Almanya’daki Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) genel başkanlığına Andrea Nahles seçilerek, parti başkanlığına 155 yıllık tarihinde ilk kez bir kadın siyasetçi getirildi.

Bir inşaat işçisinin kızı olan ve parti çalışmalarında yaklaşık olarak 30 yılını geçiren Andrea Nahles, genel başkanlık yarışında oyların yüzde 66’sını alarak eski polis ve Flensburg Belediye Başkanı Simone Lange’e (41) üstünlük sağladı.

“SPD’nin cam tavanını kırıyoruz”

Wiesbaden’deki SPD Kongresi’nde sonucun belli olmasının ardından partililere seslenen Nahles, “Bugün, bu parti kongresinde SPD’nin cam tavanını kırıyoruz. Bu tavan açık kalacak” dedi.

Konuşmasında sosyal adalet ve refah için mücadele etme sözü veren Nahles, “Ekonomide ve finansta dayanışmaya ihtiyacımız var. Çünkü bu küresel, neo-liberal ve turbo-dijital dünyada en çok eksik olan şey dayanışma. Dayanışma dürüst olmak gerekirse, bir ölçüde sosyal demokraside de en çok eksik olan şey” diye konuştu.

Sağ popülistlere karşı mücadele edileceğini de belirten Nahles, “Sağ popülistler demokrasiyi onun kurallarını kabul etmeden kullanıyorlar” sözlerini kullandı.

SPD’nin Başkanlığı’na Nahles’in seçilmesi, kadınların Almanya’daki siyasi alanda liderlik pozisyonlarını üstlenme yönündeki eğilimlerini gösterdi.

155 yıl önce kurulan partide uzun yıllardır faaliyetlerde bulunan Nahles, parti tarafından güvenilir bulunuyor.

Nahles, Çalışma Bakanı olarak görev yaptığı süre boyunca, Almanya’da bir devrim olarak görülen asgari ücretin belirlenmesi için mücadele verirken, bazı durumlarda 67 yerine 63 yaşında emekliliğe izin veren bir madde içeren emeklilik mevzuatı hakkında yeni bir yasanın uygulanmasını da başarmıştı.

“Bazı tembel profesörler, beni gerçekten kızdırıyor”

Dürüstlüğü ile tanınan Nahles, bu reformunu eleştirenlere, “İnşaat işçisi babam 73 yaşına ulaştığında omuzları, sırtı ve iki dizi kırıktı. Bazı tembel profesörlerin 70 yaşında emeklilik hakkında konuştuklarını duyduğumda, bu beni gerçekten kızdırıyor” şeklinde cevap vermişti.

Seçimlerin ardından, Bild gazetesi tarafından ‘SPD partisindeki tek gerçek kişi’ olarak nitelendirilen Nahles, Berlin’den sık sık Weiler Köyü’ndeki evine giderek 7 yaşındaki kızıyla ilgilenen annesini ziyaret ediyor.

Nahles, 2009 yılında hazırladığı otobiyografisinde, koyu bir Katolik olduğunu ve ailesinden daha fazla sevdiği hiçbir şey olmadığını ifade etmişti.