Riyad: Abdulhadi Habtur ve Sevsen Ebu Hüseyn
Arap Birliği, İran müdahalelerinin tüm Arapların gündeminde olduğunu duyurdu. Konunun Arap Birliği tarafından en yüksek derecede titizlikle ve dikkatle ele alınan başlıklardan biri olduğunu belirtti. Bölgedeki tarafları, Arapların toprakları tehdit altına girdiğinde ya da devletlerinin egemenliği söz konusu olduğunda tek bir ses haline geldikleri ve ortak hareket ettikleri konusunda uyardı.
Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt, pazar günü 29’uncusu gerçekleştirilecek olan zirveye hazırlık olarak düzenlenen Dışişleri Bakanları toplantısında şunları söyledi:
“Bütün Araplar, iç krizlerin sonlanmasını engelleyen siyasi düzenlemeler vasıtasıyla kötü niyetli müdahalelere yol açan koşulları ve bazı ülkelerimizi istila eden sivil çatışmaları ele alma sorumluluğuna sahiptir.”
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı ve 29. Arap Zirvesi’nin bugünkü oturumunun Başkanı Adil el- Cubeyr, Krallık’ın bölgede terörizmi ve İran müdahalelerini kabul etmediğini ve buna izin vermeyeceğini vurguladı. Cubeyr yaptığı konuşmada, “İran, Arap ülkelerinin iç işlerine müdahale ederek mezhepç merkezli fitnesinin ateşini tutuşturuyor. İran terörist milisleri yerleştirdikçe ve el Kaide terör örgütünün liderlerine ev sahipliği yaptıkça bölgede istikrar ve barış sağlanamaz” ifadelerini kullandı.
Cubeyr konuşmasının devamında şunları söyledi:
“Radikalizm ve terörizm ülkelerimiz ve halklarımız için büyük bir tehdit oluşturuyor. Radikal düşüncelerle mücadelenin, finansman kaynaklarını kurutarak ve onlara bağlı olanlara güvenilir bir sığınak sağlanmasına izin vermeyerek kararlı bir şekilde ele alınması gerekiyor. İran ve terörizm ayrılmaz iki müttefik. Tahran, Yemen’de kendisine bağlı olan terörist Husi milislerinin Suudi Arabistan’a fırlattıkları İran yapımı balistik füzelerin arkasında yer alıyor. Şu ana kadar Suudi Arabistan’a fırlatılan 117 füze, Yemen’deki güvenlik ve istikrarı baltalayan kanlı fikirleri ve tüm terör eylemlerini kuşkusuz olarak gösteriyor.”
Filistin davasının Arapların öncelikli meselesi olduğuna dikkat çeken Cubeyr konunun Arap Birliği Zirvesi gündeminin de ilk sırasında yer aldığını ifade etti. Arap Barış Girişimi ve uluslararası kararlarda da yer aldığı gibi Filistin devletinin 1967 sınırlarına bağlı kalarak, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir ülke kurma hakkına sahip olduğu yönünde kararlı ve destekleyen bir tutum sergilediklerinin altını çizdi.
Cubeyr ayrıca “ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma kararını kınıyoruz. Bunu reddeden uluslararası görüş birliğini de takdir ediyoruz. Bu adım Arap-İsrail çatışmasına son vermek için sarf edilen uluslararası çabaları engelleyecektir” dedi.
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı, Suriye konusunda da zulme uğrayan Suriye halkının acımasız düşmanlık karşısında çektikleri acılara dikkat çekti.
Cubeyr ayrıca Arap mevkidaşlarına Irak’ın yeniden inşasının Irak’ın kardeşleri ile ortak Arap çalışmasına yatırım yaparak katkıda bulunmasını sağlamak için değerlendirilmesi gereken bir fırsat olduğunu belirtti. Suudi Arabistan’ın Irak’ın yeniden inşası için 1.5 milyar dolar tahsis ettiğini belirten Cubeyr, sonuncusu Kuveyt’te düzenlenen Irak’ın yeniden inşası konulu Uluslararası Konferans sırasında Suudi ihracatı ile de destek sağlandığını dile getirdi.
Suudi bakanı, ülkesinin Ulusal Uzlaşma Hükümeti’ni destekleyerek Libyalıların krizi kontrol altına alma ve Suheyrat Anlaşması’ndaki toprak bütünlüğü ve güvenliği sağlama katkı çabalarına sağlamayı umduğunu belirtti.
Cubeyr, Arap Devletler Birliği’nin üyelerine hizmet sunan konularda düzenleme ve geliştirilme yapılması için çabaların birleştirmesinin gerekliliğine ve önemine vurgu yaptı. Halkları için güvenlik, refah ve istikrarı sağlamaya yönelik bir işbirliği geliştirlmesinin gerektiğinin altını çizdi.
Cubeyr’in ardından yeniden söz alan Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt da şu anki aşamada Filistin meselesinin ana sabiteleri zayıflatmaya yönelik ciddi bir girişime maruz kaldığını belirtti. ABD Başkanı’nın Kudüs’ü İsrail’in başkenti kabul etme ve Büyükelçiliği’ni Tel Aviv’den Kudüs’e taşıma kararının tek taraflı ve yasa dışı olduğunu söyledi. Bunun, 1990’ların başındaki siyasi sürecin başlangıcından bu yana uluslararası alandaki kabule ve sabitelere benzeri görülmemiş bir meydan okuma olduğunu vurguladı.
Ebu Gayt, bir sonraki aşamanın Filistin’in tutumunun güçlendirilmesi için hedefle uyumlu bir eylem gerektirdiğini belirtti. Filistinlilerin topraklarını, özellikle de Kudüs konusundaki kararlılığını destekleme ve Filistin devletinin uluslararası düzeyde tanınmasını sağlama konusunda adım atılmasının gerekliliğine dikkat çekti.
Gayt’ın gündeminde Suriye’de yaşananlar da vardı. Gayt, yaşanan hızlı gelişmelerde Arap etkisinin azalmasının Suriye halkına yarar sağlamayan bir şekilde krizin küreselleşmesine imkan tanıdığını söyledi.
Ebu Gayt konuşmasına şöyle devam etti:
“Yakın zamanda Suriye’nin kaderini belirlemek için düzenlenen birçok uluslararası ve bölgesel güçlerin toplantılarına şahit olduk. Korkarım ki bu Arap ülkesini bölünme gerçeğine ve dış güçlerin egemen olduğu küçük oluşumlara doğru itecek. Bunun bir Arap ülkesinin kabul edebileceği bir şey olduğunu düşünmüyorum.”
Ahmed Ebu Gayt, Suriye rejiminden aklın sesine kulak vermesini ve sadece kendi çıkarlarını elde etmeye çalışan yabancı güçlere bağlı askeri çözüm olasılığına ilişkin algılarını terk etmesini talep etti.
İran’la var olan krizle ilgili gelişmelerle ilgilenen Arap Birliği Dörtlü Komitesi, Arap ülkelerinin içişlerine İran müdahalesini sürdürmesini kınadı. Ayrıca İranlı yetkililerin Arap ülkelerine karşı kullandığı kışkırtıcı söylemlere de tepki gösterdi.
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suudi Arabistan, Bahreyn ve Mısır’dan oluşan ve dün Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da 8. toplantısını düzenleyen Komite, İran’ın Arap ülkelerinde mezhep merkezli hizipçiliği alevlendirme konusundaki faaliyetlerini, bazı Arap ülkelerinde terörist milisleri desteklemesini ve silahlandırmasını endişe ile karşıladığını belirtti. Bunun sonucunda bölgede kaos ve istikrarsızlık oluştuğu ifade edildi. Ayrıca söz konusu durumun Arap toplumunun güvenliğini tehdit ettiğini, bölge sorunlarını ve krizleri barışçıl yollarla çözmek için bölgesel ve uluslararası çabaları engellediği bildirildi. İran’ın bundan vazgeçmesi talep edildi.
Komite ayrıca İran’ın Arap ülkelerinde teröre ve sabotaj eylemlerine destek vermesini de kınadı. İran’ın Bahreyn Krallığı’nın içişlerine müdahalelerini sürdürmenin yanı sıra Yemen topraklarından Suudi Arabistan’a balistik füzelerin ateşlenmesine devam etmesinin kabul edilemez olduğu belirtildi. Komite ayrıca İran’ın balistik füze programı geliştirmesini ve Husilerin bunlarla donatılmasını da kınadı. İran’ın füze programı ile ilgili olarak Birlemiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 2215 kararına uyması gerektiğini vurguladı.