Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Arapçanın sağlam bir duruşa ihtiyacı var | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Avrupalılar, dillerini göçmen nesillerden ve aksanlarından korumak için 26 Eylül gününü Avrupa dilleri günü olarak ilan etti. Avrupa ülkeleri, iş ya da okuma amacıyla ülkelerine gelenlere dillerini öğrenmeyi şart koşuyorlar. Araplar ise ülkelerine çalışmak için gelen ama çoğunluğunun Arapçayı bilmeyen kişilerin varlığının yarattığı yakın tehlikeyi görmezden geliyorlar. Kur’an’ın koruması altında yok olmadan günümüze kadar ulaşan ama kendilerinin korumayı akıllarından bile geçirmedikleri Arapçayı hatalı bir şekilde konuşan bu kişilerin, çocukları ile aynı mekanı paylaşmasına izin veriyorlar.

Bugün bizler, dilimizden uzaklaşıp bizim için önemli bir kaynak olan edebiyat pazarlarımızdan birçoğunu kapattıkça, Arapça, kelimeleri bir süper markette kaybolan tüketilen bir dile dönüştü.

‘Ebced, Hevvez, Hutti, Kelemen…’ cümlesi küçük büyük herkesin bildiği bir cümledir. Başlangıçta bir dili temsil ediyordu. Alimler bu cümleyi açıklamak için birçok teori ortaya atmışlardır.

Örneğin Ebu Cafer Nahhhas Taberi’den rivayetle;

“Bunlar noktalamadan önceki Arap harflerinin dizilimidir”der. Nil şairinin onu vasfettiği gibi Arapça, Allah’ın kitabını ihtiva edebilen ve Arapçalaştırma, yeniden türetme gibi birçok özelliği olan bir dildir. Ki bu özellik Arapçalaştırma hareketinin takip edemeyen bazı dil bilimcilerin karşı karşıya kaldığı bir sorundur. Bu nedenle, üniversitelerimizde uygulamalı bilimler yabancı dilde okutulmaktadır. Bu arada İsrail’in eğitim dilinin İbranice olduğunu ve bazı bilimsel kavramların karşılığını kendi dilinde bulamadığında Arapçalarını kullandığını bilmek gerçekten çok utanç verici. Buna ek olarak, öğrencilerin yabancı dilde verilen dersleri ne kadar kavrayabileceği sorunu başta olmak üzere, kavramların Arapçalaştırılmasını gerekli kılan birçok neden bulunmaktadır.

Bir bilim adamının, öğrencilerin yabancı dilde öğrenme kapasiteleri ile ilgili yaptığı bir araştırma, ders hocasının verdiği dersin yüzde 90 ila 95’ni anladığını, anlatırken yüzde 10’nu kaybettiğini, öğrencilerin en iyi ihtimalle anlatılanların yüzde 70’ni anlayabileceğini dolayısıyla en yüksek ihtimalle öğrencilerin öğrenme oranın yüzde 60 olacağını ortaya koyuyor. En basit haliyle İngilizce bir kelime olan ‘Sandwich’ kelimesinin Arapça karşılığını kullanmak yerine Arapça okunuş ve yazılışını kullanıyoruz. Oysa Arapça yaşayan ve kendini yenileyebilen bir dildir. Birçok gramer kuralı eksik, bazı kelimelerin anlam ve lafız olarak eş anlamlısını bulmakta zorlanan İngilizce gibi yetersiz bir dil değildir. Örneğin ‘Allah’ lafzı celali gibi. İngilizcede aynı anlam ve manayı veren bir kelime bulunamamaktadır. Allah yerine kullanılan God kelimesi çoğul haline getirilebildiği ve hem dişi hem de erkekler için kullanılabildiği için Allah’ın birliğine ve büyüklüğüne aykırı bir kelimedir. Allah bu küfür içeren kelimeden münezzehtir.

Arapçanın korunmasında ve öğrenilmesinde görülen eksiklik, halk lehçelerinin sözlü ve yazılı olarak kullanılması çağrılarını ortaya çıkarmıştır. Bu çok tehlikeli bir adımdır ve dili bilmemekten çok düşünce olarak dilden uzaklaşmaktan kaynaklanmaktadır. Öyle ki okullarımızda ve üniversitelerimizde Arapça hocaları, ders verirken halk dilini kullanır hale gelmişlerdir. Bu da Arapça öğretmenleri de dahil herkesin bu büyük hatada bir payı olduğunu ortaya koymaktadır.

Bazı halk lehçesi destekçileri öyle aşırıya kaçmışlardır ki, işi Arapça harfleri yerine başka harfler kullanmaya kadar varmışlardır. Örneğin; Fenike harflerinin kullanılması çağrısında bulunan Lübnanlı şair Said Akil gibi. Arapçada birçok farklı lehçe olsa ve bu lehçelerin kullandığı kelimeler ana dilden uzaklaşmış olsalar da yine de Arapçanın dayanağıdırlar. Aynı Kureyş, Hazil, Kinda lehçeleri gibi. Hatta Amaziğ gibi eski lehçeler bile Arap lehçelerindendir. Libyalı araştırmacı Ali Fehmi Heşim Amaziğ Araplarının Yolculukları adlı kitabında bunu şu şekilde açıklar; “1996 yılında Amaziğ Araplarının Yolculukları adlı bu kitabımda, Amaziğ adı verilen dilin (ben onu lehçe olarak kabul ediyorum), Kenan, Akad, eski Mısır, Arap Yarımadası’nın Adnan lehçesi gibi Arap lehçelerinden bir lehçe olduğu teorisinden yola çıktım.” Bana göre bu sözler, yerli lehçeler hastalığından muzdarip olanlar için yeterince açık ve şifalı bir cevaptır.

Arapça Allah’ın kitabı ile şereflenen büyük bir dildir. Kur’an-ı Kerim’de Allah ondan şu şekilde bahseder;

“Anlayasınız diye biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik.”

Bu nedenle Araplar dillerini korumalıdırlar. Arap vatandaşlarına yayın yapan televizyon kanallarının sözleri arasında yabancı kelimeler kullanan konuklara karşı dikkatli olması gerekir. Bu gibi kişiler, çok istiyorlarsa yabancı kanallara çıkıp onların dili ile konuşabilirler. Bir Arap kanalında yabancı bir dilde konuşmaya ne gerek var?