Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Anlaşmanın daha başlamadan bozulması | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Eski ve yakın tarihin her döneminde Kudüs kendine çok önemli bir yer edinmiştir. Bölgede Kudüs’ten daha fazla duygu ve tepki barındıran başka bir kelime yoktur.

Neden mi? Tarihi olaylar bu soruya cevap veriyor. Günümüzde hukuk ve coğrafya açısından bakıldığında Kudüs, Filistin-İsrail çatışmasının çözümünde yerleşmiş ve kronik bir çözümsüzlük başlığıdır. İbrani devleti ile İslami ve Arap ilişkilerin gelişiminin önüne engel üretmeye hazır bir reaktördür.

Kudüs’ün politik denklemlerdeki etki gücünü göz önüne alan dünya, çözüm arayışları müzakerelerinde bu şehri tartışmaktan sakınıp, çözüm için mantıklı olanı, Kudüs’ten başlamamayı ve Kudüs konusunu ertelemeyi yeğlemiştir.

Amerika Birleşik Devletleri, Orta Doğu’da barış görüşmeleri ve insiyatiflerinin ana yüklenicisi olduğundan, Washington’da başa gelenlerin tümü İsrail lehindeki ve Filistin aleyhindeki tüm kararları uygulama kaydıyla Kudüs konusunda ihtiyatlı bir politika izledi.

İsrail’in en büyük müttefiki böyle bir duruş sergilediğinden dünyanın geri kalanı da sorgusuz sualsiz aynı duruşu sergiledi.

Donald Trump, Kudüs’teki Amerikan denklemine darbe indirdi. İlk etapta yapılması gereken şeyi başta yaptı. Bu darbeyi daha da trajik kılan, Trump hamlesinin nihai sonuç veren siyasi bir süreç için mantıklı bir yol önermemesidir. Hiç kimsenin karar öncesini bilmediği gibi sonrasını da bilen yok. Trump’ın kendisinin de bu kararını önceden çalışmadığı ve Ortadoğu’daki olaylar üzerindeki doğrudan etkisinin ve Filistin meselesinin çözüme kavuşturulması üzerindeki sonucunu düşünmediği ortada. Bu konular objektif ve tarafsız bir şekilde tartışılmadığından kararı havada kalmış bir sıçrama olarak nitelemek abartı olmaz.

Başkan Trump vermiş olduğu kararın etkilerini Müslüman olsun olmasın tüm müttefikleri açısından hiç araştırmamış. Aslında tüm dünya, yangınların çoğaldığı hatta istisnasız tüm başkentlere uzandığı bir zamanda böyle bir kararın hata olacağı üzerinde Washington’u ittifakla uyardı.

ABD’nin dış politikası, Trump öncesi dönemlerde de Washington’un müttefikleri ve arkadaşları için tatmin edici değildi. ABD bölgeyi meçhule götüren ve bölge kapılarını düşmanlarına açan politikalar izledi, ABD düşmanları ise açık kapılardan hızlıca sızarak Washington’un aymazlığı, ahenksizliği ve yanlış kararlarıyla bölgenin geniş alanlarını kontrol altına aldı.

Trump, seleflerinin politikalarına karşı olduğunu ilan ederek Beyaz Saray’a ilk geldiğinde Başkan’ın ABD’nin müttefikleri ve arkadaşları lehine yeni bir denge kuracağını ummuş ve bu arkadaş kampı yeni Başkan’a dengesini kurmak için yardımcı dahi olmuştu.

ABD’nin arkadaş ve müttefikleri fazla iyimserliğe kapılmaksızın Trump’ın yüzyılın anlaşmasını dikkate değer bir olay olarak değerlendirdi. Ancak Trump’ın popülerist politikaları, üretmek istediği atmosferi bozarak müttefikler kampını zor duruma soktu.

Trump, uygun olmayan bir zamanda, müttefiklerini önemli bir sorunun içine soktu. Ayrıca müttefiklerine düşmanlık besleyenlerin ekmeğine kayda değer oranda yağ sürdü. Trump’ın patlamalı adımından sonra bu kutuplaşması bol dönemde kendisiyle aynı yolda yürümek isteyen müttefik bulmanın zor olduğunu söyleyebiliriz.

Çözümün patronu olarak dengeli bir sonuca ulaşmak amacıyla kendisiyle koordinasyon içinde çalışmak mantıklı ve hatta elzem olurdu. Durum böyleyken artık bunu gerçekleştirmek zor gibi görünüyor. Zira adam, yüzyılın anlaşmasının önündeki kapıları kapattı, hatta yerle bir etti. Hem de anlaşma ilan edilmeden önce.