Başlıktaki sorunun cevabı şu şekildedir: (Herhangi bir) Arap aydınının durumu değişmedi; aynı bağlılıkta kaldı. Tek farkla ki bağlı olduğu kimlik değişti. Burada önemli olan aydının tâbi olduğu ve eylem veya söylemine ya da her ikisine birden bağlı kalacağını duyurduğu iktidar değildir. Asıl sorun, kimliği ve ideolojisi ne olursa olsun herhangi bir iktidara boyun eğme biçiminde yatmaktadır. Bu, tek bir siyasinin iktidarına mı yoksa bir şekilde din adamını temsil eden siyasal İslamcıya mı boyun eğdiği meselesidir. Yani son derece açık olan şu ki Arap aydınının, siyasi iktidar karşısında da siyasal İslamcı hareketlerin yükseldiği bir zamanda dini siyasi iktidar karşısında da dar boğazı aynen devam etmektedir.
Dolayısıyla, Arap aydınının içeriğinden bağımsız olarak otorite ile olan ilişki mekanizmaları, güç ilişkilerinin belirleyicilerini ve tabi olan ile olunanın, ana gövde ile marjinalin belirleyicisini üreten mekanizmanın aynısıdır.
Buradan hareketle mesele, siyaset, din veya ekonomi adamı değil bizzat seçkin Arap kültürel zihniyeti ve psikolojik davranış yapısıdır. Bu, yalnızca iktidar olduğu için derinden bağlanmadığı aksine fikirleri, önerileri ve olması gerekeni ölümüne savunması ile güçlü ve etkin bir iktidara tâbi olan bir zihniyettir.
Akıldan, bilgelikten ve aklı kullanmaktan taviz vermekle karşı karşıyayız.
Geçmişte Arap aydını, politikacı ile din adamlarının düşmanlığından ya da birincisinin ikincisine olan egemenliğinden faydalandıysa veya sekülerlik ve modernleşme alanında atılım yaptıysa da siyasal İslam’ın yükselişi, gerek bu modernleşme pratiğini korumak gerekse geliştirmek açısından olumlu ve yardımcı bir etken olmamıştır.
Aslında totaliter siyasi iktidara bağlılık, onu destekleme veya aşırılıklarına karşı susma çizgisinden ayrılarak dogmatizmi temsil eden ve sorgulayıcı parasal hareketinde akla gem vuran dini siyasi iktidara bağlılık çizgisine geçiş yapmak, Arap aydınının marjinallik cephesini terk etmediği anlamına gelir.
Ne yazık ki çok küçük bir azınlık, sözde Arap devrimlerinden alınan önemli ve derinlikli dersleri özümsedi: İktidarın her çeşidine olan bağımlılığı kesmeyi anlatan o ders.
Önemli olan, aydının iktidarının tüm iktidarlardan daha güçlü olduğunu her daim hatırlamamızdır. Zira bu, hile, faydacılık, istihdam, uzlaşma ve konjonktür gibi politik eylem mekanizmaları ile ilgili değildir. Aydının iktidarı, değeri, düşünceyi ve hakkı savunur. Bunun içindir ki gerçek aydın, ümmetin vicdanını temsil eder.
Yeni bin yıl başlamadan önce Arap aydınının zincire vurulmuş ve onu öncü rolünü oynamaktan men edecek kadar özgürlük gerçekliğine esir olduğunu söylemek mümkün. Gerek organik entelektüel kavramının mucidi Antonio Gramsci modeline gerekse oldukça özel bir ideal aydın modeline dayanan başka entelektüel fikirlere dayalı olsun.
Öyleyse bu soru, Arap aydınının rolünün gereğini yerine getirmediği varsayımına dayanıyor. Dolayısıyla, mücadelenin sonucu, beklenenden daha az oldu. Üstelik bazıları, Arap aydınının rolüne yönelik ihmalini, Arap-İslam ülkelerinin ulaştığı siyasi ve ahlaki gerilik ile az gelişmişliğinin sebeplerinden biri olarak görüyor.
Arap entelektüel imajına yönelik, elbette gerçek entelektüellerin hakkını yemeyen bu genelleme (ki ortaya atılan soruda gizli olan bir teşhistir), bizi diğer yönden şöyle bir sonuca götürüyor: son yıllarda yaşanan tedirginlik ve başta terörizm olmak üzere şiddet olgularının sebep olduğu şeyler, bu bağlamda Arap aydınına yönelik açıkça bir kınamayı barındırmaktadır. Hele de bugün toplumumuzda var olan çeşitli protesto biçimleri, öncelikle kültürel ve ekonomik kısıtlamalarla boğuşan marjinal ekonomik ve yaş grupları tarafından gerçekleştiriliyorken.
Bunun için farklı toplumsal protesto biçimleri, doğrudan veya dolaylı olarak Arap aydınını kınamakta ve gerçek sorumluluğu ona yüklemektedir. Teorik düzeyde ise marjinaller, aydının özgürleşmesine katkıda bulundu.
Bugün Arap aydını, engelsiz değildir. Onun gerçekliği hala özgürlük ve tarafsızlığa karşı çıkan zihniyetin tahakkümü altındadır. Son yıllarda yaşanan protestolar ve isabetli veya isabetsiz devrim olarak isimlendirilen şeyler, ciddi ve derin milletlerin değer ve kültür bağlamında önemli bir dönüşüm sağlamasına yardımcı olan net ve belirleyici tarihsel olaylar kadar büyüleyici bir temizlik süreci değildir.
Arap aydınının özgürlüğün kaynağı, koruyucusu ve uygulayıcısı olma vakti gelmiştir. Tutumundan ve fikrinden geri dönmek ve yeniden başlamak her aydının hakkıdır. Arap-İslam dünyasının şahit olduğu olaylar, tüm Arap toplumlarına sembolik değerleri yeniden tanımlama ve inşa etme fırsatı veren gerçek ve sembolik bir dönüm noktası olmuştur.
Bunun için Arap aydınının her şeyden önce kendini özgürleştirmesi gerekir. Bu ona Arap insanı için yeni bir şey yazma ve silme için güç ve enerji verecektir.