve sert tedbirleri almaktan kaçınmayacağız” diyerek cevap verdi. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heather Nauert geçen cuma günü yaptığı açıklamada Rusya ve Ürdün ile birlikte gerilimi azaltma bölgelerinin garantörlüğünü üstlenen ABD’nin rejim ve müttefiklerinin gerçekleştirdiği ateşkes ihlallerine karşılık sert tedbirleri hayata geçirmekten kaçınmayacağını duyurdu.

Dera ve Kuneytra illerinde çalışan aktivistler, rejime ait takviye askeri güçlerin garantör ülkeler ABD ve Ürdün tarafından dikkatli bir şekilde takip edilen alana yönelmesinin ardından bölgenin Guta ve Humus kırsalı ile aynı kaderi paylaşabileceği uyarısında bulundu. Bu üç ülkenin yürüttüğü diplomatik çabalar daha önce iki ayrı hatta ilerlemişti. Birinci hatta ABD İsrail ile görüşürken buna paralel olarak Rusya da İran ve rejimle görüşmeler yürütmüştü. İkinci hat da Golan Tepeleri’ne paralel uzanan bölgede geniş ölçekli bir çatışmaya neden olabilecek herhangi bir askeri operasyonu engellemek amacıyla Ürdün’ün İsrail ve İran arasında oynadığı arabuluculuk rolü üstünden ilerlemişti.

İlk hatta yürütülen diplomatik çabalar hızlanarak Suriye’nin güney bölgesinde ateşkesi sağlamlaştırmayı ve İran güçlerinin bölgeden çekilmesini amaçlayan ABD-Rusya temelli bir anlaşmaya varılmasına neden oldu. .Bu hafta başında Moskova, Washington, Tel Aviv ve Amman arasında konuya ilişkin dörtlü bir uzlaşının oluştuğuna dair bazı işaretler ortaya çıkmıştı. Ürdün tarafının yapmış olduğu açıklamada ABD ve Rusya ile Suriye’nin güneyindeki gelişmelerin görüşüldüğünü ve tarafların imzalamış oldukları ‘gerilimi azaltma anlaşması’ gereğince ateşkesin korunmasının önemi konusunda görüş birliği olduğu vurgulanmıştı. Ayrıca bunun son aşamada Suriye’de siyasi bir çözüme ulaşmak için harcanan diplomatik çabaları hızlandıracak önemli bir adım olduğu da ifade edilmişti.

İkinci hatta yürütülen diplomatik çabalara karşı İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Behram Kasımi geçen pazartesi günü söz konusu durumu yalanlayan ve hakaretlerle dolu bir açıklama yayınladı. Açıklamada yalanladığı nokta İran ile İsrail arasında Suriye’nin güneydoğusu konusunda dolaylı da olsa herhangi bir görüşme olmadığıydı. Hakaretler ise Arap ülkelerini hedef alıyordu:

“İran temelde gaspçı ve gayrimeşru terörist Siyonist varlığını hiçbir zaman tanımamıştır.”

Ancak Jerusalem Post gazetesi, Ürdün tarafının arabuluculuğundaki Rodos Görüşmeleri’nin yani Amman’daki bir otelde, iki ayrı odada bulunan taraflar arasında iletişimin arabulucu tarafından yürütülen yürütüldüğü dolaylı görüşmelerin gerçekleştiğini doğruladı. Haberde görüşme sırasında İran’ın Ürdün büyükelçisi Mojtaba Ferdowsi ile İranlı bazı askeri yetkililerin bir odada, Mossad Başkan Yardımcısı ile bazı İsrailli askeri yetkililerinde diğer bir odada olduğu ve Ürdünlü bir arabulucunun mesaj ve görüşleri taraflara ilettiği yer aldı. Gazetenin haberine göre görüşmeler İsrail heyetini şaşırtacak derecede hızlı bir şekilde sonuçlandı. İran tarafı, Suriye rejiminin Dera ve Kuneytra illerinde muhaliflere karşı düzenlemeyi düşündüğü askeri operasyonlara ne İran güçlerinin ne milislerinin ne de Hizbullah’ın katılmayacağını taahhüt etti. Ayrıca İran, Ürdün ordusunun kendi topraklarını koruma ve sınırın diğer tarafından topraklarına gerçekleşebilecek her türlü sızma girişimlerini engelleme hakkını da kabul etti.

Diplomatik raporlar ayrıca İsrail tarafının Ürdün kanalıyla İran’ı Golan ve Ürdün sınırı boyunca uzanan ateşkes bölgesi sınırları dâhilinde yaşanacak çatışmalara ne kendi ordusunun ne de milislerinin katılmaması uyarsında bulunduğunu belirtti. Buna karşılık İsrail’de bölgedeki hiçbir çatışmaya müdahil olmayacağı garantisi verdi. Rapora göre İsrail saldırıları sonucu büyük kayıplar yaşayan ve Suriye’den çıkması için yoğun baskılara maruz kalan İran bu teklifi hemen kabul etti. Aynı şekilde ABD ve Rusya’nın da bu dolaylı görüşmelerden haberdar oldukları ve Rus tarafının Tahran ile görüştüğü ve İsrail ile Ürdün’e ne İran’ın ne de kendisine bağlı askeri milislerin bu çatışmalara katılmayacağı yönünde garanti verdiği de vurgulandı.

Raporlar ayrıca ABD’nin ve Rusya’nın da katılımı ile Amman görüşmeleri sırasında tüm taraflar arasında Suriye’de ortak bir eylem mekanizması oluşturulması konusunda görüş birliğine varıldığını da aktardı. Söz konusu ortak eylem mekanizmasının amacının Suriye, Ürdün, İsrail ve Rus tarafı arasında bir çatışma yaşanmasına neden olabilecek hataları engellemek olduğu belirtildi. Anlaşma, Rusya Devlet Başkanı Putin ile İsrail Başbakanı Netanyahu arasında Rusya’nın 2015 yılı sonunda Suriye’ye müdahale etmesinin ardından kabul edilen ve Rusya ile İsrail arasında Suriye hava sahasının kullanımını belirleyen anlaşmayla benzerlikler taşıyor. Söz konusu dönemde Rusya Devlet Başkanı Putin açıkça İsrail’in Suriye’deki çıkarlarını koruma çabalarının anlaşılabilir olduğunu söylemişti.

İran büyükelçisi Mojtaba Ferdowsi, İran güçlerinin ve ona bağlı milislerin rejimin Dera ve Kuneytra illerine düzenleyeceği askeri operasyona katılmaması, Ürdün ve bölgesel“diğer güçlerle” geniş çaplı bir savaşa neden olabilecek bir çatışmayı engellemek için İran güçlerinin bu bölgeden geri çekilmesi ve bu bölgedeki çatışmalara katılmaması yönünde anlaşmaya varıldığını açıkladı. Söz konusu açıklama göz önüne alındığında Behram Kasımi’nin yayınladığı hakaretlerle dolu yalanlama bildirisinin ne anlama geldiğinin anlaşılması zorlaşıyor.

Burada sorulması gereken asıl soru ise şu:

ABD’nin bölgede kendisine bağlı muhalif grupların geri çekilmesi için harekete geçtiğinden ve Rusya’nın İran ve milislerinin Golan Tepeleri’nin 30 km uzağına çekileceğine yönelik verdiği garantiden bahseden haberlere rağmen gerçekten de Söz konu bölgede bir çatışma yaşanacak mı?