Arap Birliği Konseyi, Dışişleri Bakanları düzeyindeki 150. oturumuna, Sudan Dışişleri Bakanı Muhammed Ahmed liderliğinde ve Suudi Arabistan, Mısır, Filistin, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Cezayir, Ürdün, Irak, Yemen, Libya, Kuveyt ve Bahreyn de dahil olmak üzere 17 Dışişleri Bakanının katılımıyla 11 Eylül’de Kahire’deki konsey binasında başladı.
Konseyin açılışında konuşma yapan Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt, Filistin davasının şiddetli bir saldırıya maruz kaldığını vurguladı. ABD’nin Filistin meselesini hukuki, siyasi, tarihi ve insani içeriklerden uzaklaştırmak istediğine dikkati çeken Ebu Gayt, “Kudüs ve mülteciler meselesi masadan kaldırılırsa Filistin meselesinden geriye ne kalır?” şeklinde konuştu.
Genel Sekreter, “Kudüs, sadece Arapların veya Filistinlilerin değil, uluslararası iradeye karşı işgalcilerin başkenti olarak kabul edildi. Bugün ABD, UNRWA’dan elini çekiyor ve kuruluşun dağılıp kapanmasını istiyor” dedi.
Ahmed Ebu Gayt, hedefin açık olduğunu ve BM kararı ile kuruluşun güvenilirliğini zayıflatmak ve mülteci meselesine dair şüphe uyandırmak üzere UNRWA’nın meşruiyetini sorgulamak için mali yardımların ihlal edildiğini vurguladı.
Ebu Gayt, ancak Arap ülkelerinin ortak duruşunun mülteci meselesinde açık olduğunu, zira BM Genel Kurulu’nun 194 sayılı kararına göre Filistinli mülteci sorununa adil bir çözüm bulmak amacıyla Mart 2002’de Arap Zirvesi tarafından kabul edilen Arap barış girişiminin ortaya koyulduğunu belirtti.
Arap Birliği Genel Sekreteri, Washington’daki Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) bürosunun kapatılması gibi uygulamaların, Filistinlilerin iradelerinin bir olmasına yol açacağını ifade ederken, “Gerçek şu ki, Filistinlileri izole etmek isteyenler sadece kendilerini tecrit etmeyi başarabilir” dedi.
Bazı Arap krizlerinin tırmanmasına değinen Ebu Gayt, Suriye’deki durumun ana merkez olduğunu ve İdlib’deki sivil nüfusun, terör ile rejim ve müttefikleri arasında sıkışıp kaldığını vurguladı. Ahmed Ebu Gayt, “Hiçbirimiz, Suriye vatanının kaybetmesini istemiyoruz. Hiçbirimiz, Suriye’nin savaşı kazanmasını ve halkını kaybetmesini de istemiyoruz. Hepimiz, herhangi bir tarafa bağımlı olmayan veya dış müdahaleye maruz kalmayan bağımsız olduğunu bildiğimiz nüfus yapısıyla Arap bir Suriye’yi yeniden kurmak istiyoruz” ifadelerini kullandı.
Yemen’deki durumun da hala tırmanışta olduğunu söyleyen Ahmed Ebu Gayt, Tahran destekli Husilerin, herhangi bir uzlaşıyı reddettiğini, hatta geçtiğimiz günlerde Cenevre’de BM Temsilcisi tarafından düzenlenen müzakerelere bile katılmadıklarını vurguladı.
Libya’daki sorunun odağı milis gruplar
Libya’daki duruma da değinen Ebu Gayt, Trablus’ta yakın bir zamanda şiddetin yeniden baş gösterdiğini belirtti. Genel Sekreter, milislerin kaos oluşturduğuna dikkati çekerek, “Bölge, anayasal bir uzlaşı sağlamak ve seçimleri gerçekleştirmekten çok uzak” dedi.
Arap ülkelerine, Arap Birliği Genel Sekreterliğini kaynak eksikliği ve irade zayıflığı sebebiyle güçsüzlük konumuna sokmama çağrısı yapan Ahmed Ebu Gayt, “Arap Birliği Genel Sekreterliği, bu yılın sonunda, bütçe katkılarının yarısından daha azını alacak” ifadelerini kullandı.
Suudi Arabistan Yemen’deki insani yardımlara dikkati çekti
Öte yandan Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Adil el-Cubeyr, Suudi Arabistan’ın Arap Birliği Konseyi’nin 149. oturumu başkanlığı sırasında alınan “Arap ülkelerinin ortak bir tavır alması, Arap Birliği’ni daha çok işlevselleştirme, Arap dünyasındaki siyasi, sosyal ve ekonomik sahneye uygun olarak ortak bir Arap eylem organizasyonu geliştirme” kararlarına dikkati çekti.
Cubeyr, ülkesinin, herkes tarafından arzu edilen reformları gerçekleştirmek için sarf ettiği çabalara da vurgu yaptı.
Yemen meselesine de değinen Dışişleri Bakanı, Suudi Arabistan’ın meşru hükümete desteğiyle Yemen’in birlik, egemenlik, istikrar, güvenlik ve toprak bütünlüğüne bağlılığını sürdürdüğünü belirtti. Bakan, Körfez Girişimi, yürütme mekanizması, Yemen Ulusal Diyaloğu sonuçları ve 2216 sayılı BMGK kararı uyarınca BM Yemen Özel Temsilcisi’nin çabalarıyla iş birliği dahilinde olduklarına dikkati çekti.
Adil el-Cubeyr, “İran’a bağlı Husi milisler, uluslararası toplumun ciddi bir şekilde siyasi sürece katılım çağrılarına cevap vermedi, vermeyecek. Zira bunun son kanıtı da son Cenevre toplantılarına katılmamaları oldu” şeklinde konuştu.
Yemen halkına insani yardımın ulaştırılması çağrısı yapan el-Cubeyr, “Husi milisler, gıda ve ilaç erişimini engellemek için şehirleri hedef aldı. Milisler, Müslümanların duygularını açıkça ihlal ederek Suudi Arabistan şehirlerine 190 füze ateşledi” dedi.
Öte yandan Sudan Dışişleri Bakanı Dardari Muhammed Ahmed ise İsrail’i Filistin halkına karşı yürüttüğü ırkçı uygulamalarını ve uluslararası kararlara olan saygısızlığını sürdürmekle suçladı. Bakan, uluslararası topluma, Filistin halkının kendi kaderini kendileri belirleme ve bağımsız devletlerini kurmaya yönelik sorumluluklarını yerine getirme çağrısı yaptı.
Aynı şekilde ülkesinin Suriye’nin birliğini ve toprak bütünlüğünü koruyan siyasi bir çözüme destek verdiğini vurgulayan Muhammed Ahmed, Sudan’ın Suheyrat Anlaşmasına bağlı kalarak Libya’nın toprak bütünlüğüne de destek verdiğini vurguladı.
İran emperyalizmi kınandı
Arap Dışişleri Bakanları toplantısı öncesinde Arap Dörtlüsü Bakanlar Komitesi, BAE Dışişleri’nden Sorumlu Devlet Bakanı Enver Gargaş liderliğinde, 11 Eylül’de “krizin gelişmeleri ve Arap devletlerine İran müdahalesi” hususunda bir toplantı düzenledi.
Toplantıya Mısır Dışişleri Bakanı Sameh Şükri, Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Adil el-Cubeyr, Bahreyn Dışişleri Bakanı Şeyh Halid bin Ahmed Al Halife ve Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt da katıldı. Komite, İran’ın Arap devletlerinin iç işlerine devam eden müdahalelerini kınadı.
Aynı şekilde Arap Dörtlüsü Bakanlar Komitesi, bazı Arap ülkelerinde terörist milislerin desteklenmesi ve silahlandırılması da dahil olmak üzere Arap ülkelerindeki mezhepçiliğe dair derin endişelerini dile getirdi. Komite, bu tutumun bölgeye kaos ve istikrarsızlık getirdiğini, Arap ulusal güvenliğini tehdit ettiğini, bölgedeki sorun ve krizlerin barışçıl yollarla çözülmesi için ortaya koyulan bölgesel ve uluslararası çabaları engellediğini söylerken, bu durumun önüne geçilmesi çağrısında bulundu.
Komite, İran’ın Suudi Arabistan’a karşı Yemen topraklarından balistik füze ateşlemeye devam etmesi de dahil, Arap ülkelerindeki yıkıcı terör eylemlerine verdiği desteği de kınadı. Bakanlar Komitesi, bu desteğin 2015 yılına ait 2216 sayılı BMGK kararını açıkça ihlal ettiğini belirtti.
Komite ayrıca, devam eden İran müdahalelerini ve BAE’nin içişlerine yönelik faaliyetlerini de kınarken, BAE tarafından terörle mücadele kapsamında ortaya koyulan çabalara da dikkati çekti.
Aynı şekilde Bakanlar Komitesi, Suriye krizinde devam eden İran ve Türkiye müdahalesini de eleştirerek, bu durumun ‘Suriye’nin geleceği, egemenliği, güvenliği, istikrarı, ulusal birliği ve toprak bütünlüğü için ciddi bir tehlike oluşturduğunu” söyledi.
Komite, İran’ın Basra Körfezi, Hürmüz Boğazı ve Kızıldeniz’deki uluslararası trafiği doğrudan tehdit ettiğini vurguladı. Ortak Kapsamlı Eylem Planı’na olan bağlılığını yineleyen Arap Dörtlüsü Bakanlar Komitesi ayrıca, İran nükleer programlarına dair endişesini dile getirdi.
Komite, İran’ın balistik füze programını geliştirmesini ve Husilere silah teminatını da kınadı.